15 Temmuz’u Unutma, Unutturma
Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz gecesi, bu toprakların gördüğü en zorlu sınavlardan biriydi. Devletin en mahrem kurumlarına sızmış, ismi lazım değil, herkesin bildiği hain yapı; halkın iradesini, ülkenin demokratik düzenini hedef alarak kanlı bir darbe girişimine kalkıştı.
Ancak o gece, tankların paletlerine, mermilerin ıslığına ve jetlerin alçak uçuşlarına karşı yükselen bambaşka bir ses vardı: halkın iradesi.
Darbe girişimi, sıradan bir yaz gecesini bir anda kaosa çevirdi. Boğaziçi Köprüsü’nde askerî birlikler konuşlandı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandı, şehirlerin sokaklarında silah sesleri yankılandı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar dahil olmak üzere devletin kilit isimleri rehin alındı. TRT ekranlarından, darbecilerin sözde bildirisi okunduğunda, milletçe tuttuğumuz nefes, kaderimizin ince bir ipin ucunda sallandığı o âna aitti.
İşte tam da o anda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cep telefonu aracılığıyla yaptığı o tarihi çağrı, milletin yüreğine düşen bir kıvılcım oldu. O çağrıyla milyonlarca insan, evinden çıktı. Kimisi bayrağını aldı, kimisi duasını… Ama herkes, meydanlara koştu. Tankların önüne yatanlar, kurşunlara göğsünü siper edenler, elinde hiçbir silah olmadan yüreğiyle direnenler…
O gece, bir millet yazdı kaderini. Tişörtünü tankın egzozuna tıkayan genç, askerî üniforma giymiş darbecilere karşı tek başına direnen yaşlı kadın, gazi olanlar, şehit düşenler… Ve aralarından bazıları bu vatan için daha sonra da şehitlik mertebesine ulaştı. Tıpkı Fethi Sekin gibi…
15 Temmuz, yalnızca bir darbe girişiminin bastırıldığı bir tarih değil; halkın demokrasiye, özgürlüğe ve istiklale olan bağlılığının yazıldığı bir destandır. O gece dökülen her damla kan, bu ülkenin geleceğine mühürlenmiş bir iradenin nişanesi oldu. Bu millet, darbeye karşı sadece direnmedi; birlik oldu, tek yürek oldu, vatanın gerçek sahibinin kim olduğunu gösterdi.
Demokrasi ve Millî Birlik Günü
15 Temmuz, artık her yıl “Demokrasi ve Millî Birlik Günü” olarak hatırlanıyor. O gece şehit düşen 250’ye yakın kahraman; sivil, asker, polis… Hepsi bu vatan için, bu bayrak için, özgürlük ve adalet için can verdi. Onları unutmak, yalnızca bir ihaneti değil, direnişi de unutmaktır.
15 Temmuz’un üzerinden yıllar geçse de hafızamızda yaktığı ateş sönmeyecek. O geceyi unutmamak ve unutturmamak, bu milletin ortak vicdanına ve geleceğine karşı en temel borcudur.
Bu topraklarda özgürlüğün bedeli her zaman ağır oldu. Ama bu millet, bedel ödemekten asla kaçmadı. Ve o gece, bir kez daha dünyaya gösterdi: Bu milletin iradesi, hiçbir tanktan, hiçbir silah sesinden daha hafif değildir. Aksine; en büyük güç, millettir.