HİÇ KEDERE GARK OLDUN MU
Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah’a arz ederim. Yusuf Suresi/86
Acı ve keder insanı var eden, kendine has kılan, anlam ve önemi de özünde barındıran duygudur.
Sükûn ve dinginliğin verdiği estetik mutluluktan çok daha asil çok daha sahicidir. Daha evlâ, âla ve kutsal…
Kendini asli bir duygu, içtenlik, yüreklilik ve derinlikle var ve inşa etmiştir. Öyle ki yürekteki acıya kategori biçemezsiniz.
Onun endeksi yok…
Ölçüsü yok…
Aygıtı yok…
Kıyası hiç yok…
O sadece muhatabını görür, muhatabının da sadece onu görüp bildiği gibi. Tüm yakıcılığına rağmen, yürekle aralarında asil bir iş birliği vardır. Onlar birbirinden ziyadesiyle memnundur…
Dışarıda olup biten her hareketlilik ve her his teğet dahi geçemez. Yürek, kendi acısıyla hemhal, kor ve köz… Yanar, sadece yanar.
Gark olmuştur artık kedere.
Akıl nötrdür. Akıl ve yüreği tüm bedenin tek yekün hizmetine verdiği duygudur keder. Onu tüm benliğiyle özgür kılmıştır. Özgür mecra tutsak duygulara galebe çalmış, yerle yeksan etmiştir.
Bir hicran, bir özlem, bir kayıp…
Eli kolu bağlayan çaresizlik…
Gam, keder, acı…
Dedik ya kederin acısı ve kıyası yok. Sadece yaktığı yerden mesul. O denli emin ve kararlı. Kendinden ve yürek sahibinin kabullenişinden ve asil duruşundan.
Özgün ve özel…
Konumunu ve gizemini derinlikle inşa etmiş. Hiçbir hissin göz dahi kırpamayacağı kadar mahrem, ketum ve uzak…
Sadece yüreğin süveydasında…
Kederiyle hem hal, kor ve köz…
Nihayetinde özgür dünyasında gark olmuş; yaşama ve kedere. Tüm amadeliği, teslimiyeti ve kulluğuyla yüreğin tek tanrısıdır o… Keder ve acı.
Acı; ünlü ozan Hasan Hüseyin Korkmaz Gil’in dizelerindeki gibi “özgür” kılar. Ve özgürlüğü ve özgünlüğü ancak “insan” hakkeder.