SAYGI VE SEVGİ
Saygı ve sevgi, insanları birbirine bağlayan ana unsurlardır, biri olmazsa diğeri de anlamını yitirir. Hayat ise bir dere gibidir, bazen ovalardan süzülür, bazen de vadilerden ve sert kayalıklardan geçerek yolunu bulur. İnsan hayatı da böyledir, bazen rahat bir şekilde son bulur, bazen de çetrefilli olaylarla karşılaşır ve her türlü zorluğu yaşar. Saygının ve sevginin olduğu topraklar ve toplumlar, bir derenin ovadan yavaşça süzülüp yolunu bulmasına benzer. Saygının ve sevginin olmadığı toplumlar ise her türlü zorlukla karşılaşır ve her türlü sıkıntıyı çekerler.
Sevgisiz büyümüş bir nesilden saygı beklemek biraz zordur çünkü sevgi önce aileden başlar, sonra çevre yani toplumun diğer fertleriyle devam eder. Ailede ve toplumda sevgi görmemiş , sürekli insanlara öfke kusan bireylerden saygı beklemek abesle iştigaldir çünkü saygının ana kaynağı sevgi ve sevginin de ana kaynağı, saygıdır. Birbirini tamamlayan bu unsurlar olmadığında toplumlar gelişemez, milletler de medeniyetten uzak kalır. Suç unsurlarının temelinde bu iki durumun olmaması veya az olması ana etkendir çünkü; öfke, sinir harbi, birbiriyle zıtlaşma, siyasi veya dini değerlere olan tahammülsüzlük sonucunda ortaya çıkar bu unsurlar.
Özellikle geri kalmış toplumlarda, saygı ve sevgi değerini yitirmiş, insanlar arasında kutuplaşmanın had safhada olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. En küçük olayları dağ gibi büyütüp, birbirlerinin kutsallarına bile hakaret edecek kadar düşer bazıları. Böyle olunca da aileden başlayarak, topluma sirayet eden bir öfke birikmesi oluşur ve herkes de kendi tarafının haklı olduğunu dile getirir, diğerlerinin fikirlerine ve ideolojisine saygı göstermez. Tabii ki kimse, kimseyi sevmek mecburiyetinde değildir ve fikirlerini de kabul etmek zorunda değildir ama bu değildir ki diğer tarafa güç kullanıp onu yok edecek, onu dışlayacak. Toplumlarda değişik fikirler, absürt bile olsa farklı insanlar muhakkak ortaya çıkacaktır çünkü toplumlar, bir elin beş parmağına benzerler; İyi olanlar da vardır, kötü olanlar da veya marjinal düşünceye sahip olanlar da vardır, toplumun büyük çoğunluğuyla aynı düşünceye sahip olanlar da ama önemli olan bütün insanları ve fikirleri bir kümede birleştirip, onlardan güzelce bir toplum inşa edebilmektir.
Aynı değiliz diye bana zulmün niye, seninle aynı düşünmüyorum diye benimle kavgan niye, aynı renk olamıyorsak ve sen güçlüysen, beni ezip geçmen niye? Toplumlar kendi mezarlarını, kendi kazarlar çoğu zaman çünkü birilerinin sürekli bizim fikrimiz, bizim ideolojimiz, bizim hayat tarzımız doğrudur demesi ve karşı tarafı suçlayıcı, aşağılayıcı dil kullanması doğru değildir ve toplumu birbirinden ayırır. Farklılıklarla güzelleşip büyür bir toplum, saygı ve sevgiyle yücelir bir ülke. Sadece ben, sadece biz dememeliyiz, hepimiz demeliyiz. Her ne olursa olsun, birbirimize karşı sevgimiz olsa da olmasa da birbirimize saygılı olmak zorundayız çünkü biz biriz, biz birlikte yaşıyoruz ve birlikte yaşadığımız için birbirimize zarar vermeden yaşamayı bilmek lazım. Bugün elinde gücüm var diyen diğerlerini ezer, yarın da ezilen güçlenir ve bu defa da o ezmeye çalışır, bu döngü hiç bitmez ve her iki tarafa da faydası yoktur. Onun içindir ki birbirini kırmadan, dökmeden yaşamalı insanlar. Yaşamalı ki toplum huzur bulsun, refah seviyesi yükselsin, suç oranları düşsün, kadın cinayetleri yaşanmasın.
Hep mutlu ve huzurlu kalmanız dileğiyle, sevgiler ve saygılar…