Gazzeli Mücahitler Dünya Müslümanlarının Lokomotifi Oldular
Dünya Müslümanları uzun bir süredir arkadan elleri kolları bağlı bir vaziyette kendilerinden belledikleri kişiler tarafından gördükleri ihaneti, yaşanan girdabı seyretmekle yetiniyorlar. Bu değişim, bu ihanet, bu hareketsizlik kendilerine çok pahalıya mal oldu. Adeta yok olma ile karşı karşıyadırlar. Farkına varmaz, önlemlerini almaz, ortaya çıkmazlarsa çok daha ağır bedeller de ödeyecekler.
Dünya Müslümanları İslam adına sahip oldukları tüm kazanımlarını ne yazık ki tek tek kaybediyorlar. Tarih sahnesinden silindikleri gibi yeryüzünden de adeta silinmek üzeredirler. Var olanlar da ismen vardırlar. Cismen var olduklarını ispatlamaya çalışan çok az şahıs çok az yerde varlığını ispat etmeye çalışıyor. Bu ispatın başında da Gazze ve Gazzeliler gelmektedir. Tünellerde mücadele eden bu Mücahitler saraylarda yaşayan dünya Müslümanlarının şan, şeref ve haysiyetlerini koruduklarına yemin edebilirim.
Şimdilerde kendimize “Dünya Müslümanları bu duruma niye evrildi?” diye sormamız lazım gelir diye düşünüyorum. Cevapları da Kur’an ve Sünnet ışığında ardı sıra sıralamamız lazımdır ki bir sonuca ulaşalım. Yoksa bir asır daha heba olacak. Yoksa bir nesil daha kepaze bir hayata devam edecek.
Şu anda dünya Müslümanlarını tek elden sevk ve idare edecek bir liderleri yok, Dünya Müslümanlarına ait bir devletleri de yok. İnandıkları kuralları uygulayacak bir mekanizmaları da mevcut değil.
Toplumsal alanda İslam’ın hükümlerini uygulama gücünü kaybeden müslümanlar her alanda dökülmeye, çil yavrusu gibi dağılmaya, selin üzerindeki çer çöp misali ağırlıklarını kaybetmeye başladılar. Çünkü lokomotifi olmayan trenin vagonları aradan yüz yıl da geçse yerlerinden kıpırdayamaz, yük ve yolcu taşımak için harekete geçemez, kimselere de bir fayda sağlayamaz.
Müslümanların lokomotifi kuşkusuz İslami kurallar ile sevk ve idare edilen devlet sistemidir. İslam ile yönetilen bir devletleri olmadığından mütevellit 600 gündür soykırıma uğrayan Gazze’ye gidemediler, yardım gönderemediler, ellerini uzatamadılar. Bu durum lokomotifi olmayan trenin hareketsizliğinden başka bir şey değildir. Raylar döşeli, vagonlar olduğu gibi duruyor ancak hareket edecek lokomotiften mahrumdurlar. Çekilen acı ve ıstırap, içten içe hissedilen hasret bundandır.
Gazze’ye yardıma gitmek ve yardım götürmek isteyen Müslümanlar evvela kendileri için Kur’an’ın inşaa ettiği, Sünnetin boyadığı bir lokomotif bulmaları kaçınılmazdır. Yoksa daha çok beklerler bu istasyonda. Bu lokomotifi faaliyete geçirmeleri belki uzun bir zaman alacak, belki de çok yorulacaklardır. Bu yolda gayret göstermeleri ve ümitlerini korumaları da son derece önemlidir.
Yeryüzünde son bir nefer de kalsa Mü’minler her daim ümit vardırlar. Ümitsiz olamazlar, ümitsiz yaşayamazlar. Hatta kendileri ümittirler. Şayet ümitlerini kaybetmişlerse bilin ki yaşamiyorlardır.
Kâfirlerin anlayamadıkları nokta işte burasıdır. Bilin ki kâfirlerden başkası Yüce Allah’tan ümit kesmez / kesemez. Yüce Allah (c.c.) bu konudaki vaadini er ya da geç yerine getirecektir. Çünkü Yüce Allah (c.c.) vaadinden dönmez. Buna inanıyoruz, buna güveniyoruz ve bunu can-ü gönülden bekliyoruz. Bu bir iman meselesidir ve teslimiyetin en ulvi zirvesidir. Ancak vaat edilen zafer biz kulların göstereceği çabaya ve gayrete bağlı olduğunu da unutamayız.
