Güvenlik Gerekçesi
Ban, Hamas için terörist, İsrail için de “güvenlik gerekçesi” tabiri kullanıldığı müddetçe daha çok antlaşmalar, ateşkesler imzalanacağını söyleyebilirim.
Hamas terörist olmadığı gibi “güvenlik gerekçesi” de sadece İsrail için geçerli bir durum değildir. Güvenlik herkes için olmalıdır. Hamas, İsrail için güvenliği zedeleyen bir unsurdur. Peki, İsrail Hamas için güvenliği bozan bir unsur değil midir? Niye hep batılı Hristiyanların gözüyle bakıyoruz olaya?
Hamas kendi topraklarını, kendi milletini, kendi dinini işgale ve işgalcilere karşı savunan bir hareket olduğunu söylemek durumundayım. Asla terör örgütü, hareketi değildirler. Birilerinin Hamas’ı kamuoyuna terör örgütü olarak lanse ediyor olmasını da henüz anlayabilmiş değilim. Bu durumu bir akıl tutulması olarak yorumluyorum.
Hamas için terör örgütü tabirini kullanmak hem yanlıştır hem de yanlıdır. Hakkaniyete de uygun değildir. Bu tanımlamayı yapan insanların batı kültürünün etkisinde kaldıklarını da söylemek durumundayım. Zaten “terör” tanımlaması batı(l)dan gelen, batıl insanlara uygun bir tanımlamadır.
Hamas’ın terör örgütü olmadığını birkaç soruyla ifade etmek istiyorum. İsrail’in Gazze’de insanlara ve meskun mahallere yönelik yıllardır uygulamakta olduğu vahşi, acımasız, insanlıktan uzak ve uluslararası kuralları tanımıyor olması Hamas’ı terör örgütü yapmayacaktır. Tam tersi İsrail’i terörist bir devlet yapar.
Şimdi, Hamas mı İsrail’in topraklarında savaşıyor yoksa İsrail’li teröristler mi Gazze’de, Hamas ile savaşıyor? Bu soru Hamas’ı değil, aslında İsrail’in kocaman bir terörist olduğunu ispatlıyor.
Dünya düzeni şimdilik İsrail’den yana işliyor. O yüzden İsrail’in yaklaşık bir asırdır Filistin topraklarında Müslümanlara yönelik estirdiği terörü Hamas’a mal etmeye çalışıyorlar. Hamas’a terörist demek ferasetten, hakkaniyetten, hak ve hukuktan yoksun olmanın en bariz, en güzel ifadesidir.
Yıllardır süren bu savaşta Hamas’ın güçsüz, silahsız, zayıf, teknolojiden uzak, savaş araç ve gereçlerinden yoksun olması haksız olduğu manasına da yorumlayamayız. Dünya’nın bütün devletleri İsrail’e destek veriyor olmaları Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlamaya yetecek bir arguman değildir. Kaldı ki Modern(!) dünya düzeni hangi ülkede yaşarsa yaşasın İslam’ın kurallarını istediği, Kur’an’a ve sünnete göre davrandığı müddetçe Müslümanların tamamını terörist olarak tanımlamaktadırlar. Basın yayın yoluyla yaptıkları propogandalar da bu nitelendirmeye destek vermektedir. Batı devletlerinin felsefesine göre kişi ya İslam’dan uzaklaşacak ya da terörist olarak tanımlanacaktır. Böyle davranmıyor olsalardı, haçlı zihniyeti başta Gazze olmak üzere Ortadoğu’da Müslümanım diyen insanları öldüremez, yok edemez, ortadan kaldıramazdı. Hamas’a terörist dedikleri gibi. Yoksa hangi gerekçenin ardına sığınarak Gazzeyi yerle bir edeceklerdi. Ve yine Gazze’de taş üstünde taş, can üstünde baş bırakmamalarını hangi gerekçeye yükleyeceklerdi?
Hamas ile İsrail arasında antlaşma imzalandı. Ama ihanet ile yoğrulmuş olan Siyonist İsrail; yarın öbür gün kadın, çoluk çocuk demeden sivil halkın üzerine “Güvenlik gerekçesi” diyerek bomba atmayacağının garantisini kim verebilir?
Bu ateşkes ilan edilirken birçok devlet ara bulucu görevini üstlendi. İnşaAllah bu garantör devletler üstlendikleri misyonun farkındadırlar. Umarım bu antlaşma uzun soluklu olur. Gazze’lilerin buna ihtiyaçları var. İki yıldır, şimdiye kadar kimsenin rastlamadığı bir katliam, bir yok ediliş ile karşı karşıya kaldılar. İsrail değişmediği müddetçe ki değişmeyecek, bu antlaşmanın uzun soluklu olacağını söylemek de bana göre pek mümkün olmayacaktır. İsrail Gazze’de her an bir ihanet seferberliğini başlatabilir. Siyonistlerin gerekçeleri zaten bellidir; “Güvenlik gerekçesi.”
