ÂŞIKLAR YOLU (1)
“Âşıklar Yolu” âlemler yaratıldığından beri varolan bir yoldur. Yaradân ile yaratılan arasındaki Sırattır (1) o. İdrâk edenler bu yolu kendi nasibince tutar ve maksadına ulaşır. Bu yolu tutmayanlar ise kaybolup giderler kendi kaderlerinde. Bu yolu tutanların ilklerindendir Âdem. (2) Sonrasında Havvâ, oğulları ve kızları.
“Âşıklar Yolu” öyle bir yoldur ki gerçek saadetin kapısına onun ile ulaşılır. İstikamet(3) bu yolun diğer bir adıdır. Bu yola girenler aslında hevâ yolundan çıkanlardır. Bu yola girmenin sırrı yoldan çıkmaktır. (4)
“Âşıklar Yolu” yolcuları birbirlerini tanırlar. Kimisi “Kâlû Belâ” (5) ile tanır, kimisi gönül gözüyle. Kimisi kelâmından bilir yolcuyu kimisi merâmında ki özüyle. Velhâsıl bir kervandır Âşıklar bu yolda, gider-gelirler, çıkar-inerler (6) durmadan tüm endâmlarıyla.
Bu yolun en şanlı yolcusudur Sırr-ı Furkân, Fahr-i Kâinat, Eşref-i Mahlûkât, Sultânu’l-Enbiyâ, Mürşid-i Kâmil, Ehl-i Vefâ, Habîb-i Hüdâ Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ (a.s). Bu yolda niceler onun ayak izlerini takip ederek yol almışlar, gerçek saadete ulaşmışlardır. Bu yol her dâim açık bir yoldur. (7) Bu yolda yürümek Yaradana kul olmanın şükrünü yerine getirmektir.
“Âşıklar Yolu” tâli yollar, duraklar ve menziller ile dolu bir yoldur. Kimi ana yoldan çıkar, kimi durur ve orada yerleşir, kimi dinlene dinlene yola devam eder, kimi de menzile varmak için hiç durmadan tozu toprağa katarak ya yürür, ya koşar, ya da uçar gider. (8)
Tarih yol alanları Aşıklar olarak yazdığından beri bu yola “Aşıklar Yolu” denmiştir. Her yolcu yolculuğunu ilk nefesten aldığı ilhamla nefes nefes geri vermiş, kimi kâl olmuş dolaşmış diyar diyar dillerde, kimi hâl olmuş iz yapmış sinelerde. Bazen de hem hâl olmuş hem kâl, ya da hem kâl olmuş hem hâl. Birbirlerine öyle tevhid etmişler ki onları ayırmak canı tenden ayırmaktan zor olmuş.
Her Aşık yakar olmuş yandığından beri. Külleri daha soğumadan yakmış bir daha Aşk ateşini. Nâr olmuş pişmiş Tennur fırınlarında, Nûr olmuş İstikâmet yolunda. Aydınlatmış kayıp sineleri kalpleri, daldırmış gönül ummanlarına, buldurmuş o nadide incilerini, çıkartmış günyüzüne umanlarına. Aşk ile yanan yürekler ölmemiş, aksine dirilmiş. “Men arefe” (9) sırrına erişmiştir:
Beni öldü gören ve ağlayan dostlarıma / Şöyle söyle üzülen o kardaşlarıma
Sanmayınız ki sakın, ben ölmüşüm gerçekten / Vallahi sizde kaçın buna ölüm demekten
Ben sadrın içindeyim bu cesed ise bana / ev gibi gömlek gibi örtü olmuştu cana
Ben bir inciyim, örtümse bir sedeftir / sübhân ile ülfetim beni berî etmiştir. (10)
“Âşıklar Yolu” bilindik en kestirme yoldur Maksad’a ulaşmak için. O içinde şek ve şüpheye mahal olmayan bir yoldur. O başı ve sonu sınırlı olmayana giden, herşeyi hakkıyla bilenin yoldur.(11) O özgürlüğün ve kulluğun yegane yoludur. O yola girenler seviye sahibi olanlardır, adaleti bulan ve bilenlerdir. (12)