Gazzeli mücahitler ümitvar olma konusunda günümüzün en canlı, en bariz göstergesidirler. Gazzeli Mücahitler tünellerde yaşam mücadelesini vermekle kalmıyorlar Siyonist İsrail’i ve civar devletleri yöneten münafık ruhlu destekçilerini imha etmek üzere silahlarını da roketlerini de o izbe fabrikalarda(!) üretiyorlar. İşte bu; ümit, çaba ve gayretten başka bir şey değildir. Yoksa siz Yüce Allah’ın bu gayret ve çabayı boşa çıkaracağını mı düşünüyorsunuz? Yoksa siz Yüce Allah’ın vaat ettiklerini yerine getirmeyeceğine mi inanıyorsunuz? Yoksa siz Yüce Allah’ın bitti demediği bir meselenin bittiğini mi iddia ediyorsunuz? Kâfirler ve müşrikler istemese de bu dava zafere ulaşacaktır.
Gazzeli mücahitler gibi dünyanın diğer muhtelif bölgelerinde ikamet eden mü’minlerin de bu lokomotifin inşasında çaba ve gayret göstermeleri, ümitlerini dinç tutmaları için yumruklarını sıkmaları gerekmektedir.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Sanırım Dünya Müslümanlarının farkına varamadıkları eksikliklerinin diğer bir ana sebebinin cihat eksikliği olduğudur. Kimisi cihadı terk etti kimsi de böyle bir ibadetin varlığını bile unuttu. Farkındalık oluşturmak adına bu konuyu sıkça dile getirmemiz lazımdır diye düşünüyorum.
Bütün ibadetleri sırtlayan, zirveye taşıyan, anlamlı kılan imandan sonraki diğer ana unsur kuşkusuz cihattır. Hayata renk katan, kâfirleri aciz bırakmakla kalmayıp mü’minlere şan, şeref ve zafer kazandıran yegane ibadet yine cihattır. Cihat varsa ibadetler vardır. Cihat varsa haramlar ortadan sıvışıp kaybolmuştur. Cihat varsa raylar döşenmiş, lokomotifler hazırlanmıştır. Toplumda huzur, mutluluk, birlik, dirlik ve beraberlik cihat ile oluştuğunu unutmayınız. Şayet günümüzde olduğu gibi Cihat ibadeti mü’minlerin elinden sıvışıp kayarsa diğer tüm ibadetler şekilciliğe dönmekle kalmaz manasını da yitirir. Cihadı terk eden toplumların temel taşları bu vesileyle dinamitlenmiş olur. İslam toplumunu dağıtmak istiyorsanız cihadı ortadan kaldırın. Biliniz ki cihat ortadan kalkarsa mü’minlerin canlılığı ve ağırlığı da biter. İşte o zaman tam da şimdilerde olduğu gibi kâfirler; içi boş ancak şişirilmiş birer balon gibi olduklarından çok daha iri görünürler müslümanların gözüne.
Şu soruları da içtenlikle sormam lazım gelir diye düşünüyorum: “Ey Müslümanlar! Çalışmanız ve didinmeniz neye yarıyor, kimi sevindiriyor? Ürettiklerinizden kazanç elde eden kim? Hangi sisteme yaranmak, hangi münafığı sevindirmek, hangi putun saygınlığını arttırmak, hangi beşeri sistemi güçlendirmek istiyorsunuz? Kimin ardına takılıyorsunuz? Kimi alkışlıyorsunuz? Verdiğiniz hizmet kimin hanesine yazılmaktadır? Sergilediğiniz davranışlardan kim, niçin memnun kalıyor, kim niçin rahatsızlık duyuyor?”
Müslüman; yaptıklarıyla Müslümanları hoşnut kılan, kâfir, münafık, müşrik, Yahudi ve Hristiyanları da üzen ve perişan eden kişidir. Hayatın her alanına bu gözle bakmak zorundadır Müslüman.
Unutmayınız! Kafası karışık olan bir insandan doğru davranışlar sadır olmaz!