BİZ BİR YERDE HATA ETTİK AMA NEREDE?
Ülke ve vatandaş olarak çok zor günler geçiriyoruz ve dahi dünya devletleri ekonomik olarak çok zor günler geçiriyor. Domuz gribi, kuş gribi arkasından corona virüs ve piyasaya sürülmek üzere olan biyolojik savaş unsurları sırada gibi gözüküyor.
Gün geçtikçe malın değeri artarken, insanın değeri düşüyor. 1960’larda Hindistan’da büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Halk büyük âlimlerden olan Muhammed Yusuf Kandehlevi’nin yanına gelip bu durumu şikâyet ederek pahalılıktan ve fiyat artışından yakınırlar. Ondan bu duruma karşı ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Kandehlevi onlara şu önemli nasihati yapar ve der ki: “İnsanlar ve eşyalar Allah katında iki elin, iki terazinin kefesi gibidir. Eğer Allah katında insanın değeri artarsa eşyanın değeri düşer ve fiyatlar ucuzlar. Ama eğer Allah katında insanın değeri düşerse eşyanın değeri artar ve fiyatlar yükselip pahalılık olur. Siz Allah katındaki değerinizi yükseltmeye bakın ki, böylece insanın değeri yükselsin ve eşyanın değeri de azalıp fiyatlar da düşsün.” Sonra halka dönüp şu ayeti bu söylediğine delil olarak okur: “Eğer o şehirlerin halkı (hakkıyla) iman edip takva sahibi olsalardı muhakkak onların üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık” (Araf, 96). İbretlik bu cevap verileli 63 yıl olmuş ve o günleri tekrar yaşıyoruz.
Mısır Hükümdarının gördüğü bir rüyayı Hz. Yusuf’a tabir ettirmek için eski zindan arkadaşı şerbetçi, Hz. Yusuf’un rüya tabir ettiğini hatırlayarak; Ben bu rüyayı tabir ettireceğim dedi. Hz. Yusuf’un yanına gitti. Mısır hükümdarının rüyasını anlatıp tabirini istedi. Hz. Yusuf, “7 sene bolluk, sonra 7 sene kıtlık olacak. Bollukta saklayın, kıtlıkta bunları yersiniz. Bolluk senelerinde çok ekip, ekinleri sapları ile beraber, başakları ile ambarlara koymalısın. Bu şekilde ekinler bozulmadan kalır, hem de saplar hayvanlarınız için yem olur. Halka da, ekinlerinden ihtiyaçları kadarını yemelerini, geriye kalanını saklayıp korumalarını emretmelisin. Bu yiyecekler kıtlık senelerinde sizin ve çevredeki insanların ihtiyaçlarını karşılayacaktır” dedi. Hz. Yusuf’un tavsiyelerini beğenen hükümdar; Mısır’ın hazinelerinin idare işini Hz. Yusuf bıraktı. Yani onu maliye nazırı yaptı.
Kaç yıldır susuzluk ve kuraklıkla imtihan ediliyoruz. Peki bu kuraklık ve kıtlık için ne tedbir aldık? Kar ve yağmurların yağmaması yazın mahsullerin olmayacağı anlamına geliyor. Merada ot yetişmeyeceği anlamına geliyor. Barajlarda suların tükendiği anlamına geliyor. Yer altı kaynak sularının kesileceği kuruyacağı anlamına geliyor. Su hayat demek suların kesilmesiyle paralel olarak kıtlık, yokluk ve bunlara bağlı virüslerin artması demek.
Nerede hata ettik? İnsanlık unutulmuş, insani değerler kaybolmuş, riya ve gösteriş moda olmuş, zina aşk, emeksiz para kazanma arzusu ticaret olmuş. Sosyal medyada âlimler ve bilim insanları arttı, Müslümanlığı perşembe akşamından gönderilen hazır Cuma mesajlarından ibaret zannettik. Yetimi gözetmedik, fakir fukarayı düşünmedik, domuz eti yemedik lakin kul hakkını domuz gibi yedik. İçki içmedik fakat insanların hayatlarının içine ettik. Lüks camiler yaptık ama içini dolduramadık, insana yatırım yapmadık, insanlığa hizmet etmedik ama eşyaya ve mala yatırım yaptık.
Biraz kar yağsa ‘beyaz kâbus geri’ geldi diye isyan ettik. Üç ‘G’ gar, gış, gıyamet diye asilik ettik. Azıcık yağmur yağsa yağan yağmuru veren yüce Yaratıcıya şükür etmedik, isyan dolu sözler sarf ettik. Ünlü Türk düşünürü merhum Müslüm babanın da dediği gibi ‘son pişmanlık, neye yarar? Olmadı yar!’
İnsan yaşadıkça tövbe kapısı açıktır, özür kapısı af kapısı açıktır. İlk başta bizi yoktan var eden Allah’tan af ve özür dilesek mi? Sonra kırdığımız kalpleri onaralım mı? Ettiğimiz gıybet ve dedikodulardan vaz mı geçsek? Anne babaya öf demesek mi? Hayvanlara ve doğaya zarar vermesek mi? Verdiğimiz boş umutları, yıktığımız hayalleri, hunharca boşa harcadığımız sevgileri düzeltsek mi? Çocuk ve kadınlara ve hatta ihtiyarlara merhametli ve hak ettikleri o değeri versek mi? Özür dilenecek kişilerden özür dileyip helalleşsek mi? Ne dersiniz? Salih ve Saliha müminler olmak dileğiyle. Bol kar yağışlı, bol yağmurlu bereketli günler diliyorum. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
Uzun lafın kısası,bize bir hattaboglu Ömer lazım hepsi bu kadar.