Sağlam bir Siyasetçinin Yol Haritası
Bir siyasetçinin pusulası, kendi çıkarı değil, milletin menfaati olmalıdır. Bu, sadece bir ideal değil, varoluşun temel şartıdır. Çünkü bir ülkenin siyasetçisi, kendi halkının acısını hissedemiyorsa, o halkın geleceğini şekillendiremez. Bu yüzden “iyi bir siyasetçi”, her kararında şu soruyu sormalıdır: “Bu karar, milletimin uzun vadeli yararına mı?” Gerçek lider, günü kurtaran değil, ülkesinin asırlık kaderini düşünen kişidir.
Siyaset, durağan değil, canlı bir organizmadır. İyi bir siyasetçi, çağın değişimini anlamalı ama köklerinden kopmamalıdır. Batı’dan gelen yenilikleri körü körüne değil, millî kimliğe uygun şekilde yorumlamalıdır. Bu, Atatürk’ün de vurguladığı gibi “muasır medeniyet seviyesine çıkarken özümüzü koruma” anlayışıdır. Yani paradigmamız şu olmalıdır: “Modernleşmek ama yozlaşmamak,” “Değişmek ama benliğimizi kaybetmemek.”
Bugün bir ülkenin en büyük gücü, birlik duygusudur. Siyasetçi, toplumu kutuplaştıran değil, birleştiren olmalıdır. Parti, ideoloji, mezhep ya da bölge farkı gözetmeden her vatandaşı aynı bayrağın gölgesinde kucaklayabilmelidir. Zira vatanın bekası, ancak millî mutabakatla, yani ortak vicdanla mümkündür. Birlik olmayan yerde siyaset değil, sadece kavga olur.
İyi bir siyasetçi, ülkesinin bağımsızlığını korumayı namus meselesi sayar. Hiçbir dış gücün, hiçbir lobi veya çıkar grubunun, kendi ülkesinin karar mekanizmasına sızmasına izin vermez. Ne Doğu’ya tam teslim olur, ne Batı’ya tam tabi. Kendi rotasını çizer: “Türk milletinin çıkarı neyi gerektiriyorsa, o yönde ilerler.” Bu duruş, hem gurur hem de onur meselesidir. Gerçek devlet adamı, dış politikada eğilmeden yürüyebilendir.
Adalet yoksa vatan zayıflar. İyi bir siyasetçi, adaletin terazisini hiçbir zaman eğmemelidir. Yakınını kayırmak, yandaşını korumak, kamu görevini ehline değil de sadakat gösterene vermek — bunların hepsi devletin damarlarını kurutur. Bu yüzden liyakat, bir tercih değil, devletin bekasının teminatıdır.
Bir siyasetçi, halkın inancını değiştirmeye değil, ona saygı duymaya mecburdur. Vatan sevgisi, dinî değerlerden, kültürel kimlikten, ahlaki temellerden beslenir. Bu kaynaklar zayıflarsa, milletin ruhu zedelenir. İyi siyasetçi, halkın inancını istismar etmeden, ona sahip çıkan kişidir.
Gerçek siyasetçi, hesap vermekten korkmaz. Aksine, milletine karşı sorumluluk bilinciyle yaşar. “Ben yaptım oldu” anlayışı değil, “milletim için en doğruyu yaptım mı?” anlayışıyla hareket eder. Devleti bir mal gibi değil, emanet gibi görür.
Sonuç: Vatan Siyasetinin Paradigması
Bir ülke için en güçlü siyaset, vatanı merkeze alan siyasettir. İyi siyasetçi, kendi ikbalini değil, ülkesinin istikbalini düşünür. O, koltuğu değil, milletin duasını kazanmak ister. Paradigması şudur: “Benim davam; iktidar değil, vatandır. Benim gücüm; halkımın güvenidir. Benim hedefim; gelecek nesillere onurlu bir ülke bırakmaktır.”