Dua ve Savaş
İslam bir bütündür, parçalanamaz. Hükümlerinin bir kısmı alınıp diğer kısımları da terk edilemez. Bir insanın Müslüman sayılabilmesi için evvela İslami hükümlerin tamamını kabul etmesi ve elinden geldiği kadarıyla da uygulamaya çalışması gerektiği hepimizin malumudur. Bu İslam’ın açık ve sarih bir emridir. İslam’ın ileri sürdüğü hükümlerden bir kısmını almak diğer bir kısmını da terk etmek, rafa kaldırmak, uygulanamaz yaftasını yapıştırmak, devlet işlerine karışamaz demek laiklerin ve münafıkların işidir.
İslami hükümlerin bir kısmı toplum tarafından terk edildiği vakit İslam’ın diğer kısımlarının da etkin ve yetkin bir şekilde insanlara değer katmasını beklemek safdillik olacaktır. Kanatları bağlanan kuşun uçmasını, ayaklarına zincirden köstek vurulan bir attan hipodrumlarda derece yapmasını ve yine ayaklarına pranga vurulan insanlardan da birer atlet gibi koşmalarını beklemek ne kadar anlamsız ve acımasız bir durum ise sadece dualar ile Gazze’nin kurtuluşunu ummak ve savaşmadan beklemek de o kadar anlamsız olacaktır. Dediğim gibi İslam bir bütündür. İslam’i hükümlerinin tamamının uygulanma alanına alınması bir zorunluluktur. Gazze için hem dua edilmeli, hem de Müslümanlardan oluşan bir ordunun behemahal Gazze’ye doğru yola çıkması için çalışacağız.
Dediğimiz gibi Müslümanların Gazze konusunda hem savaşmaları gerekiyor hem de dua dua Allah’a yalvarmaları ve yakarmaları gerekiyor. Savaşmadan duaya sarılmak ne kadar faydasız geliyorsa dua etmeden savaşmak da anlamsız ve faydasız olacaktır. Gazze konusunda yapılan duaların makbuliyeti gerçekleştirilecek bir savaşa bağlı olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bu konuyla alakalı olarak şu hadisi zikretmeden geçmem konunun tam manasıyla anlaşılması mümkün olmayacaktı.
Bizim en büyük örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Kurtuluşa ermek için O’nun yaptıklarını yapmak zorundayız. Allah Resulü (s.a.v.) Bedir Savaşında orduyu bizzat hazırlamış ve orduya katılarak savaş meydanına inmişti. Savaş meydanında da ellerini açarak Rabbine için için dua ederek yalvarmıştı. Müslümanlar olarak bu hadisi tam manasıyla uygulayabilirsek değil Gazze, tüm dünya Müslümanları yüz yıldır dolandıkları esaret zincirlerinden kurtulacak, ayağa kalkarak şahlanacaktır: “Bedir günü Rasulüllah (s.a.v.) müşriklere baktı, onlar bin kişiydiler. Ashabı ise üç yüz on üç kişi idi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle yakarmaya başladı: “Ey Allah’ım! Bana olan vaadini ihsan eyle! Allah’ım! Bana zafer nasib et. Ey Allah’ım! Eğer ehl-i İslam’ın bu topluluğunu helak edersen, artık yeryüzünde Sana ibadet edecek kimse kalmayacak!”
Allah Rasulü ellerini uzatmış vaziyette münacatına öyle devam etti ki, ridası omuzundan düştü. Bunu gören Ebu Bekir (r.a.), yanına gelerek ridasını aldı, omuzuna koydu ve yanına yaklaşıp: “Ey Allah’ın Rasulü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah Taala Sana olan vaadini mutlaka yerine getirecektir.” dedi. O sırada Aziz ve Celil olan Allah Taala şu ayet-i kerimeyi inzal buyurdu: “Hani siz Rabbiniz’den imdad istiyordunuz, O da; “Muhakkak ki Ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdad edeceğim.” diyerek duanızı kabul buyurmuştu.” (Enfal/9) Hak Taala Hazretleri o gün mü’minlere melekleriyle yardım etti.” (Müslim, Cihad, 58; Buhari, Megazi, 4)
Ben de şöyle diyorum: Eğer bugün Hamas yeryüzünden yok olacak olursa Allah için savaşan, Allah için direnen ve Allah için şehadete yürüyen insan kalmayacak. Şu anda yeryüzünde yaşayan insanların neredeyse tamamı, Hamas hariç, İslam’ın dışında her ne (şan, şeref, makam, mevki) var ise onun için savaşıyorlar.