Dünya düzeninde “güvenlik gerekçesi” diyerek İsrail’e, Filistin’de/Gazze’de Müslümanları öldürme hakkı tanındığı müddetçe hiçbir antlaşma veya hiçbir ateşkes kalıcı ve uzun ömürlü olamayacaktır. Nitekim daha önceleri de nice ateşkes antlaşması imzalandı.
İsrail’in silah edinme hakkı olduğu gibi Hamas’ın da silah edinme hakkı vardır/olmalıdır. Ancak Hamas’ın silah edinmesini terör olayı olarak tanıtarak İsrail’in ihanetlerini meşru görmek olacak iş değildir. Ve biz de bu anlatılacak olan masallara aval aval bakacağız, öyle mi?
Güvenlik gerekçesi konusu daha iyi anlaşılsın diye şunu da ilave etmek istiyorum. İsrail, aylardır Suriye’ye “Güvenlik gerekçesi” ile saldırmıyor mu? Ve yine aynı İsrail yıllardır Ürdün’e “güvenlik gerekçesi” diyerek bomba yağdırmıyor mu? Daha yakın zamanda Katar’a güvenlik gerekçesiyle hainliğini perçinleyecek bir şekilde füze ile saldırmadı mı?
Bu ateşkes ne ABD’nin şeysi Trump’un başarısıdır ne de canavar Netanyahu’nun bir başarısıdır. Ne de civar ülkelerinin siyasi dehasının yansımasıdır. Bu antlaşma tamamıyla Hamas’ın yenilmezliğinin, cenkçi oluşlarının göstergesidir. Terörist olmadıklarının en güzel ispatıdır.
Evet, Gazze’de varılan bu ateşkes aslında dünya arenasında “Sumud Filosu” ile zirveye çıkan sivil vicdanî desteğin büyük etkisi olduğunu inkâr edemeyiz. Bu sivil vicdani uyanış BM toplantılarında Avrupalı birçok devletin, Filistin devletini bağımsız bir devlet olarak tanımasına yol açmıştı. Bu antlaşmanın dünyanın her tarafında sivil halkın “Özgür Gazze” diye ayağa kalktıkları bir zamanda imzalanmış olması da çok manidardır diye düşünüyorum. Batılı ülkelerin Filistin’i tanımaları kendi iç kamuoyunu frenlemeye, olası sosyal ve toplumsal çatışmaların önüne geçmeye yönelik olduğunu da ilave etmek gerekmektedir. Dünya çapında kararlılıkla sürdürülen boykotun büyük bir başka etken olduğunu da söylemeliyiz. En azından ben öyle görüyorum, öyle söylüyorum, öyle olduğunu düşünüyorum.
İki yıldır kesintisiz olarak devam eden bu savaşta Hamas’ın askeri olarak ciddi bir yara almamış olması da diğer önemli bir etken olduğunu da ilave edelim. İsrail hergün asker kaybederken Hamas olduğu gibi duruyor yerinde. Evet, Gazze’de Müslüman halkın verdiği sivil kayıplar kıyas edilmeyecek kadar çoktur. Bu durum Hamas’ı değil de İsrail’i terörist yapmaktadır. Hamas’ın asker üyelerine ulaşamayan terörist İsrail, sivil halkı katletti yıllarca. İşte bu vahşet, inansın veya inanmasın insanları ciddi bir endişeye sevk etti/ediyor.
Son iki yıldır dünya kamuoyunda Gazze’ye, Hamas’a yani Müslümanlara yönelik sempati artarken başta İsrail olmak üzere Siyonizme destek veren ABD’ye karşı da büyük bir kin ve nefret oluşmaya başladı. Müslümanlara yönelik çığ gibi büyüyen sempatiyi azaltmak, her gün biraz daha büyüyen kin ve nefreti de minimize etmek üzere bu antlaşmaya imza atmak zorunda kaldıklarını söyleyebilirim.
Siyonistlere hiçbir şekilde güvenilmeyeceğini de özellikle vurgulamak durumundayım. İhanet bunların karakterlerine işlemiştir. Hainlik bu milletin rutin işlerinden biridir. Her an ihanet edebilirler, her an Gazze’de bir yerleri bombalayabilirler, her an birilerini güvenlik gerekçesiyle tutuklayabilirler. Hatta Suriye’de, Lübnan’da ya da başka yerlerde Hamas üyelerine suikastler de düzenleyebilirler. Her şey beklenir bu hainlerden.
“Peki, İsrail’in sergilemesi muhtemel olan ihanete ne zaman girişir?” sorusuna da verebileceğimiz en makul cevap “Hamas’ın elinde bulunan esirlerini kurtardıktan sonra” olacaktır. Şahsen İsrail’den esirlerin takasından sonra büyük bir ihanet bekliyorum dersem kehanet yapmış olmayacağım. Bu konuda garantör ülkelere çok büyük işlerin düştüğünü de bu satırlarım vasıtasıyla bir kez daha hatırlatmak istiyorum.