Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü bertaraf edebiliriz… (3)
Çin’in devlet gücüyle olan zulümlerini arttırmasını engelleyip, yapılan zulümlerin yavaşlamasını sağlayabiliriz. Hatta ümidimizi kaybetmezsek, zulümleri sona erdirebiliriz. Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. İşte bu kolaylıklardan en birincisi, sesimizi sıklıkla duyurabilmek…
Suskunluğumuzdan dolayı zalimlerin cesaretlenmesine, imkan tanımamalıyız.
İslam ülkelerinin liderleri, Doğu Türkistan özelinde bir araya gelebilme alışkanlığı kazanabilmesi için tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz. İslam ülkelerinin meclislerinde, Çin seddini aşan bu zulme tepki için ortak bildiriler yayınlanması yoluna gidilmelidir.
İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi bazı ABD’ye bağlı ülkeler, kendi halklarının Doğu Kudüs konusundaki görüşlerini bildiğinden, İİT’deki toplantıda Filistin’in başkenti olarak Doğu Kudus’ü kabul eden bir ittifaka mecburen girmişlerdi. İİT’deki diğer ülkeler ise severek bu ittifaka girmişlerdi. Böylece çok önemli bir Doğu Kudüs kararı çıkarmışlardı.
İslam ülkelerindeki devlet başkanlarının yine bu şekilde harekete geçmesi için bu ülkelerde Doğu Türkistan’ın özgürlüğü için imza kampanyası başlatmalıyız. Ta ki, halklarının ne istediğini yakinen görebilsinler… Böylece İTT’deki ülkelerin devlet başkanları, Doğu Kudüs’te olduğu gibi harekete geçebilsin.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Çin; Uygur, Kazak ve Kırgızlara yönelik insanlık suçu işliyor” diye daha önceleri bir açıklama yapmıştı. Pompeo, Kazakistan’a yaptığı ziyarette de Sincan bölgesindeki Uygurlar’ın maruz kaldığı uygulamalara dikkat çekerek muhataplarından destek istemişti. Ayrıca Pompoe, “ABD, tüm ülkelere bu durumun derhal sona ermesi için baskı uygulamaya katılma çağrısı yapıyor” diye vurgulamıştı.
ABD’nin bu çağrısıyla ABD’ye bağlı olan bazı İslam ülkeleri, İTT’deki tüm ülkeleri bir araya toplayarak, Çin’in Uygurlar üzerindeki bu zorbalıklarını sona erdirmesi için İTT aracılığıyla Çin’e baskı yapılmasını sağlayabilir.
ABD Kongresine bağlı faaliyet gösteren Çin Kongre-İcra Komisyonu, 2019 yılına ilişkin İnsan Hakları Raporu’nda, Çin’e yaptırım uygulanmasını istemişti. ABD’li yetkililere, ticari müzakereler dahil olmak üzere Pekin’le olan ilişkilerde hak ihlallerini göz önünde bulundurulması hususunda çağrıda bulunmuştu. ABD gibi Uygur Türkleri’nin yanında görünen pek çok devletin desteğini, Uygur Türkleri için somut bir özgürlüğe dönüştürebilmeliyiz.
İslam İşbirliği Teşkilatı, Doğu Türkistan’daki zulümlere karşı Çin hükümetini protesto etseydi, Çin bu teşkilattaki 57 ülkeyi karşısına alıp, misilleme yapamazdı. Çin ekonomisi, bu 57 ülkeye ve bu ülkelere destek verebilecek olan ABD, Fransa, Almanya ve Japonya gibi Çin’in güçlenmesinden rahatsız olan ülkelere misilleme yapamaz.
İslam İşbirliği Teşkilatı, içerisinde ABD’ye ve İsrail’e bağlı İslam ülkeleri olmasına rağmen, 2017 yılında Doğu Kudüs için ABD’yi ve İsrail’i karşısına alarak şu kararları almıştı:
-Doğu Kudüs, Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan edilmiştir. Bütün devletler Filistin Devleti’ni ve Doğu Kudüs’ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet edildi.
