RIZK’IN ROTASI
Allah’ın herkese nasip ettiği, kendisinden faydalanılan maddî ve manevî şeylerin tümüdür Rızk.
Ona nasıl ulaştığın ve nerede tükettiğin konusu dünya hayatına dair ukbada sorulacak sualleri şekillendirecek diyebiliriz. Kazandıklarımız, sahip olduklarımız ve bunları kullanış biçimimiz kişiliğimiz hakkında ipuçları vermektedir.
Rızka Allah kefil; lakin buna nasıl bir yolla ulaşacağın cüz’i iraden ile insan olarak sana bırakılmıştır. Gayretin, mücadelen, azmin ve bunların yanında helal kazanç hassasiyetin birlikte ölçülecek.
Ne yazık ki imtihan dünyasındaki insan, imkânlarını genişletmek için Allah’ın sınırlarını çiğnemeye cüret edebiliyor. Bunun için kılıflar da buluyor; lakin adalet terazisi işleyince hak divanında herkes ektiğini biçecek.
…
Kazanç sonrası, edinimlerin ne şekilde tüketildiği, nerelere sarf edildiği ayrı bir imtihan sorusu olarak karşımıza çıkacaktır.
Hayır yolunda kullandığını iddia ettiklerin temiz miydi, temizse dahi kullanman gereken yere, kullanman gereken miktarda mı kullandın yoksa gönlünü tatmin edecek yere ve keyfin kadar mı kullandın? Bunlar rızkın sarf edilmesinde hesaba çekileceğimiz alanlar.
Cimrilik edenler rızkın azalacağı, tükeneceği endişesiyle elini sıkarken Allah’ın bereketlendireceğini, hatta cennet gibi bir mükâfattan bahis ettiğini hatırlamazlar mı yoksa ciddiye mi almazlar. İnsanın içini titreten, ürperten bu hallerden Allah’a sığınırız.
Talak suresinde; “Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah’a güvenen kimseye O yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir.” buyurulurken bu kaygıların yersiz olduğunu ne zaman anlar insan…
…
Rızık Kaybetme Kaygısı
Elbette fıtraten rızık konusunda gelecek endişesi her insanda olur. Bu tabiidir. Ancak bunun korkuya dönüşmemesi lazım. Sebeplere müracaat ettikten sonra, rızkın Allah’tan olduğunu bilmek her müminin takip edeceği çizgidir.
Rızık kaybetme kaygısı gündelik hayatımızda bir arıza olarak kendisini çok bariz göstermektedir. Alınan ürün, araba, ev vs yatırımlıklarda ilk düşündüğümüz konu “Yarın satarsam rahat satılır mı?”. Kendine layık görülen değil, kaygıyı giderene yönelim bu arızanın işaret fişeğidir.
Yatırımlarda elbet şartlara uyum sağlayarak adımlar atılacak; lakin korkunun esiri olmadan, koşullara uyum sağlamanın yanında bu koşullara tercihen uyum sağladığının bilincinde olunmalı. Tercih, Cesaret ile desteklenmeli. Bu bilinçten yoksun bireylerin korku tünellerinden çıkamadığını üzülerek izleriz.
‘Çıkar, göster telefonunu’ diyen amcaların takındığı bu refleks de fakirlik korkusunun yansımasıdır. Karın tokluğu ile yetinip; beslenmeyi, kendine yakıştırmayı önceleyemeyenler gelişimin öncüsü olamazlar.
Ülkesine, ailesine, kendisine katma değeri olan ürün veya hizmetler sunan yiğitlerin var olanı daha öteye daha kaliteli taşıma gayreti yatmaktadır. Savaştan çıkan ülkelerin dahi endüstriye yatırım ile hızlıca toparlanması, ilk denemelerinde başarısız (!) olunan araba, uçak vb hizmetler de bu cesareti sürdüren milletlerin nihai sonuca ulaşması bu gayretlerin meyvesidir.
Korku, kaygı bireyi sağlıktan yoksun bırakacak ve doğru adımlar atmaktan alıkoyacaktır. Bu dünyevi neticelerdir diyebiliriz.
Manevi cihetten bakılacak olursa; Rızkın azalacağı, kaybolacağı korkusu RIZKI VEREN’DEN ŞÜPHE ETMEKTİR.. Endişeye konu edilecekse mü’mince duruş sergileyememekten endişe edilmeli…
Abdulaziz Kıranşal Hoca, Mü’mince duruş sergilememiz gereken noktaları yazısında şöyle sıralamıştır:
Allah’ı unutanlara…
Huzur ve mutluluğu veren Allah’tır:
Huzurun Allah’tan olduğunu unutunca çok paramız, güzel evlerimiz, pahalı arabalarımız, lüks mobilyalarımız olursa mutlu olabileceğimizi zannettik. Hâlbuki Allah, “Güldüren de odur, ağlatan da odur” (Necm, 53/43) buyurarak huzurun da, mutluluğun da sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti…
*
Rızkı veren Allah’tır:
Rızkın Allah’tan olduğunu unutunca haramlara, yanlışlara, haksızlıklara ve adaletsizliklere ses çıkarırsak rızkımızı kaybedeceğimizi zannettik. Hâlbuki Allah, “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın” (Hud, 11/6) buyurarak rızkın sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti…
*
Dünyalıklarımızı taksim eden Allah’tır:
Dünyalıkları taksim edenin Allah olduğunu unutunca bu taksimden payımıza düşenleri ve elde ettiğimiz kazanımlarımızı kaybetmeyelim diye eğildikçe eğildik, büküldükçe büküldük, döndükçe döndük: Hâlbuki Allah, “Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık/taksim ettik” (Zuhruf, 43/23) buyurarak dünyalıkların insanlar arasında taksiminin de kendisine ait olduğunu bildirmişti…
*
Başımıza gelecek olanları belirleyen Allah’tır:
Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu unutunca paramızın, gücümüzün, makamımızın, güvenlik kameralarımızın, korunaklı sitelerimizin bizi şerlerden koruyacağını ve hayırlar getireceğini zannettik. Hâlbuki Allah, “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, onu (Allah’tan) başka kimse gideremez. Sana bir hayır dokunduracak olsa (kim engelleyebilir). O her şeye kadirdir” (En’am, 6/17) buyurarak verdiği hayra kimsenin engel olamayacağını şerri de kimsenin engelleyemeyeceğini bildirmişti…
*
Başarıyı veren Allah’tır:
Başarının Allah’tan olduğunu unutunca insanların kalplerini ve teveccühlerini kazanarak başarılı olacağımızı zannettik. Söylemlerimizi ve eylemlerimizi de değiştirirsek insanlara şirin görünebileceğimizi zannettik. Hâlbuki Allah, “Onların kalplerini kaynaştıran da Allah’tır. Sen dünyadaki her şeyi verseydin de onların kalplerini kaynaştıramazdın” (Enfal, 8/63) buyurarak kalpleri kazanmanın yolunun da kendisini razı etmekten geçtiğini bildirmişti…
Cevâhir Aydın / Küçük Dünyam