Risale-i Nur,Ancak Külliyat Bütünlüğü ve
İslami İlimlerin Işığında Anlaşılabilir
— Mehmet Nuri Bingöl —
Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin kaleme aldığı Risale-i Nur Külliyatı, yalnızca bir fikir kitabı yahut tasavvufî nasihatler manzumesi değildir. O, Kur’an-ı Hakîm’in çağımıza bakan imanî, aklî ve kalbî bir tefsiridir. Fakat bu eserleri gerçekten anlamak, külliyat bütünlüğü içinde okumak ve İslami bilgi altyapısına sahip bir nazarla değerlendirmekle mümkündür.
Külliyat: Kur’anî Bir Bütünlük Manzumesi
Risale-i Nur, “imanı tahkikî hale getirmek” hedefiyle kaleme alınmış bir külliyattır. Her bir risale, Kur’an’ın bir âyetinden doğar; her biri diğerinin tamamlayıcısıdır.
“Sözler”, imanın esaslarını (usûlü’d-dîn) aklî ve mantıkî delillerle izah eder.
“Mektubat”, bu imanî hakikatleri hayatın pratiğine taşır; amel boyutunu vurgular.
“Lem’alar”, nefis terbiyesi, ihlâs, sabır, tevekkül gibi kalbî halleri işler; tasavvufî terbiyeyi Kur’an ekseninde ele alır.
“Şualar” ise hem ferdî hem içtimaî imar sürecini hedefler; imanla toplumsal dirilişin mümkün olduğunu gösterir vs.
Bu bütünlük, Kur’an’ın “Tenzîl-i Hakîm” (hikmetle indirilmiş) yapısına benzeyen bir sistemdir. Bir kısmı diğer kısmını açıklar. Bu yüzden Bediüzzaman, “Risale-i Nur, bir külliyattır; parçalanmaz” derana olarak. Çünkü Kur’an hakikatleri gibi, Nur’un her risalesi bir “nûr halkası”dır; birini eksik bırakmak, ışığın tam parlamasına engel olur.
İslami Bilgi Altyapısı: Risale’nin Anahtarı
Risale-i Nur, klasik İslam ilimlerinin kavramla ilgili zeminine dayanır. Kelam, tasavvuf, fıkıh, mantık ve usûl-i tefsir disiplinlerinin dilini taşır.
Bu sebeple okuyucunun bu ilimlere asgarî düzeyde vâkıf olması, eserin derinliğini kavraması için gereklidir.
Bediüzzaman’ın “marifetullah”, “tefekkür”, “rububiyet”, “uluhiyet”, “kader”, “nübüvvet”, “haşir” gibi kavramları kullanışı, doğrudan Kur’an ve sünnet kaynaklıdır.
Mesela: “Marifetullah”, Allah’ı tanıma ilmi demektir; Risale’nin kalbidir.
“Rububiyet”, Allah’ın her an her şeyi idare eden Rabb oluşunu ifade eder.
“Uluhiyet”, Allah’ın mutlak mâbudiyetini, ibadete layık tek varlık olduğunu bildirir.
“Kader”, ilahi ilmin ve hikmetin kâinattaki tecellisidir.
“Haşir”, yeniden diriliş hakikatidir; insanın ebedî yolculuğunu anlamanın anahtarıdır.
Eş’arilik, Maturidilik, .Mutezile, Cebriye gibi mefhumları bilmeden çok risaleyi anlamak ancak efsane olur.
Bu kavramlar bilinmeden Risale-i Nur okunursa, metin yalnızca güzel cümlelerden ibaret sanılabilir. Oysa bu eser, iman ilmini akıl ve kalp birlikteliği içinde anlatan bir marifet mektebidir.
Okuma Metodu: İmanî Tefekkürle Mütalaa
Risale-i Nur, tefekkür (derin düşünme), mütalaa (birlikte okuma) ve tedebbür (ayetlerin manasında derinleşme) esasına dayanır.
Bu sebepten Bediüzzaman, “Risale-i Nur, gazete gibi okunmaz, anlamadan geçilmez; mütalaa ile okunur” der mealen.. Bu metot, Kur’an’ın “Efelâ yetedebberûn” (hiç düşünmez misiniz?) hitabıyla uyumludur.
Risale-i Nur’u anlamak için üç temel usul belirtilmiştir:
1. Tertipli okuma: Konu bütünlüğüne dikkat ederek okumak, mesela Birinci Söz’den başlamak.
2. Mütalaalı okuma: Ehl-i ilim veya tecrübeli Nur talebeleriyle birlikte müzakere etmek.
3. Kur’an merkezli yaklaşım: Risaleyi bir fikir kitabı değil, Kur’an hakikatlerinin çağımızdaki izahı olarak görmek.
Bu usul, okuyucuyu sadece bilgilendirmez; kalbini nurlandırır, aklını ikna eder, ruhunu tatmin eder.
Bilmekten Öte Yaşamak
Risale-i Nur’un gayesi “bilmek” değil, yaşamaktır. Bediüzzaman’ın sıkça vurguladığı gibi, “ilim, marifetullah’a vesile olursa nur olur.”
Yani bilgi, kişiyi Allah’a yaklaştırmadıkça faydasızdır. Bu anlayış, Kur’an’ın “İnnemâ yehşallâhe min ibâdihil ulemâ” (Allah’tan en çok âlimler korkar) hakikatine dayanır. Dolayısıyla Risale-i Nur, kuru bir felsefe değil; insanı Allah’a yönelten imanî bir hayat rehberidir.
Sonuç: Külliyatın Nuruyla İdrak Etmek
Risale-i Nur’u anlamak, yalnızca entelektüel bir çaba değil; kalbî bir inşa meselesidir. Külliyatı bütün olarak okumak, Kur’anî kavramlara ve İslami ilimlere yaslanmak, onu doğru anlamanın şartıdır.
Bu bakış açısı kazanıldığında Risale-i Nur, bir “kitaplar bütünü” olmaktan çıkar; insanın iç âleminde yeniden doğuşun vesilesi olur. Çünkü o zaman insan, yalnız aklıyla değil, kalbiyle de görür:
“Elhamdülillahi alâ nûri’l-îmân.” (İman nuruna hamdolsun

11 Ekim 2025
0 Yorum
2 Görüntülenme
Risale-i Nur,Ancak Külliyat Bütünlüğü ve İslami İlimlerin Işığında Anlaşılabilir
tarafından Mehmet Nuri Bingöl
Risale-i Nur,Ancak Külliyat Bütünlüğü ve İslami İlimlerin Işığında Anlaşılabilir — Mehmet Nuri Bingöl — Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin kaleme aldığı Risale-i Nur Külliyatı, yalnızca bir fikir kitabı yahut tasavvufî nasihatler manzumesi değildir. O, Kur’an-ı Hakîm’in çağımıza bakan imanî, aklî ve kalbî bir tefsiridir. Fakat bu eserleri gerçekten anlamak, külliyat bütünlüğü içinde okumak ve İslami bilgi... Devamı