SİZİ SEVİYOR ZANNETTİĞİNİZ KİŞİ
Hepimiz hayatımızda sevmeyi ve sevilmeyi tatmışızdır. Elbetteki her canlının ihtiyaç duyduğu bir duygudur sevgi; fakat yanlış insanlara denk gelmemizin sonucu olarak ruhumuzda ağır travma ve hasarlar oluşmaya başlar. Bu travmaları iyileştirmek ve hasarları tamir etmek zaman ister. Beynimizin hayal dünyası katmanında büyük bir boşluk meydana gelir ve kimimiz bu boşluğu dolduracak başka insan arayışına geçerken kimimiz ise sadece kendi kabuğumuza çekilip yalnızlığı tercih etmeye başlarız.
Sevgi anlatılarak gösterilmez, sergilenen davranışlarla gösterilir. Oysa çoğumuzun farkında bile olmadığı sevgi duygusunun aslında yalan tarafı da vardır. Evet, doğru duydunuz. Sevginin yalan tarafı vardır. İlla her gösterilen sevgi dolu davranışlar doğrudur diye bir kaide yoktur. Oysa ki nefretin hiçbir zaman yalanı olmaz. Çünkü nefret duygusu nettir, kesindir. Tabi her şeyin bir zıttı olduğu gibi nefretin de zıttı sevgidir. Bu demek değildir ki her nefret bir gün sevgiye dönüşür.
Günümüzde ne yazık ki erkeğinden kadınına kadar birçok insan ya kandırıldı, ya duyguları oynandı ya da alay edildiler. Tüm bunların suçlusu kim peki? Yalanlara inanan saf ve temiz kalpli bireyler mi, yoksa yalanlarıyla bile bile can yakmaya çalışan kötü kalpli bireyler mi? Ne yazık ki öyle bir devirdeyiz ki kimseye güven kalmamış desek pek de haksız sayılmayız. O yüzdendir ki ebeveynler, kız ve erkek çocuklarına daha onlar ergenlik dönemlerindeyken onları bu konuda eğitmeleri şarttır. Yoksa yanlış sonuçlar ortaya çıkması an meselesi.
Anne ve baba ilgisi ve sevgisinden mahrum kalan bireylerin, yanlış insanların ilgisine ve sevgisine inanmaları bu hususta normaldir. Çünkü tutunacak bir dal ararlar. Kırılan her dalın ardından başka bir dal arayışına kapılırlar çünkü düşmek istemezler; oysaki ne kadar sağlam olduğunu bile sorgulama gereği duymadan başka bir dala tutunurlar, hem de ‘bu sefer de ya tekrar düşersek(?)’ korkusuna kapılmadan…
İnsanları tanımak, onları çözebilmek bir hayli zaman ister. Başınıza kötü şeyler gelmeden uçurumun kenarından dönebiliyorsanız ya şanslısınız ya da Allah sizi gerçekten koruyor demektir. Her sevgi, sevgi değil; her insan da iyi insan değildir. Bunu düşünerek hareket etmek gerekir. Bazen nefsimiz bize en kötü duyguyu bile çok güzelmiş gibi onu bize algılatabiliyor. Ama bunun farkına vardığımız zamanlar tabiki de nefsimizin tuzağına düşmemiş oluruz. Aslında manevi dünyamızın içeriğini sorgulayıp mantıklı düşündüğümüz zaman imtihanda olduğumuz aklımıza gelir öyle değil mi? Bu imtihanın ise iki seçeneği vardır; biri ‘sabır’, diğeri ise ‘intikam’. Sabır olan seçenek bize daha güzel kapıların açılmasını sağlarken, intikam ise bizi daha da bataklığa çekip orada boğar. Seçim elbette ki bizim elimizde olan bir davranış türü. Belki de kader dediğimiz bu şeyi bir ip ve ipin üzerindeki cambazı da kendimiz olarak tasvir edersek mantıksız bir örnek vermiş olmayız.
Hayatımıza hep gerçekçi, hayırlı ve iyi insanların çıkması umudu ile…
Saygılarımla…