NEREDEN GELDİĞİNİ UNUTMA!
İster fakir ol, ister işsiz, ister köylü… Fakir, zengin olunca; işsiz, meslek sahibi olunca; köylü, şehirli olunca değişir. Elbetteki yaşanılan yerde topluma ve o toplumun düzenine ayak uydurmak gerekir. Ama geçmişini unutan bir insan geleceğine de yön veremez, hatta yön vermekte zorlanır. Çünkü kişi değiştiği zaman, belki de o eski hâlini hatırlamak bile istemeyip iğrenti gözüyle dahi bakabilir. Bunların yaşanmaması için öncelikle eksikliklerin ayıp bir şey olmadığını bilmek gerekir. Eksiklik tamamlanınca değişmek normaldir ama karakter olarak değişmek değil kastettiğim, az önce de bahsettiğim gibi topluma ayak uydurmak.
Aslında değişim, “Başkaları yapıyor da ben neden yapamayayım ki?” demelerle başlar. Belki birilerine imrenmek veya onları kendilerine örnek olarak almak… Hayatta her şeyin geçerli sebeplerle dolu olduğunu ve bu sebeplerin bizler üzerindeki çeşitli etkilerini ve sonuçlarını göz ardı etmemek gerekir. Bizlerin; “Bir zamanlar ben de böyleydim” dememizle daha etik davranışa sahip olduğumuz gibi, aynı eksiğe sahip olan başkalarına da yardım eli uzatmakta tereddüt etmemeliyiz.
Fakirliği yaşayan bilir, nasıl bir yoklukla mücadele edildiğini bilir. Tabi bunu tok olduğunda daha iyi anlar. Hani bir söz var ya; “Tok açın hâlinden ne anlar?” diye. Bu söz aslında merhametsiz ve empati yoksunu insanlar için söylenmiş. Bir müslüman, komşusu bile açken kendi tok ve huzurla yatabiliyorsa, demek ki o kişi müslüman bile olamamış. Çünkü islam dininde; “komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diye bir söz vardır. Tabi gördüğümüz kadarıyla günümüzde artık bu sözü dikkate alan pek yok gibi.
İşsiz bir insan, iş sahibi olduğu zaman, hatta şöyle söyleyeyim; meslek sahibi olup da bir patron olduğunda, emri altında çalışan bir işçisine mobbing uygulamamalı. Bir zamanlar kendisinin de işsiz veya işçi olduğunu arada sırada hatırlamalı. Ona gerekli şekilde üsluplu davranabilmeli.
Gelgelelim köylünün şehirli olma kısmına… Fasülyenin faydaları kategorisine giriyor mu? Evet! Latife yapmam bir yana dursun. Aslında basitmiş gibi görünse de ciddiye alınması gereken bir konu bu da. Neden mi? Çünkü düşünsenize köyden şehre gelen birinin (kadın veya erkek), şehir hayatını görünce eski hâlinden eser bırakmayıp da şehirliden daha şehirli oluşu peki… Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım; makalemin başında da bahsettiğim gibi toplum düzenine elbette ayak uydurmalıyız ama ayak uydurmak zorunda kalmayıp kendi geleneklerimizi de yaşayabiliriz. Kimse kimseyi sahip olduğu geleneklerinden dolayı kınayamaz veyahut dışlayamaz. Köyünüze ait şiveniz değişmeyebilir, giyim tarzınız değişmeyebilir, bunlar ayıp değil. Ayıp olan, insanın kendi insanlığını unutup insanlıktan çıkması.
İşte tüm mesele bunlardan ibaret…