Kendini Görmeye Gücün Var mı?
Şapkanı önüne koymak denir ya bu yazıyı öyle okumalı.
Her şeyiyle birlikte varoluş çizgisine uygunluk testi bir anlamda.
Neydik, no’lduk, ne olacağız?
Neyi niçin yapıyor veya neyden niçin kaçınıyoruz?
Kiminle yol yürüyor, kimin için mesafeler kat ediyoruz?
Ruhunun ufkuna yürümekten korkmayanlar, ölümü bir şeb-i arus gibi karşılayanlar.. Ötelere namzet benlikleriyle bu dünyadan sadece geçtiğinin farkında olanlar, ötelerde neye talipti, yitiğini arayan Behlül misali gerçekten neyi arıyorlardı?
…
İnsan olarak kâinatın ritmine uyum sağladığımız nisbette kullukta zirveyi düşleriz.
Yaratılan onca varlık içerisinde, içine doğduğumuz aile ve toplumda yine bu gayeyi güderiz. Ritmi yakalamak adına, Rabbimizi razı etmek için uymaya gayret ettiğimiz dini kurallar gibi birtakım çeşitli toplumsal, ailevi kurallarla da rıza arayışımız devam eder.
Rabbimizin bizi birçok kurallar, sınırlar ile istikamette tuttuğu yolculukta temel değerleri ailemizde öğrenmeye başlarız. Aile vicdanı dediğimiz düzende neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü olduğu ile ilgili eğitimler alırız. Bunlar bizim fıtrî kodlarımızı korumak içindir.
Çocukken bunlar en saf hali ile yaşanıp masumiyet daha yakından korunuyor amenna; lakin edinilen bu masumiyet bir ömür muhafaza edilemeyebiliyor.
Mahallede, okulda, iş yerinde.. Kısacası sosyal hayatın içerisinde temas ettiğimiz maruz kaldığımız her kişi veya olay ruhumuzda izler bırakır da masumiyet zedelenebilir.
Burası kırılma noktasıdır.
Kâinatta hata yapmaya, kirlenmeye ve ardından tevbe (temizlik) ile yeniden fıtrî kodlarına dönmeye matuf varlık olan insan bu halini yadırgamamalıdır.
Bir ömür ailemizin, mahallemizin, sosyal grubumuzun içinde korunamayacağız.
Yetişkinlikte çocuksu masumiyeti korumak için hayatın gerçekliği içinde yaşanılanları manipüle etmeye kalkmak olgunlukla bağdaştırılamaz.
Sınırları bilmek ve sürekli uyanık bilinçle ilerlemektir vazifemiz. Amenna; lakin diğer yandan tövbe kapısının neden açık bırakıldığının hatırlanması yerinde olacaktır.
Son nefese kadar ümidin kesilmemesi tavsiyesi hatta imani hakikati uyanık bir bilinç sahibinin nefes alacağı bir noktadır.
Bu vesile ile Ye’se düşmeyecek, neden gönderildiğini sürekli hatırda tutacaktır.
Rabbini tanıma yolculuğunda uyanık olacaktır.
Bu dünyaya kirlenmemeye değil, arınmaya geldin. Deneyecek, keşfedecek, hatalar işleyeceksin; fakat şapkamızı önümüze koyacak, hatalarımızı engin bir gönül ve bilinçle olabildiği kadar objektif bir şekilde görmeye çalışacağız.
Akabinde geri çekilip dersimizi cebimize koyacağız yaşamaya büyümüş bir kimse olarak devam edeceğiz.
İnsanın fıtrî olayı budur ve beklenen de budur.
Zannedildiği gibi insandan beklenen hiç kirlenmemesi değildir. Çünkü masumlar hep birileri tarafından korunurlar; bilinçli yetişkinler ise iffetlidirler ve kendi kendilerini korurlar.
…
Fıtratını korumaya muvaffak olmuş engin ruhlu insanlar tanırsın çevrende. Kâinatın ahengine uyum sağlamış, ritmi tutturmuş, benlikten sıyrılmıştır.
Rızaya ulaşmak için gönül tahtını yıkmaktan imtina eden, haddini hududunu özenle muhafaza eden Benlik kavgasını çoktan aşmış olan bu dimağlar bulunduğu yerde daralmış ruhlara nefes olurlar.
Diğer gâmlık müessesini İhlas ve samimiyetle işleten, Rıza-i ilahiden başka bir talebi olmayan, “Matlubum sensin Ya Rab” diye inleyen bu sineler en yakınından en uzağına kardeşlerinin derdiyle hemhâl olmuştur.
Kendini bilen Rabbini bilir hakikati mucibince Rabbinin kendisine lutfettiği maddi manevi imkânları O’nun yolunda sarf ederek arınmaya gayret ederler.
Selam olsun “Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Nefsini karanlığa gömen de kayıptadır.” (Şems, 9-10) ikazındaki kurtuluşun taliplisi olanlara..
Selam olsun emanetçisi olduğu değerleri Rıza-i ilahi yolunda sarf edenlere..
“Allahım! Bize Receb ve Şaban’ı mübârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” elfu elfi âmin…
Cevâhir Aydın – Küçük Dünyam