Halkı Müslüman olan ülkelerin laik ve demokrat yöneticileri Siyonist İsrail’in giriştiği dehşet dolu katliama, vahşeti barındıran saldırılarına karşı birer füze mesafesinde olan kınama mesajlarını jet hızıyla dünya kamuoyuna paylaşıyorlar. Kınama mesajlarını Tel Aviv’e gönderiyor olmalarını Siyonistlere karşı bir başarı kazanmak, yenilgiye uğratmak, yanlışlarını ortaya koymak ya da cürümlerine karşı çıkmak için gönderdiklerini söyleyemem. Bilakis her bir kınama füzesini jet hızıyla paylaşıyor olmalarını kendi halkının gazını alarak biraz daha susturmak veya daha güzel sindirmek için ortaya sürdüklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
Gazze denilince akla gelen insanların başında Muhammed Mursi gelmektedir. Muhammed Mursi diğer ülkelerin liderlerinden farklı olarak bu davaya hem hayatını adadı hem de koltuğunu feda etti. Kınama mesajlarını Tel Aviv’e göndermekten vazgeçerek Hamas’a tünellerden yardım malzemelerini gönderince şehit edildi. O günden bugüne dünyaya ölümüne bağlılık yemini ederek ahireti, hesabı, kitabı unutan ve aynı zamanda koltuk sevdalısı olan kişiler ne Gazze’yi anladılar ne de Mursi’yi tanıdılar. Kınama mesajlarına sarılmayı çok iyi bildiler.
İsrail, Gazze’de Müslümanlara yönelik her şeye rağmen akıl almaz bir savaş yürütüyor. Halkı Müslüman olan ülkelerin laik ve demokrat liderleri de bu savaşı durdurmak adına akıl almaz bir diplomasi (kınama mesajlarını postalamayı) yürütüyorlar.
Her gün biraz daha büyük, biraz daha güçlü, biraz daha öldürücü silahlar edinen batı menşeli insanlar Gazze’de ölümüne direnen Müslümanlardan (Hamas’tan) silahlarını bırakmalarını istiyorlar. Bu isteği dile getirenlerin başında halkı Müslüman olan ancak laik ve demokratlar tarafından yönetilen yöneticiler geliyor. Müslümanların şimdi içine düştükleri bu girdabın ana sebebinin daha önce silah bırakmış olmalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Kendi ayakları üzerinde yıllardır durmaya çalışan Hamas, komşu ülkelere güvenilemeyeceğini çok iyi bildiğini yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz. Hatta komşu ülkelere rağmen bu işin sürdürülmesi gerektiğini de en ince noktasına kadar kavramışlar gibi. Plan ve projelerini komşu ülkelere rağmen uygulama alanına koymuşlar. Bakıyor musunuz, en iyi komşuları kendilerine silah bırak diyorlar. Anlaşılabilir, yenilir, yutulur cinsten bir konu da değil bu.
Hamas’ın elindeki silah, kim ne derse desin, İslam âleminin son kalesi mesabesindedir. Onlar düşerse ya da yenilir veya silah bırakmak zorunda kalırlarsa İslam âlemi de silahsız ve savunmasız kalır diye düşünüyorum. İslam âleminin Gazze’nin kurtuluşu için gece gündüz yaptıkları dualara savaş planlarını da iliştirmeleri gerekmektedir.
Ya Rabbim! Dünya insanlarına rağmen sen Hamas’a güç ver, kuvvet ver, cesaret ve feraset ver. Katından meleklerini indir, Ebabil kuşlarını gönder. Hamas’ın attıklarını isabet ettir. Ayaklarını sabit kıl. Münafıklara özenmelerine mani ol! Muzaffer eyle onları. Düşmanlarını kahr-u perişan eyle. Düzenlerini başlarına geçir. Yüreklerini korku yerleştir.

7 Ağustos 2025
0 Yorum
0 Görüntülenme
Dua ve Savaş
tarafından Nihat Güç
Dua ve Savaş İslam bir bütündür, parçalanamaz. Hükümlerinin bir kısmı alınıp diğer kısımları da terk edilemez. Bir insanın Müslüman sayılabilmesi için evvela İslami hükümlerin tamamını kabul etmesi ve elinden geldiği kadarıyla da uygulamaya çalışması gerektiği hepimizin malumudur. Bu İslam’ın açık ve sarih bir emridir. İslam’ın ileri sürdüğü hükümlerden bir kısmını almak diğer bir kısmını da... Devamı