BU NESİL BİZİM ESERİMİZ
Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım.
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun.
Kardeşlerim! Aymaz, vurdumduymaz, hayatla alakası olmayan, bilgisiz, ilgisiz, tek derdi dünyalık olan, bencil, dinsiz, çıplak bir nesil yetişiyor ve şu an o nesil sokaklarda kol geziyor.
Hepimiz o çocuklara kızıyoruz. Bazılarımız lanetliyoruz. Bazılarımız Allah ıslah etsin diyor beddua ediyoruz.(Islah istemek bir anlamda bedduadır.) Bazılarımız Allah hidayet versin diye dua ediyor, onların hidayetini Yüce Allah’tan istiyoruz.
Hiç kimse kendine bakmıyor. Bu çocukları yetiştiren bizleriz. Önce kendi kapımızın önünü temizlemeliyiz. Önce kendi çevremizden başlamalıyız. Ancak kimse kendine toz kondurmuyor.
Hocanın biri hutbede çocuklarımız şöyle açık böyle açık, günahlar almış başını gidiyor. Çocuklarımıza hele hele kızlarımıza, Allah’ın, örtünme emrine uygun halde avretlerini örttürmeliyiz, diye vaaz ederken cemaatten biri hocaya “e hoca senin kız bizimkileri bile solladı” deyince hoca “ama benim kıza da yakışıyor bee” demiş. (Gülüyoruz ağlanacak halimize)
Bu şekilde düşündüğümüz sürece sokaklarımız düzelmez.
Hepimiz düşmüşüz dünyalık peşine. Evim olsun arabam olsun istiyoruz. Evimizin üstüne bir ev daha, olmadı bir tane daha olsun diyoruz. Fazla mal göz çıkarmaz deyip deyip bina dikiyoruz.
Unutmayalım bir toplumu yıkan binayla zinadır demiş büyüklerimiz.
Sokaklara çıkamayacak durumdayız. Her yer çıplakla dolu.
İmam-ı Şafi Hazretleri çok zeki birisiymiş. Okuduğu herhangi bir kitabın, bir sayfasına sadece 10 saniye, 20 saniye bakması, o sayfayı hıfz etmesine yetiyormuş. Zamanla bu süre uzamaya başlamış. Kendi kendine düşünmeye başlamış. Neden bu duruma düştüğünü tefekkür etmiş. Yaşantısını gözden geçirmiş. Kendisinde, bir hata bulmuş tövbe etmiş. O günden sonra hafızası eski yerine gelmiş.
Yaptığı hata neymiş biliyor musunuz? Bir gün, su içmek için bir çeşmeye doğru yöneldiğinde yaşlıca bir kadının eteği rüzgardan hafifçe yukarı kalkmış. Eskiler eteklerinin altına şalvarımsı bir giysi giyerler üstüne çorapları ile örterlerdi. Yani ayak veya bacakları görünmezdi. Lakin İmam-ı Şafi o etek rüzgardan hafif sallanınca kadının çorabını görmüş.
İşte hafızasının düşmesinin sebebinin bu olduğu kanaatine vararak Nasuh tövbe ile Allah’tan af istemiş. Sonra da hafızası eski yerine gelmiş.
Diyeceğim o ki, şu an sokağa çıkıp da aklımız, zihnimiz yerinde eve dönüyorsak, hatta evin yolunu bulabiliyorsak ne mutlu bize.
Durumumuz içler acısı. Acayip olan da hepimiz bundan dert yanıyoruz lakin çocuklarımıza sahip çıkmıyoruz. Her yerde aklı bir karış havada, gününü gün eden dinle alakası olmayan bir nesil sokaklarımızda. Bu nesli biz yetiştirdik biz.
Dahası o kadar boş vermişiz ki veya ortama alışmışız ki ses de çıkarmıyoruz.
Çıplaklara bakıyorsun; benim kalbim temiz diye bir safsata çıkardılar. Hele bir de henüz kendini hazır hissetmiyorum lafı. Haa! bir de, örtünün hakkını veremezse, örtünmenin vebaline girermiş. Bak bak baak.
Örtünmeyi Rabbimiz emrettiğinde, bu hususta ayet geldiğinde evinden dışarıda çalışan veya dışarıda olan, Peygamberimiz(s.a.v.) Efendimizin zamanındaki Müslüman kadınlar hemen evlerine koşmuş, örtünmek için.
Ayet inince zamanın kadınları neden örtünmek için evlerine koştu? Hazır bekliyorlar mıydı ayeti? Onların kalbi temiz değil miydi? Örtünün hakkını verip vermeyeceklerini neden hiç düşünmediler?
Kıymetli dostlar! Hepimiz bu konuda hatalıyız. Biz bu dünyaya, ahiretimizi güzelleştirmek, ahirette güzel bir konuma gelmek, Allah’a kulluk yapmak için gönderildik. Dünyalık elde etmek, azık yığmak, bedenimizi başkalarına teşhir etmek, nefsanevi duygularımıza göre yaşamak için gönderilmedik. Ahirette evi çok olanlar, malı çok olanlar, arabasını modeli yüksek, beygiri, torku yüksek olanlara daha güzel makam verilecek diye bir şey okumadım şimdiye kadar. Üstünlüğün takvada olduğu, takva sahiplerinin de makamlarını âli olacağı her yerde yazılı.
Kendimizi acilen toparlamamız lazım. Yoksa Rabbimiz bizi başıboş koymaz. Son zamanlardaki başımıza gelen her türlü belanın, musibetin sebebini düşünmeliyiz. Acaba neden böyle oldu diyerek azıcık tefekkür etsek sebebini ayan beyan bulacağız.
Tevbe istiğfar edip sabır ve şükür ile Allah’a yönelmemizin vakti çoktan geldi. Kendimizi de neslimizi de ancak bu şekilde kurtarabiliriz. Yoksa gidişatımız pek hayırlı değil. Rabbim, bizleri ve tüm Müslümanları tam tefekkür ile Hakka dönüş yapanlardan eylesin. Bizlere hidayet nasip eylesin. Amin.