İşte bu yolda yürüyenler tecrübelerini ve iç dünyalarını insanlığa açtıklarında o yolu da tarif ederler. Yol şekilleri farklı ama hedefi aynı yoldur. Tüm yolların buluştuğu bir yoldur. Yolun sırrı sevgi, muhabbet ve aşktır. O yolda yürüyenler bir ağacın meyvaları gibidir. Onlar sevgi muhabbetirler, gittikleri “Âşıklar Yolu” da sevgi muhabbettir:
Bu limandan niceler / Sesli sessiz geçtiler
Tevhid etti yürekler / Sevgi muhabbettiler
Kimi süzme baldandı / Kimi Hakk’a revandı
Kimi zirvede kardı / Sevgi muhabbettiler
Ağızları bir ağız / Genç ihtiyâr hep yağız
Candan öte cancağız / Sevgi muhabbettiler
Bedel biçilmezdiler / Halde geçilmezdiler
Kulluk asıl dediler / Sevgi muhabbettiler
Celâl Cemâl örüldü / Hayret ile görüldü
İhlas olup dürüldü / Sevgi muhabbettiler
Adil mutmaindiler / Onlar yiğit gittiler
Hakkı yakın ettiler / Sevgi muhabbettiler
Rahmet oku onlara / Rahmet olur canlara
Esma ile kullara / Sevgi muhabbettiler (13)
Bu dünyada “Âşıklar Yolu”nu bulanlar saadetin yolunu bulurlar. Gerçek Sırâtı bulurlar. Bu dünyada Sırâtı bulanlar ahirette de Sırâtı bulurlar. (14)
Bu bir kervandır ki sıdk yükünü yüklenmiş, revandır o göklere. Dost’a erişmek için hasrettir o şenliğe:
Yolda dizili kervan / Hercü merce koşmada
Adalet derde derman / Onda güven coşmada
Yüklenmiş sıdk yükünü / İpleri var ihlastan
Yağar rahmet sökünü / Hakka gider o kervan
Eken kimdir kalbine / Şu garip hasretliğin
Revan olmuş göklere / Zikre doymaz ki kalbin
Kalmaz kervanı sarpta / Rehberi Hakk olanın
Tozmaz niyeti yolda / Gönlü Dost’a bakanın (15)
Biz de bu yolu gücümüz yettiğince nefes nefes izini sürüp sizlere anlatacağız. Hep birlikte “Âşıklar Yolu” nu bulmak, onda sabit kadem durmak duası ile….
En kalbî muhabbetlerimle…
1 Fâtiha, 1/6.
2 Bakara, 2/30.
3 Hicr, 15/41.
4 Fâtiha, 1/7.
5 A’raf, 7/173.
6 Filiz, M. Filiz, Noktanın Sonsuzluğu, Pan Yayncılık, İstanbul, 2000.
7 Âli İmrân, 3/144.
8 İmam Gazâlî, Âbidler Yolu, Semerkand Yayınları, İstanbul, 2011, s. 329.
9 Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 3. Cilt, Kalbin Acayip Halleri Mukaddimesi, Bedir Yayınları, İstanbul. “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” (Her kim nefsini tanırsa Rabbini tanır)
10 Aynî, Mehmed Ali, İslam Düşüncesinin Zirvesi Gazâlî, İnsan Yayınları, İstanbul, 2013, s. 306.
11 Hadîd 57/3.
12 Meryem 19/43.
13 Özsoy, Naci, “Kırkdokuz Nefes” Albümü, Bibersa Prodüksiyon, İstanbul, 2016, (www.naciozsoy.com.tr)
14 Gazâlî, Mukaddes Merdivenler, Ter. Yaman Arıkan, Eskin Matbaası, İstanbul, 1971, s.102.
15 Özsoy, Naci, “Kırkdokuz Nefes” Albümü, Bibersa Prodüksiyon, İstanbul, 2016, (www.naciozsoy.com.tr)