Yaşınız kaç bilmiyorum. Lâkin benim gibi orta yaşı geçmiş iseniz ve birazda ülkede olup biten siyasi olaylara kayıtsız değil iseniz mazide yaşanılan ve ülkenin hangi ekonomik siyasi ateş çemberlerinden geçtiğini iyi bilirsiniz.
Kuyrukların…
Yoklukların…
Minarelerin ezansız ..
Camilerin Kuran’sız
Faili meçhul cinayetlerin…
Bayrak direklerine asılan gencecik öğretmen bedenlerin…
Bir sağdan bir soldan idam edilen masum gençlerin…
Bir günde milyon dolarların hiç edildiği…
İMF ye buyrun ne istiyorsanız yapalım deyipte…
Vs vs
Bu kadar sıkıntı, çile, yokluk ve sıkıntılardan sonra gelinen noktaya baktığımızda hâlâ gidilecek yolun çok ve yapılacak işin ziyadesi ile fazla olduğunu söylemek herhalde yanlış olmasa gerek.
Lakin hâlâ kendi içimizde birlik, beraberlik, kardeşlik ve muhabbet duygularımızı geliştirememiş olmamız “bize bizden daha fazla zarar verecek toplum olmaz” sözünü aklımıza getiriyor.
Ne yapmamız gerekiyor?
Tekrar karanlık, kaos dolu günlere mi dönmemiz gerekiyor?
Neden?
Niçin geçmişteki yaşanmışlıklardan ders al(a)mayız? İlla yüzme bilmediğimiz ve-ya öğrenmek için her on yılda bir denize mi atılmamız gerekiyor?
Oysa o denize bir çok kere girmiş ve her girdiğimizde 50 yıl geriye gitmiş idik.
Padişah ve Tecrübesiz Kölesi
Padişah acemi bir köleyle gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş geminin mihletini tutmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar ama bir türlü sakinleşmedi.
Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı adam padişahın huzuruna çıktı,
-”Müsaade buyurursanız ben onu sustururum!” dedi.
Padişah da:
-”Lütfen lütfetmiş olursunuz!” dedi.
Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı, çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler.
Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü,
-”Bundaki hikmet nedir?” diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi.
-”Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selametin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir. Bir felaket görmeyen kimse huzurun kıymetini bilemez.
Şimdi mütemadiyen milletin ve devletin huzurunu bozan bu bozguncu gruba onların değirmenine su taşıyanlara bir felaket mi yaşatmak lazım.
Elbette asla!!!
Rabbim bu güruha bu fırsatı nasip etmesin
Selâm ve dua ile
Bülent Ertekin