Kuran’da Düşünce Yanılgıları 2
“Delil Yetersizliği”
Kur’an’ın düşünce yanılgıları açısından eleştirdiği bir diğer başlık “delil yetersizliği” konusudur. Bir konu hakkında yeterli delile sahip olmayanların o konuyu ölümüne savunmalarını Kur’an eleştirmektedir. Herhangi bir konuda yeterli delil yoksa o konu hakkında görüş beyan etmek kişiyi yanıltabilir. Bir konu hakkında düşüncemizi belirtmeden önce yeterli argümana sahip olmamız gerekmektedir. Yoksa yanlış fikirleri ifade etmemiz kaçınılmaz olacaktır. Çünkü yeterli bilgi ve kanıtın olmadığı yerde fikri yanılgı ortaya çıkar. Bundan dolayı Kur’an, bilgi sahibi olmadığımız şeylerin peşine düşmemizin, o konu hakkında konuşmamızın doğru olmadığına dikkat çekmektedir. “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme(konuşma). Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra-36)
Kur’an, Allah hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmanın şeytanın tuzaklarından biri olduğuna dikkat çekmektedir: “Hal böyle iken insanlardan öyleleri vardır ki, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışır ve her âsi şeytanın peşine takılır.” (Hac-3)
İnsanların yanılgıya düştükleri konulardan bir tanesi de bilgi sahibi olmadıkları konularda fikir beyan etmeleridir. Bundan daha kötüsü ise kendi fikirlerinin kesinlikle doğru fikir olduğunu ifade etmeleri ve kendilerine muhalif fikirlere tahammül etmemeleridir: “İnsanlar içinde öyleleri vardır ki bilgisi, kılavuzu ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, büyüklük taslayarak, başkalarını Allah yolundan saptırmak için Allah hakkında tartışır durur. Onun dünyadaki payı rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise ona yakıcı ateşin azabını tattıracağız.” (Hac, 8-9) “Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah’a sığın, çünkü işiten, gören O’dur.” (Mü’min-56)
İnsanın bilgi sahibi olmadan yorum yapması zanna (kesin olmayan bilgi, tahmin, kuruntu) başvurmasına sebep olmaktadır. Allah katında zannın bir önemi yoktur; çünkü zannın iki ucu da açıktır, ifade edilen fikir doğru da çıkabilir, yanlışta çıkabilir: “Onların çoğu sadece zanna uyuyor. Oysa zan hiçbir şekilde gerçek ve kesin bilginin yerini tutamaz. Allah, onların yaptıklarını çok iyi bilmektedir!” (Yunus-36)
Bu ayetlerden anlıyoruz ki, bir konuda bilgi sahibi değilsek konuşmamalıyız, herhangi bir konu hakkında bir iddiada bulunmamalıyız. Çünkü iddia ispatı gerektirir. İspatına sahip olmadığımız bir konunun iddiasına kalkışmak, savunuculuğunu yapmak kişinin cehaletini gösterir. Bu durum aynı zamanda hakikate kör ve sağır kesilmesine sebep olur. Çünkü öznel düşüncesini hakikat gibi görenler, hakikate asla ulaşamazlar.
Nesnel olan şeyin herkes tarafından kabul edilebilir mantıklı açıklaması vardır. Öznel olan şeyin açıklaması yoktur, sadece o fikri savunanın iddiası vardır. Kur’an bu tavrın yanlışlığını ortaya koyuyor, bir düşüncenin kabul edilmesi için mantık düzleminde nesnel açıklamalara ihtiyaç olduğuna dikkat çekmektedir.
Peki bizim bu konudaki tavrımız nedir? Hakkında bilgi sahibi olmadığımız ve bizi ilgilendirmeyen konular hakkında saatlerce, günlerce konuşanlardan mıyız? Bilgi sahibi olmadığımız konularda bilmiyorum deyip bilgi sahibi olmaya mı çalışıyoruz. Kitabın eleştirildiği insan mıyız, Kur’an’ın örnek gösterdiği insan mıyız? Bu sorunun cevabı ne olduğumuzu gösterecektir. Selam ve dua ile kalın….
Mücahit Güler