BOŞA GİTSİN HAKİMİM!
Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (SAV) “Bir kadın, şu dört şey için nikahlanır; ya malı için, ya soyluluğu için veya güzelliği için yahut da dindarlığı için alınır. Siz dindar olanını alın, eliniz dert görmez.” Buyurmuş.
Özellikle orta yaş üzerindekiler bilir Ülkemizde eskiden görücü usulü evlilikler vardı.
Genellikle Anne ve Babanın ortak kararı, bazen de yakın akrabaların önerileri ile oğulları veya kızları için en doğru adayı belirler ve karşı tarafında uygun görüşü ile evlendirirlerdi.
Tabii gelin seçiminde Peygamber Efendimizin hadisine dikkat edildiği kadar, Ailelerin sosyal durumlarına da bakılırdı.
“Otu çek köküne bak” diye bir Atasözümüz de var ya.
Kızı veya Oğlanı tanımasalar da Anne ve Babalarının veya sülalelerinin şahsi itibarları olumlu yönde referans olurdu.
Görücü usulü evliliklerde gençlerin fikirleri alındığı gibi alınmadığı da olurdu.
Hatta istememelerine rağmen zoraki evlilikler de yapılırdı.
Birbirlerini hiç görmeden veyahut bir araya gelip iki kelime konuşmadan birçok evlilik yapılmıştır.
Buna rağmen görücü usulü ile evlenip de halen günümüzde mutlulukla yaşamlarına devam eden birçok aile var.
Elbette bu şekilde yapılan evliliklerde zaman zaman boşanmalarda olmuyor değil.
Sevgi eksikliği, görüş ayrılıkları, Kültür farklılığı veyahut başka sebeplerden birçok evlilik bitmiştir, bitecektir de.
Günümüzde artık görücü usulü evlilik neredeyse bitmiş durumda.
Şimdiki gençlerin hemen hemen tamamı Aşk evliliği yapıyor ya da yapma gayretinde.
Tabii evlilik öncesi aylarca, yıllarca flört denilen evreyi de yaşıyorlar.
Bugün çocuklarımızı görücü usulü evlendirmek bir yana bunu dillendirmeye bile cesaret edemeyiz.
Siyonist ve Emperyalist güçler, içerideki işbirlikçilerini kullanarak özellikle TV programları sayesinde toplumu o kadar ince ve fark ettirmeden işlediler ki günümüzde Evlilik öncesi her şeyi yaşamak neredeyse normalleşti.
Ne yazık ki flört yaşı 12-13’lere kadar indi. Daha ne kadar iner belli değil.
Evlilik öncesi birçok şey yaşandığı içinde Evlilik sonrası dejenerasyon başladı. Bunun neticesinde de birçok evlilik boşanma ile sonuçlanıyor.
İstatistiklere göre Ülkemizde boşanma oranlarında en büyük yüzde, Aşk usulü yapılan evliliklerin.
Boşanan yüz çiftten sekseni Aşk evliliği yapan çiftlerden oluşuyor.
Geriye kalan yüzde yirmi de görücü usulü veyahut tavsiye neticesinde evlilik yapan çiftler.
Her şeyi oturup en ince ayrıntısına kadar planlayıp aşk evliliği yapanlar arasında boşanma oranının bu kadar yüksek olması aslında çok ilginç.
2021 Yılında gerçekleşen evlilik sayısı 571,710 iken, boşananların sayısı 174,85.
Nüfusa oranlarsak evlilik oranı binde 6,68, boşanma oranı da binde 2,07 olarak gerçekleşti.
2000 yılında binde 1.30 lar seviyesinde olan boşanma oranlarının günümüzde neredeyse iki kat arttığını görmek mümkün.
Ben Sosyolog veya psikolog değilim o yüzden boşanmaların artma nedenleri hakkında ahkam kesmeyeceğim.
Gerçi bu nedenlerin çoğunu bilmek için illa da Bilim İnsanı olmaya da gerek yok ya.
Ben bu yazıda bir İnsan olarak anlayamadığım ve Adil bulmadığım iki konuya temas etmek istiyorum.
Birincisi Cezaevlerindeki mahkum sayısından daha fazla mahkumu olan “Süresiz Nafaka”
İkincisi de “Bitmeyen Boşanma Davaları”
Malum boşanma oranlarında ki artış aynı zamanda yeni yeni nafaka mağdurları yaratıyor.
