Zalimin Hasmı Bizzat Hz. Allah’tır!
Suriye’de iktidarda olan Baas Partisinin 1963’den beri devam eden iktidarı, nihayet Beşar Esad’ın Rusya’ya kaçmasıyla nihayete erdi.
Kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan ve katliamlar yapan bir zalim yönetim daha yerle bir oldu.
Son süreçte, 61 yıllık zalim diktatör rejim ve onun zalimleri 13 gün gibi kısa bir süre içerisinde yerle yeksan olup tası tarağı toplayıp çok hızlı bir şekilde ülkeyi terk etti.
Yaklaşık 13 yıl sürmüş olan iç savaşta 600 binden fazla kişi hayatı kaybetmiş ve 6,5 milyon kişide göç etmek zorunda kalmış, onlarca insan zindanlarda türlü türlü işkenceler ile ya aklını kaybetti, ya hayatını kaybetti. Yaşayanların durumu ise yada yaşayan bir ölüden farkı yok.
Rabb’im kimseyi vatanından, topraklarından, yerinden, ocağından etmesin.
Evet.
Bir zalim…
Bir zulüm vardı.
Herşeyde olduğu gibi zulümde zalimde ilelebet devam etmiyor. Günü geldiğinde su tersine de aksa yerini buluyor.
Memleketinden, evinden, ocağından uzakta kalanlar bugün şükür namazları kılarak gözyaşları ile terk ettikleri evlerine topraklarına yine, yeniden gözyaşları ile geriye döndüler ve dönecekler.
Zulüm devam etmiyor.
Zalimin hasmı bizzat Hz. Allah’tır. Amenna. İnandık ve biat ettik. Bunun en güzel örneğini gelin aşağıdaki hikaye ile tekrar hatırlayalım.
Erzurum’un büyük velîsi İbrahim Hakkı (k.s.) hazretlerini çocukken İsmâil Fakîrullah (k.s.) hazretlerine teslim ederler. İyi bir terbiye alması için çocukluğunun mühim bir devresini Fakîrullah hazretlerinin yanında geçiren İbrahim Hakkı hazretleri, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, doldururken oraya gelen bir atlı:
-Çekil bakayım önümden be çocuk! diye İbrahim Hakkı hazretlerini azarlayarak atını çeşmeye sürer. O da testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. Testisini bırakıp kendisini kurtarmak zorunda kalır İbrahim Hakkı hazretleri… Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir ve:
-Çeşmeden su alırken atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de tepeletip kırdı! der. Hocası sorar:
-Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?
-Hayır, der, hiçbir şey söylemedim.
-Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle, der.
İbrahim Hakkı hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da:
-Benim testimi niye kırdın zâlim adam?! diyemez.
Dönüp geldiğinde hocası Fakîrullah hazretleri sorar:
-Ona bir şeyler söyleyebildin mi?
-Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim! Hocası bağırır:
-Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket!..
İbrahim Hakkı hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gelir. Bir de bakar ki, testisini kıran adamı, kendi atı, attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış, ölüsü yatmaktadır! Koşarak gelip, hocası İsmâil Fakîrullah hazretlerine bu vahim vaziyeti anlatır. Hocası bu hâle üzülür:
-Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm buna doğrusu! der. Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük velî şöyle îzah eder: ‘O atlı adam, İbrahim Hakkı’ya zulmetti. Zulme uğrayan da tek kelimeyle olsun mukabelede bulunmadı, zâlimi Allâh’a havâle etti. Allâh Teâlâ’nın da gayretine dokunup zâlimi cezâlandırdı. Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Bense ödeştirmek için uğraşıyordum, maalesef muvaffak olamadım!’
Son sözümüz;
ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!!!!
Nesibe Tükel