TÜRKÜLER
İnsanın memleketidir türküler, köyüdür. Çünkü her memleketin kendine özgü bir türküsü mutlaka vardır ama her yörenin ayrı ayrı anlama ve güzelliğe sahip türküleri vardır. Bunu da bilmek gerekir.
Türkülerin kimisi duygu, kimisi heyecan, kimisi ise sevinç yüklüdür. Kimi türküler de vardır ki, sevinç yüklü olmasına rağmen, içeriğinde duygu gizler. Mesela “Kağızman’a ısmarladım nar gele” türküsünü hemen hemen hepiniz duymuşsunuzdur ve eminim ki dinlemişsinizdir de… Biliyor musunuz? O türküde aslında acı var.
Rivayete göre, Kağızman ilçesinin Paslı Köyü’nde bir gelin hastalanır. Canı nar çeker. Hasta yatağında yatarken ; “nar, nar… ” diye sayıklar durur. O sırada bu duruma üzülenler, gelinin eşini apar topar ata bindirerek O’nu Kağızman’ın merkezine gönderirler. O’na : “Ordan nar al da gel” derler. Tabi gelin “nar, nar… ” diye sayıklamaya devam eder durur. O sırada Gelin’e derler ki: “Az sabret Kağızman’a ısmarladım nar ha geldi ha gelecek.” diyerek O’nu teselli etmeye çalışsalar da ne yazık ki Gelin daha fazla dayanamayıp vefat eder. Ağıtlar her yeri inletir. Özellikle ağıtta ; “Kağızman’a ısmarladım nar gele, gümüş kemer ince bele dar gele… ” sözleri yer alır. Tabi bu ağıt, zaman geçtikçe düğünlerde halaya dönüşür.
İşte böyle… Bu verdiğim örnekten belki de etkilendiniz ya da ne kadar etkilendiniz bilemem ama görüyorsunuz… İnsanlar değişir, insanlar değiştikçe türküler de değişir. Bu değişimdeki amaç sırrını korusa da evrenin kendisi zaten bir sır değil midir? Hepimiz birer hiçlikten gelmedik mi? Neyse… Konuyu farklı detaylara çekmeden sadece şunu söylemeliyim ki, türkülerimizin değerini bilelim. Her bölgenin, her yörenin ayrı ayrı değere sahip türküleri vardır. Türküler, tükülerimiz; ana, baba, kardeş, bacı, hepsidir.