Kur’an Ölüler İçin Değil, Diriler İçindir.
Her araç bir amaç ile meydana gelir. Araçlar amaca hizmet ederek insanın hayatını kolaylaştırır. Bundan dolayı amaca giden yolda araçları doğru kullanmadığımızda, amaca ulaşmada problem yaşarız. Allah Teâlâ insanların dünya ve ahiret dengesini kurması ve ahirette cenneti kazanması için kullarına birçok araç göndermiştir. Bu araçlardan bir tanesi de Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur’an-ı Kerim’in amacı ise, insanları hakikate yönlendirmek, hakikati açıklamak, yeryüzünde adaletin ve huzurun sağlanması için Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara bildirilmesini sağlamaktır: “Bu, kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir sıkıntı olmasın.” (Araf-2) “Bu (Kur’an), kendinden önceki (ilâhî kitap)ları doğrulayan ve (dünyada) şehirlerin anası (olan Mekke) ve çevresindeki (yeryüzündeki insan)ları uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar, ona (Kur’an’a) da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.” (En’am-92)
Kur’an’ın gayesi insanları, yani dirileri uyarmaktır. İnsanların karanlıkta el yordamıyla hakikati aramasına gerek kalmadan bütün insanlığı aydınlığa kavuşturmak için gönderildi. İnsanlar, bu kitap ile hayatına yön verecek ve bireyi, aileyi, toplumu, devleti ve bütün insanlığı kapsayacak huzur ve adaleti sağlayacak düzenler meydana getirecekti. Fakat çok sonraları bir şey oldu ve bu kitaba inananlar, bu kitabın amacını unuttu veya insanlara unutturuldu.
İnsanların hayatına yön vermesi için gönderilen bu kitap ya duvarlara asıldı ya da mezarlıklarda ölülere okundu. Bu konuda Mehmed Akif merhum ne güzel söylemiş:
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.
Evet, Kur’an-ı Kerim ölüler için değil, dirilere dini öğretmek, Allah’ın razı olduğu hayat yolunu göstermek için gönderilmiştir, ama biz bunu mezarlık kitabı haline getirdik. Kur’an, bu durumun bu hale gelmemesi için 1400 yıl evvelden bizleri uyarmıştı ama nefsimizin ağırlığı Kur’an’ın nasihatinin önüne geçti: “(Bu da kalbi ve ruhu) diri olan kimseler uyarılsın ve kâfirlere/inkâr edenlere (Allah’ın azap) sözü hak (gerçekleşmiş) olsun diyedir.” (Yasin-70)
Evet, Kur’an okumak bir ibadettir. Kur’an-ı okuyana, okutturana sevap vardır. Okunan Kur’an’ın sevabı bir başkasına da hediye edilebilir. Fakat bu konuda ciddi aşırılığa kaçıldı. Kur’an, sadece mezarlıkta ortaya çıkarılan bir kitap haline getirildi.
Kur’an’ın içeriğine baktığımızda hep sorumluluklar ile karşılaşırız. Peki, ölmüş bir insanın sorumluluğu var mıdır? Ölmüş birisi farzları uygulayabilir mi, haramlardan kaçınabilir mi? Sorumluluk diri olanlar içindir, ölmüş olanlar mezarlıkta bir şey yapamaz ki. O halde bu sorumlulukları ölmüş birisine okuyup hayatımıza kaldığımız yerden neden devam ediyoruz? Bundan dolayı okunan Kur’an’ın sevabı ölüye, mesajı ise direyedir diyoruz. Yani okuduğumuz Kur’an’ın sevabını vefat etmiş insana hediye ettikten sonra, okuduğumuz yerin türkçesine bir bakalım. Okuduğumuz yerlerde Rabbimiz bizden ne istiyor? Sorumluluklarımızdan hangisini yerine getirmişiz, hangisini ihmal etmiş?
Maalesef durum öyle bir hal aldı ki, artık bu kitap dirilere fayda veremeyecek bir hale geldi. Sahabe 10 ayet alırdı, imanı atardı. Biz Kur’an’ın hepsini alıyoruz ama yüreğimize işlemiyor. Dilimize aldığımız Kur’an’ın lezzeti kalbimize inmiyor. Sahabe Kur’an-ı okuyunca melekler onlara gıpta ederdi. Bizim okuduğumuz Kur’an bizi secdeye götürmüyor. Ya mübarek gün ve gecelerde ya da cenaze merasimlerinde Kur’an’ı okuyoruz. Kur’an’ın ağırlığını kalbimize bir türlü oturtamadık. Sebebi ise, sahabenin yaşadığı Kur’an’ın yüzüne bile doğru düzgün bakmıyoruz.
Dünya ve ahiret huzurunu istiyorsak eğer, Kur’an’ı düzenli bir şekilde okumaya dikkat etmeliyiz. Okuduklarımızı hayatımıza aktarmaya çalışmalıyız: “İşte böylece, biz onu (tebliğ etmen için) Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Ve onda tehditleri/uyarıları türlü şekillerde açıkladık. Olur ki ibadet ve itaat edip günahlardan sakınırlar yahut o (Kur’an) kendileri için bir öğüt ve ibret meydana getirir.” (Ta’ha-113)