-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istenmiştir.
İİT’deki bu kararlı duruş sonrası Doğu Kudüs meselesi BM’ye taşınmıştı. ABD başkanı’nın tehditlerine rağmen BM’deki ülkeler, tarihe geçecek Doğu Kudüs kararına imza atmıştı.
ABD ve İsrail güdümünde ülkelerin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerle birlikte, İİT ve BM’de Doğu Kudüs için ABD ve İsrail’e rağmen çok önemli bir kararın alınabildiğini gördük. Çin’in çok güçlenmesinden rahatsız olan ABD, AB’nin patronu Almanya, Japonya gibi çok sayıda ülkenin desteğiyle Uygur Türklerine özgürlükle ilgili kararlar, İİT ve BM’de kolayca alınabilir.
Geçtiğimiz sene Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, pek çok Uygur aydın ve bilim insanından haber alınamadığını duyurmuştu. Uluslararası Af Örgütü ve STK’lar, 1 milyondan fazla Uygur Türkü’nün toplama kamplarında tutulduğu Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne gözlemci heyeti göndermesi için BM İnsan Hakları Konseyini göreve çağırmıştı. Uygur Türkleri için gösterilen bu gayretler, bize gayret ve dirayet gösterme konusunda itici güç olmalıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki ülkelerin ve diğer ülkelerinde desteğiyle BM’de alınan Doğu Kudüs kararındaki dirayet gösterilebilinirse, Çin’e karşı BM’de güçlü bir ses çıkarabiliriz. Dünya’daki pek çok ülkenin katılımıyla Doğu Kudüsle ilgili alınan isabetli kararlarda hangi faktörler etkili olduysa, benzer faktörlerden yola çıkarak, benzer bir özgürlük kararını Doğu Türkistan için İslam işbirliği Teşkilatı’nda ve BM’de aldırmalıyız.
Uluslararası Doğu Türkistan Konferansı bir an önce yapılmalıdır. Uluslararası bağımsız bir inceleme heyeti bölgeye gönderilmelidir.
Öncelikli olarak kaldırılması gereken zulumlerden olan toplama kampları ve evlere Çinli erkeklerin yerleştirilmesi konusunda, tepkilerimizi Uluslararası bir alana taşıma gayretini göstererek, Uluslararası bir temsilci heyeti gözetiminde, bu gibi zulümlerin kaldırılmasını sağlamalıyız.
Konsolosluğumuzun, Doğu Türkistan’da açılabilmesine dair ilgili kararların alınabilmesi için gereken tüm çabalar gösterilmelidir.
Ülkemizdeki Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin, memleket ve özgürlük hasretiyle oluşmuş enerjileri sayesinde, memleketlerinde yaşananlarla ilgili bilgi ve fikir edinebilme hususunda kavli ve fiili destek alabiliriz. Kendileriyle her daim iletişim içerisinde olmalıyız.
Herkes için adaleti aradığımız bu dünyada, dikta rejime göre her daim evla olan demokrasinin ve hukukun, Doğu Türkistanlılar ve Çinliler için artık Çin’de işlemesi gerekiyor. Çin’deki STK’ları ve sözü dinlenen tanınmış kimseleri belgelerle bilgilendirip, ancak sosyal medyadan muhalefet edebilen Çinlileri de yanımıza alarak, sosyal medya dahil olmak üzere başka alanlarda da güçlü bir damar yakalanabilir.
Her zorluğunun yanında bir kolaylık vardır. Rabbimiz biz mümin kullarına elbette her zorluktan çıkacak kolay bir yol bahşetmiştir. Biz bu kolay yolun, yöntemin ne olduğunu öğrenip, sebep ve sonuç ilişkisine dayalı olarak, bu yolun yolcusu olmalıyız.
Bu yolda yürümekte ısrarcı olmalıyız. Ümitsizliği küfür sayan bir anlayışla