İsrail’e Askeri Müdahale Şart
Şöyle bir soru ile başlamak istiyorum bu yazıya. “Gazze’de yaşayan halk eğer Dürzi, Alevi, Hristiyan veya Mecusi olsalardı, tarihte eşine rastlanmayan bu felaket, bu soy kırım, bu açlık ve bu susuzluk başlarına gelir miydi? Yüz binlerce insan soykırımdan geçilir miydi?”
Hayır, dediğinizi duyar gibiyim. Evet, Gazze halkı Müslümandır. Gazze’deki halkın başına gelen bu felaketler Müslüman olduklarından kaynaklanmaktadır diyebiliriz. O halde bu felaketin izalesi de Müslüman olanlara düşmektedir. Kendi göbeklerini yine kendileri kesmek zorundadırlar. Halkı Müslüman olan Laik ve Demokratik devletlerin kukla görünümlü yöneticilerinin ikide bir Hristiyan âlemini bu olaya el atmasını istemeleri Müslüman halkları kandırmaktan öte bir işe yaramayacaktır.
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz, nasıl bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız henüz anlayabilmiş, kavrayabilmiş değilim.
ABD, İslam âlemini kandırmak adına görünüşte; İsrail ile Hamas arasında ara bulucu görevine soyunuyor. Bölgeye zaman zaman temsilci gönderiyor. Ancak arayı bulmuyor, arayı bulmak da istemiyor. İyi niyet de taşımıyor bu konuda. Resmen taraf tutuyor. Şartlarını kendisi belirliyor ve ileri sürüyor, hatta olmadık şartlar dayatıyor Hamas’a. Ya kabul edeceksin bu şartları ya da seni öldürmeye devam edeceğiz diye de ilave ediyor. Ha bu arada Katil ve Siyonist İsrail yapılacak ateşkes antlaşmasının bazı maddelerini de deklere ediyor kamuoyuna. Eğer Hamas silah bırakır ve Gazze’den çıkarak üçüncü bir ülkeye giderlerse her türlü antlaşmaya şimdiden hazırız diye de beyanat veriyor.
Gördünüz mü antlaşma metnini? Gördünüz mü adamların ayan beyan aldatmaca şartlarını. Yurdunuzu, vatanınızı, hatta dininizi ve imanınızı bize vererek terk edin, sizinle o zaman anlaşalım. Bizi dinleyin, emirlerimize uyun, ateşkes imzalayalım. Adamlar yurtlarını verecek olsalardı ölümüne bu savaşı niye sürdürsünler ki? Tabi bunu ileri sürerek Hamas’ı ateşkes istemeyen taraf ilan ediyorlar. Etkili oluyor mu insanlar üzerinde? Kur’an’dan, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den haberi olmayan inanların üzerinde etkili olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta bu, izahata muhtaç olmayan bir durumdur.
Siz değil miydiniz, yurdumuzu size teslim etmediğimiz için bize kurşun sıkan, bomba atan, füze ile saldıran? Siz değil miydiniz, sizi dinlemedik diye tüm evlerimizi harabeye çeviren? Siz değil miydiniz, günde beş vakit ezan sesinin yükseldiği tüm minarelere füze gönderen? Bölge ülkelerin liderleri gibi gibi size kukla olsaydık, sizi dinleseydik, emirlerinize kayıtsız ve şartsız teslim olsaydık elbette bu duruma duçar kalmazdık. Bunu gayet iyi biliyoruz.
Birileri de çıkıp “Hamas, antlaşmaya vararak ateşkesin uygulanmasın istemiyor. Hamas, kendi halkının düşmanıdır,” diyebiliyor. O yüzden ben de “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz.” Hesabını hatırlatmak istiyorum. ABD ve Siyonist İsrail’in beyanatlarına göre Hamas’ı değerlendiren bir insan asla doğru ve olması gereken bir neticeye ulaşamaz.
