İyiler Kaybeder, Kötüler Kazanır Bu Dünyada
İyi ve kötü insanların hem yaradılıştan ve hem de sonradan kazandığı davranışları vardır. Bu davranışlar sayesinde iyileri ve kötüleri tanıma fırsatı buluyoruz. Güzel bir kalbe sahip insanların kafasında, halk tabiriyle elli tilki dolaşmaz, hırsları, arzuları ve talepleri fazla yoktur. Genellikle elindekileriyle yetinmeyi bilirler ve fazlası içinde çok çabalamazlar veyahut çok azı çabalar. Kötü insanlar ise hep daha fazlasını ister, aklını sürekli başkalarını kandırma ve kısa yoldan nasıl daha yükseleceğinin telaşı vardır üzerlerinde.
Tabii ki bazı kesimlerin üzerinde din olgusu da vardır, öldükten sonra hesaba çekileceğiz korkusu ayrıca cennet ve cehennem kavramları bu durumu etkileyen en büyük etkenlerdir diyebiliriz. Herhangi bir dine ve tanrıya inanmayan insanlar ise din olguları olmadığı için vicdani olarak bakmaya çalışırlar, öldükten sonra dirilmenin olmadığına ve dünyadayken adaletin gelmesi için uğraşırlar ve bu şekilde düşünürler ama kimsenin de kötülüğünü istemeyen milyonlarca dinsiz vardır. Nasıl ki bir dine inandığını söyleyip, kötülük edenler varsa, aynı şekilde dinsiz olup bu şekilde davrananlar da vardır veya tam tersi durumda. Toplumumuzda dinsizlik kelimesi küfür olarak kullanıldığı için bu din olgusunu ileriki bir tarihe bırakıyorum çünkü makalemizin asıl konusu kötü ve iyiler arasındaki farklılığa dikkat çekmektir. Dine inanan veya inanmayanların konusu apayrıdır ve kısaca değinip geçmeye çalıştım.
Güçlülere bakıldığında ise çoğunun kötü olduğunu fark edersiniz, peki her güçlü olan kötü müdür diye sorsak, tabii ki hayır ama genel olarak söylemek gerekirsek, güçlü ve zengin olanların çoğu yanlış işlere bulaşmış ve insanların haklarını gasp etmiş kişilerdir. Bunu bazen silah zoruyla, bazen hukuktaki boşlukları kullanarak ve bazen de makam, koltuklarını kullanarak elde etmişlerdir. Dünyanın neresinde olursanız olun, hukuk önünde de her zaman zengin, güçlü ve ikisinin karışımı olan kötüler galip gelir çünkü adalet olgusunun dışına çıkarlar. Adaletin dışına çıkmak için de yanlış yola başvurulur ve eksikliklerinden faydalanmaya çalışılır. Beyin organlarını sürekli ahlak dışı işler için yoran, çözüm arayan ve deneme yanılma yöntemiyle insanları yanıltan ve kandıran tipler ortaya çıktı.
Bu sadece insanlar için geçerli değil, kurumlar ve devletler için de geçerli. İyilerin niyetinden faydalanıp onları kötü yola düşüren ve ayrıca onların eksikliklerini veya bilgisizliklerini kullanarak onlardan faydalanmaya çalışır kötüler. Mesela telefon şirketleri, mesela ticari şirketler sözleşme imzalatırlar insanlara ve onlara da bir şeyleri satana kadar hoşça davranışlar, ta ki sözleşme imzalanana kadar. Sözleşme tamamıyla kurumun lehinedir ve herhangi sıkıntılı bir sonuçta ise kapıyı yüzüne vurur müşterisinin ve hukuk önünde kendini bulur müşteri çünkü insanların iyi niyetinden, saflığından ve bilgisizliğinden yararlanırlar. Kalbi çirkin olanlar, kalbi süt gibi olanları sadece kullanışlı insanlar olarak görürler. Amaçları için kullanır ve sonra da çöpe atarlar.
Çirkin ruha sahip insanlar riyakardırlar, fırsatçıdırlar ve kendi İyiliği için bir ortamda oturup hak, hukuk ve adaletten bahsederken, başka bir ortamda ise bu gibi kavramların onun için hiç önemli olmadığını anlatır veya düşünür. Rol yapmada da beceriklidir, maskelerini yerine, zamanına ve ortamına göre değiştirirler çünkü işi odur ve böyle yaparak hayatta kalacağını, yükseleceğine inanır ki zaten öyle de olur. Peki bu durumdan kurtulabilir mi dünyamız ve toplum, tabii ki düzelebilir ama düzelmesi için namuslu yöneticiler lazım ama bu da yetmez ve halkın da talepte bulunması lazım çünkü herkesin adaletsiz, hırsız olduğu yerde hiçbir şey çözülmez. Özellikle bizim gibi toplumlarda sert önlem alınması lazım ve bunun için yeni nesillere bunu anlatmak lazım. Tabii ki çok zor ama imkansız değil.