DUANIN GÜCÜ
Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım.
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun.
Dua; istemektir, acziyetini bilmektir, acziyetini bildirmektir. Âlemleri Rabbine durumunu bildirmek, ondan istemektir. Bu da O’nun hoşuna gider. Dua bir ibadettir. Bunun için namazlarda dua edilir.
Allah (C.C) ile kul arasındaki en kuvvetli bağ, duadır. İnsan, en sıkıntılı anlarında Allah’a yalvarıp yakararak bir çıkış yolu arar, yaratıcısıyla baş başa kalır, sıkıntılarını O’na arz eder. Allah-ü Teâlâ Hazretleri, Kuran’- Kerim’de “Bana dua edin ki, duanıza karşılık vereyim” diyerek kullarının yakarışlarını geri çevirmeyeceğini müjdelemiştir.
Duanın -ilaç tedavisini göz ardı etmeksizin- psikolojik olarak iyileştirici bir yönü olmasının yanı sıra ruhsal gerilimi hafifletici, ruhî hayatı dengeleyici ve tanzim edici bir rolü vardır. Aynı zamanda dua, modern çağın ruhsal hastalığı stresle baş etmede etkin bir faktördür.
Din kardeşi yokken onun gıyabında yapılan duanın, iyileşinceye kadar hastanın, dönünceye kadar hacca gidenin, Allah yolunda savaşmaya gidenin, oruçlunun, ilmi ile amel eden âlimin, adil yöneticinin, çok zikredenlerin, mazlumların, ana-babanın, yolcunun ve verecek olanın da vermeyecek olanın da, alacak olanın da almayacak olanın da Yüce Mevla olduğunu bilerek dua edenlerin dualarının kabul olacağının delilleri bir çok Hadis-i Şerifte mevcuttur.
Bu konuda size güzel bir yaşanmış hikâye yazayım.
Küçük kasabanın birinde bir caminin tam karşısında arazisi olan bir adam, bir meyhane inşaa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler. Ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar.
İmam ve cemaatin tek yapabildiği şey imamın öncülüğünde bu meyhane için her gün beddua etmekten öte gidememiş. İnşaat ilerlemiş ve açılışına az bir zaman kala her nasılsa şiddetli bir sesle meyhane yerle bir olmuş.
Caminin imamı ve cemaati bu olaydan duydukları sevinci gizlememişler. Meyhane sahibi adam, bu yıkılıştan cami imamının ve cemaatinin doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olduklarını söyleyerek kadıya gidip şikâyet etmiş, tazminat istemiş.
İmam ve cemaat kadıya sorumluluklarının olmadığı yönünde kendilerini savunmuşlar ve suçlamayı şiddetle reddetmişler. Bu olayın kendi beddualarından dolayı olduğunu da kabul etmemişler.
Kadı filan gün hepiniz toplanıp gelin mahkeme yapacağım demiş. Beklenen gün gelmiş. Kadı Efendi taraflara dönüp;
-Bu konuda nasıl hüküm vereceğimi bilemiyorum. Ancak dosyadaki tutanaklara ve ifadeler bakarsak ortada tuhaf bir durum var demiş.
*Taraflardan birisi duanın gücüne inanan meyhaneci,
*Diğeri ise duanın gücüne inanmayan imam ve cemaati….
Rabbimden ettiğiniz dualarınızı en hayırlısıyla kabul etmesini niyaz ederi selam, sevgi ve saygılarımı arz ederim.
Fahri URHAN