Oportünizm, Fırsatçılık
İnsanın hayatında sadakat, dürüstlük ve güven gibi değerler vardır. Bunlar toplumları ayakta tutan, insan ilişkilerini sağlamlaştıran temel taşlardır. Ama her dönemde bu değerleri bir kenara bırakıp, “hangi davranış bana fayda sağlar, ben ona bakarım” diyen insanlar da olmuştur. İşte bu anlayışa oportünizm, yani fırsatçılık denir.
Latince opportunus kelimesinden gelen bu kavramın ilk anlamı “uygun rüzgârı yakalamaktır.” Yani gemiyi hızlı ilerleten bir rüzgârı fırsata çevirmek. Ancak zamanla kelime farklı bir anlam kazanmış ve insanların “işine geleni yapmak, çıkarına uymayanı bırakmak” şeklindeki tavrını anlatır olmuştur. Bugün günlük hayatımızda, siyasette, iş dünyasında ve hatta arkadaşlık ilişkilerinde oportünizmi sık sık görebiliriz.
Oportünizm aslında etrafımızda her yerde karşımıza çıkar.
Arkadaşlıkta; Bir insan düşünün, ders çalışırken senden sürekli defter ister, ödevlerinde yardım alır. Ama iş gezmeye, eğlenmeye gelince seni hiç hatırlamaz. İşine geldiğinde yakın, işine gelmediğinde uzak. İşte bu da bir tür oportünizmdir.
İş yerinde; Patronun yanında “efendim siz olmasanız bu şirket ayakta durmaz” deyip, arkasından çalışanlarla birlikte sürekli eleştiren kişiler vardır. Rüzgâr nereden eserse onlar o yöne döner. Bu da fırsatçılığın bir başka yüzüdür.
Ekonomide; Özellikle kriz dönemlerinde market raflarını boşaltıp, sonra aynı ürünü iki katı fiyata satan esnaf oportünisttir. Kısa vadede çok kazanır, ama uzun vadede müşterisinin güvenini kaybeder.
Siyasette; Seçimden önce “asla şunlarla yan yana gelmem” diyen bir siyasetçinin, sandık günü yaklaşınca dün eleştirdiği kişilerle ittifak yapması da aynı davranışın politikadaki yansımasıdır.
Oportünizmin en önemli özelliği, kısa vadede kazanç getirmesidir. Fahiş fiyatla ürün satan esnaf o gün çok para kazanır. Patronun yanında farklı, çalışanların yanında farklı konuşan kişi bir süre “kurnaz” gibi görünür. Ama uzun vadede insanlar güvenini kaybeder, itibarı zedelenir.
Güven bir toplumun en değerli sermayesidir. Para kaybolur, mal mülk kaybolur ama güven bir kez yıkıldığında yerine yenisi kolay kolay konmaz. Oportünizm işte tam da bu yüzden zararlıdır. İnsanların birbirine duyduğu güveni tüketir.
Psikologlar ve sosyologlar, oportünizmi sadece ahlaki bir sorun olarak değil, aynı zamanda insan doğasının bir parçası olarak da inceler. İnsanoğlu hayatta kalmak için koşullara uyum sağlamıştır. Bazen bu uyum, yaratıcılık ve esneklik getirir; bazen de ilkesiz bir fırsatçılığa dönüşür.
Ancak şu ayrımı iyi yapmak gerekir;
Esneklik, değişen şartlara uyum sağlamak demektir. İlkelere bağlı kalarak da esnek olabiliriz.
Oportünizm ise değerleri bir kenara bırakıp sadece anlık çıkarı gözetmektir.
Geminin rüzgâra göre yön değiştirmesi doğaldır. Ama pusulasız bir gemi kaybolur. İnsan da pusulası olmadan yani değerlerini terk ederek yolunu şaşırır.
Oportünizm sadece bireysel bir sorun değildir. Toplumsal hayatta çok daha büyük tehlikeler yaratır:
Siyasette tutarsızlık; İlkesiz yöneticiler halkın güvenini kaybeder, toplumda inançsızlık yayılır.
Ekonomide adaletsizlik; Krizlerde fırsatçılık yapanlar, toplumun en zayıf kesimini daha da zor durumda bırakır.
Toplumsal ilişkilerde çürüme; Arkadaşlıklar, dostluklar çıkar üzerine kurulmaya başlar. İnsanlar birbirine güvenemez hale gelir.
Sonuçta toplumun dayanışma ruhu zedelenir. Herkes “benim çıkarım ne olacak?” diye düşündüğünde, ortak fayda ve birlikte yaşama kültürü yok olmaya başlar.
Hayat elbette değişir. Koşullar her zaman aynı kalmaz. İnsanların da esnek olması gerekir. Ancak bu esneklik, değerleri yok saymak anlamına gelmemeli. Çıkar için her an yön değiştiren kişi kısa vadede kazansa bile, uzun vadede kaybeden olur.
Bize düşen, ilkesiz fırsatçılık yerine ilkesel esneklik geliştirmektir. Yani değişime uyum sağlarken dürüstlükten, adaletten ve güvenilirlikten vazgeçmemek. Çünkü bir toplumun gerçek gücü ne kadar zengin olduğuyla değil ne kadar güvenilir ve tutarlı olduğuyla ölçülür.
Oportünizm bugün belki “uyanıklık”, “akıllılık” gibi görünse de aslında birey ve toplum için büyük bir tuzaktır. Çünkü uygarlık rüzgârın yönüne göre değil, pusulanın gösterdiği istikamette yol alır. Eğer biz pusulamızı kaybedersek, hangi rüzgârı yakalarsak yakalayalım, sonunda rotasız kalırız. Ünlü düşünür Yaşar Koçak der ki “İnsan ne yaparsa kendine yapar, bugün belki karşısındakini keriz yerine koyar ama yarın kendisinin keriz olduğu ayan beyan ortaya çıkar.” Allah’a ısmarladık hoşça kalın.
Aydın Benli