Bir yıl, bir ay, bir hafta evli kalan hatta Düğün ertesi boşanan birçok çift var.
Tabii bunun neticesinde bir gün evli kalıp bir ömür nafaka vermeye mahkum edilen binlerce de Erkek var.
Soruyorum hangi vicdana, hangi Adalete sığar?
Bir gece evli kalsın, bir ömür nafaka alsın oh ne âlâ.
Yağma Hasan’ın böreği.
Boşanıyor, boşandıktan sonra başka bir erkekle resmi nikah yapmadan aynı evde yaşamaya devam ediyor.
Niçin? Nafaka hakkını kaybetmemek için.
Diyeceksiniz ki Dinimizde de nafaka sistemi var.
Var ama bunun bir süresi var, Öyle ilelebet değil.
Bu süre mezheplere göre değişmekle birlikte en fazla 12 ay ile sınırlı.
Gerçi mağdur sayısı artınca seslerde yükselmeye başladı ve sonunda Hükümet nafaka sistemine çözüm getireceğini söyledi.
Bildiğim kadarı ile çalışmalarda yapılıyor ama henüz elle tutulur bir şey yok ortada.
Bir an önce süresiz nafaka zulmüne son verilmeli.
Bu konuda benimde bir önerim var.
Boşanma neticesinde mağdur olacak tarafa evli kalan yıl göz önüne alınarak kademeli nafaka ödenmesi en mantıklı yoldur.
1 günden 5 yıla kadar evli kalana 6 ay,
5 yıl ve üzerinde evli kalana 1 yıl,
10 yıl ve üzerinde evli kalana 2 yıl,
20 yıl ve üzerinde evli kalana 4 yıl,
30 yıl ve üzerinde evli kalana 8 yıl,
40 yıl ve üzerinde evli kalana 16 yıl,
50 yıl ve üzerinde evli kalanlar 32 yıl 6 yıl nafaka ödenmeli.
Tabii nafaka miktarları Adil bir şekilde günün şartları ile kişinin geliri dikkate alınarak belirlenmeli.
Benim takıldığım diğer konu Uzun süren boşanma davaları.
Malum uzun süren boşanma davaları birçok mağdur yaratıyor.
Karşılıklı anlaşarak yapılan boşanmalar bir günde biterken, taraflardan birinin rızası olmadan açılan boşanma davaları yılan hikayesi gibi uzadıkça uzuyor.
3-5 yıl süren davalar var. Tamam belki Hakimlerimiz iyi niyetli olarak “Belki anlaşır da boşanmaktan vazgeçerler” diye düşünüyor olabilir ama yüzde kaç çift vazgeçer ki?
Bence yüzde 5 bile değildir.
Bu şekilde açılan davalar en fazla 1 yılda bitirilmelidir.
Peki bunda ne var, Mahkeme uzun sürünce ne olur derseniz?
Neler olmuyor ki.
Her gün Tv’lerde görüyor, çevremizden duyuyoruz.
Ayrılmak için dava açmış Kadın veya Erkek dava uzun sürdüğü için sabredemiyor ve gidip bir başkası ile yaşamaya başlıyor.
Dolayısı ile gayri meşru ilişkiler artıyor.
Bu arada Kadın bir başka Erkekten çocuk yapınca, doğan çocuğu boşanma davası açtığı erkeğin üzerine kayıt yaptırıyor.
Ondan sonra gel de temizle.
Hatta bir çok Erkek bunu sonradan öğreniyor.
Mecburen Mahkemeye gidip birde “Nesebin düzeltilmesi” davası açmak zorunda kalıyor.
Boşanma davası yetmiyor yıllarca bir başka dava peşinde koşturmak zorunda kalıyor.
Sayın Hakimler yapmayın lütfen.
Bir duruşma, iki duruşma ondan sonra bitsin gitsin.
Boşanmak istiyorlarsa zorla mı evli kalmalarını sağlayacaksınız?
Böyle bir şey Mümkün mü?
Boşa gitsin Sayın Hakimim.
İnanın bu şekilde Aile kurumuna daha az zarar verirsiniz.
Sağlıcakla.
Mesut BALYEMEZ
[email protected]