KISSADAN HİSSE
Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım.
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun.
Efendim! Bir kıssa anlatılır. Kıssanın doğruluğu teyit edilmemiş ancak hoş olması ve bize yol gösterici olması sebebiyle, sizlerle paylaşmak istedim.
Olacak ya, zamanın birinde bir kişi çok çalışıyor, çok para kazanıyor ancak kazancı nafakasına, yani evinin geçimine yetmiyormuş. Üstelik her tarafa borcu varmış. Bir gün yine çok çalışmış, çok kazanmış ancak kazancı borçlarına bile yetmemiş halde, dertli dertli evine doğru giderken, zamanın tanınmış mübareğine rasgeliyor. Mübarek, şahsın umutsuz halini görünce sormuş:
-Ey Allah’ın dertli kulu! Nedir bu halin?
-Efendim ben çok çalışıyor, çok kazanıyorum ancak paramı iaşeme yetiremiyorum. Hem birçok yere de borcum var. Batık haldeyim yani demiş. Bunun üzerine mübarek şahıs:
-Ne kadar kazıyorsun?
-Efendim şu kadar kazanıyorum.
-Git patronuna söyle, maaşının çeyreğini kessin, sana vermesin, demiş. Demiş demesine de, işçi itiraz ile hemen atlamış:
-Anlamadım. Zam yapsın mı dediniz, yoksa tam tersini mi?
-Senin aldığın maaştan kesinti yapsın, indirim yapsın, demiş. İşçi mübarek zatı tanıdığı için vardır bir bildiği, diye düşünmüş. Patrona, filancanın selamı var, maaşımda indirim yapacaksın dersem, belki o mübareğin hürmetine, maaşımı ikiye katlar. Zaten epeydir zam istiyordum, patron vermiyordu. Bakalım ne olacak, şeklinde düşünerek ve hayaller kurarak, gitmiş patronunun yanına.
-Patron! Beni filanca gönderdi, maaşımdan kesinti yapacakmışsın, maaşımın çeyreğini artık bana vermeyecekmişsin, demiş. Tabi patron şaşırmış. Çalışanın durumunu biliyormuş ve sık sık zam isteyen birinin, gelip indirim istemesine de anlam verememiş. Ancak gönderenin vardır bir bildiği, diyerek peki demiş.
Neyse, aradan bir süre geçmiş, çalışan yine mübareğe denk gelmiş. Mübarek sormuş:
-Durumlar nasıl?
-Hamdolsun. Eskiye göre iyiyim, borçlarımın çoğunu kapattım, ancak tam bitmediler. Sizinle rast geldiğimiz o günden sonra, evime, parama bir bereket geldi ki şaşırdım. Allah sizden razı olsun.
-Şimdi tekrar git patronuna, maaşından yarısını kesmesini iste, demiş.
-Efendim o para günümüz şartlarında geçinmeye yetmez, gerçekten çok az para, falan dediyse de mübarek, sen git söyle demiş.
Tabi karşıda mübarek zat var, dediğini yapmak lazım diye düşünceyle ve borçlarını o alacağı aylıkla nasıl kapatacağını, evine yiyecek içecek alımını nasıl yapacağını, hesaplaya hesaplaya gitmiş patronuna:
-Patron! Yine selam getirdim, maaşımın yarısını kesecekmişsin, demiş. Bu defa patron da itiraz edercesine, bu koşullarda, bu hayat şartlarında, o parayla nasıl geçineceksin ki? Demiş.
-Boş ver patron, mübareğin vardır bir bildiği, demiş. Ve denilen yapılmış.
Yine aradan zaman geçmiş çalışan, mübarekle bir kez daha karşılaşmış. Mübarek yine sormuş:
-Nasıl durumların?
-Verin elinizi öpeyim. Size nasıl dua edeceğimi bilemiyorum. Sizin dediğiniz gibi, eski aldığım ücretin yarısını alıyorum, ancak şaşılacak şekilde borçlarımı kapattım. Biraz da birikim yaptım. Hanımla konuştuk, başımızı sokacağımız bir ev yapmaya çalışıyoruz, demiş. Bunun üzerine Mübarek, ders niteliğinde, şu cevabı vermiş:
-Senin çalışmanın karşılığı bu paraydı. Sen alman gerekenden fazla para alıyordun. Paranda, kazancında bereket yoktu. Şimdi kazancına, bereket geldi. Helal yoldan kazanılan parada bereket olur. Cenab-ı Hak’kın verdiği bereketi, hiçbir şey zayi edemez. Çalıştığından fazla aldığın paralar, aslında helal kazancını eritiyordu. Kazancın da eridikçe, sen şükretmeyi bırakmıştın. Şimdi hem kazancın bereketlendi, hem şükrün arttı…
Bu yazım da, bu kadar aziz kardeşlerim. Hepinizin kazancının bereketi olmasını diler şükrü de unutmamanızı istirham ederim. Kalın sağlıcakla.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Fahri URHAN