Nasıl bir akıl tutulması anlayabilmiş değilim. Ancak bu pis ve şerir ittifak cephesinin dayattığı sözüm ona bu şartlar Hamas’ın doğru yolda olduğunun en güzel ispatı olarak okuyabiliyorum.
Siyonist İsrail, Ortadoğu’nun kalbine sızan pis bir virüs gibi her tarafa mikrop saçıyor. Saçtığı mikroplar konusunda adeta labaratuvar görevini görüyor. Yıllardır Filistin topraklarına kokuşmuş bu pis virüsü salgılayan Siyonist İsrail, yavaş yavaş çevre ülkelere de sızdı. Sızdığı her yeri kokuşturuyor, her yere pisliğini taşıyor. Ürdün, Lübnan, Mısır ve çevre ülkelere salgıladığı bu mikroplu pis virüs ile çevreyi kangrenleştirerek istikrarsızlaştırdı. Son günlerde halkın çabasıyla Esed gibi bir mikrop virüsten temizlenen Suriye’ye pis salgısını pompalamaya başladı bile. Onu kışkırtıyor, buna silah ve cephane veriyor, bir diğerine kardeşim diyor, başkalarına da mağdur rolünü biçiyor ve ortalığı cehenneme çeviriyor.
Hristiyan âlemi; “İsrail’in kendisini savunma hakkı var.” diyerek yapılanları, terörü hoş görmeye çalışıyorlar. Evet, Siyonist İsrail’e engel olunmadığı müddetçe bu mikrobu çevreye bulaştırmaya devam edecek gibi duruyor. Terör devletinden terörden başka bir marifet beklenmez.
Söz konusu bu pis virüs ameliyat ile bu bölgeden sökülüp atılmadan insanlarımızın huzur ve güven bulması, istikrara kavuşması pek mümkün değildir. Evet, ya bu virüs bu bölgeden koparılıp atılacak ya da tüm bölge bu virüsten etkilenerek ve günün birinde yok olup gidecek. Şimdilik üçüncü bir yol gözükmüyor. Haçlı seferlerini andırıyor bu saldırılar. Ama el an bu ameliyatı düşünen, karşı konulmalı diyen, bu minvalde hazırlık yapan ülke de ne yazık ki görünmüyor.
Siyonist ve katil Yahudiler üzerinde hiçbir söylem, hiçbir eylem, hiçbir kınama ve hiçbir boykot Tel-Aviv’e doğru yola çıkacak bir askeri konvoy kadar etkili olmayacaktır. Çünkü vahşileşmiş katil Siyonistler bu hareketin dışında hiçbir insani davranıştan anlamıyorlar, anlayacak gibi de durmuyorlar. Geçmişten gelen anlayışları budur. Aktivistlerin yaptıkları eylemler son derece önemlidir ancak sonuç getirmesi, Gazze halkına nefes olması açısından tek seçenek silahlı bir müdahaledir. Ateşi ancak ateş söndürür.
Yapılacak ilk, tek ve etkili eylem Müslümanlardan oluşan bir askeri birliğin bu bölgeye doğru behamahal (yarın çok geç olabilir) sevk ve idare edilmesidir. Başka bir hareket ne Siyonist Yahudileri durdurmaya yarayabilir ne de Gazze halkının nefes almasına ve kurtuluşuna sebebiyet verebilir. Buraya odaklanmak mecburiyetindeyiz. Bunu tasarlamak durumundayız. Biz Müslümanlar için bu iki durum da elzem. Hem Siyonist Yahudilerin durdurulması hem de Gazzeli mazlum halkın bu vahşice kurgulanan cendereden kurtarılması gerekmektedir.
Yahudiler; Utanmadan dünya kamuoyuna yalanlarıyla, dolanlarıyla, sergiledikleri sihirleriyle hergün yön veriyorlar. Yaptıklarını gayet normal olarak lanse ediyorlar dışarıya. Evet, köpek havlayacak. Çümkü köpekten köpeklik beklenir. Bu konuda kimsenin itirazı yok. Ancak havlayan köpeğin havlamasını bir değer olarak, bir emir olarak, bir doğruluk olarak gören insanların var olması son derece üzücüdür. Yürek dağlayan ve bize dokunan da burasıdır.
Dünya kamuoyunu nasıl kandırdıkları açıklamak üzere size bir örnek vermek istiyorum. İsrail’in vahşi ve eli kanlı Dış İşleri Bakanı Siyonist Gideon Saar; Rusya’yı, Ukrayna’da sivil katliam yapmakla suçladı ve en üst perdeden bir kınama fırlattı. Bu açıklamayı bu şekliyle duyan kimi zavallı insan(!) da he yav! İsrail nasıl da insancıl bir devlettir. Nasıl da hak ve hukuka göre davranmaktadır. Soykırım işlemedikleri gibi dünyanın neresinde olursa olsun işlenen soykırıma da karşı çıkmaktadırlar. Olsa olsa hümanizma şarkısını dillendiren Siyonist İsrail’e karşı çıkan ve kendilerini korumaya çalışan Hamas zalim ve gaddar bir örgüttür, diyebiliyorlar.
Bu Siyonist Yahudiler nasıl da bu kadar maymunlaştıklarını henüz anlayabilmiş değilim. Sahi bunlar sap mı yiyorlar ki böyle ulu orta saman sıçıyorlar?
Peki, İsrail tarafından Gazze’de öldürülen masum kadın, yaşlı ve çocuklara ne diyeceğiz? Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan bu katil devlet için mi hümanizma şarkılarını dillendireceğiz?
Ukrayna’da öldürülen insanlar için soykırım diyebiliyor da Gazze’de öldürülen insanlar için niye üç maymunu oynuyorlar?
Vay alçak herif vay!
Vay alçak herif vay!
Son olarak şunu söyleyebilirim ki eninde sonunda İsrail’e silahlı bir müdahale gelecek. Bunu ön görmek zor değildir. Evet, silahlı bir müdahale ya olacak ya da olacak. Kaçınılmaz bir durum bu. Bu müdahale er mi geç mi bilmiyorum. Yahudi milleti başka türlü anlamıyor çünkü. Kınamakla, bağırmakla, çağırmakla, protesto etmekle dize gelmiyor bu kefereler. İnsanlar aç ve susuz, çar ve naçar, evsiz ve barksız kaldı diyerek katliamlarından vazgeçmeyecekler. Çünkü perdenin arkasında dikilen, siyonistlere her türlü desteği veren Hristiyan âleminden müteşekkil bir orduları var.
Ancak İsrail terör devletine, her kim silahlı bir müdahalede bulunursa bulunsun, sınırdan içeriye askerler ilk adımını attıkları andan itibaren: “Şimdiye kadar niye müdahale etmedik?” diyerek pişmanlık duyacaklar. “Bu kadar korkmaya, bu kadar çekinmeye ve bu kadar zillete mübtela olmaya, düşüklük elbisesi giymeye değmezmiş bunlar.” diyecekler. Çünkü kâfirlerin birlikteliği kendilerine ciddi bir şekilde mukavemet gösteren birliklerin ortaya çıkmasına kadar devam eder. Sonrasında mı? Sonrasında seyreyle gümbürtüyü. Bu konuda çil yavrusundan farksızdırlar.
İran’ın attığı füzelerin şehirleri harap ettiği zamana kadar demir kubbe aşılmaz diye biliniyordu. Ancak çok kolay bir şekilde aşılacağı görüldü. İşte karşı konulmaz diye bilinen İsrail, havalanacak bir uçak, fırlatılacak bir füze, kontrol edilecek bir İHA, tüm bilgileri toplayan bir radar ve tekbirler eşliğinde ilerleyen mücahitler beklemektedir.