RUHUMUN MEVSİMLERİ
Bazen içim kıpır kıpır olur, sanki sebepsizce mutlu olurum. Ufak bir kuş cıvıltısı, bir fincan kahve ya da sevdiğim bir şarkının tanıdık ezgileri bile yüzümde bir gülümseme oluşturur. İşte o anlarda hayat bana hafif bir melodi gibi gelir. Ne bir ağırlık vardır yüreğimde ne de bir kaygı. Sadece “şu an” vardır ve ben onun içinde, usulca salınırım.
Ama itiraf etmeliyim ki her gün böyle değil. Bazı sabahlar, hiçbir şey yapmasam da yorgun hissederim. Sanki ruhum, gece boyunca uzaklara gidip gelmiş gibi… Kalabalıklar arasında yalnız hissettiğim de olur, kendi iç sesimi duyamadığım zamanlarda. Düşünceler kafamın içinde dönüp durur, yönünü kaybetmiş bir pusula gibi. Ne tarafa gitsem, tam karar veremem. Böyle anlarda kendime sarılmak isterim; “Tamam Özlem, geçecek” der gibi. Çünkü geçeceğini bilmek bile bazen teselli eder insanı.
Yine de, tüm bu iniş çıkışlar içinde bir denge var aslında. Ruh halim, hayatın ritmini takip ediyor sanki. Bazen yağmurlu bir gün gibi, bazen güneşli bir sabah gibi… Ve ben de her duygumu, her halimi kabul etmeyi öğreniyorum. Kızgınlığımı da sahipleniyorum, neşemi de. Çünkü hepsi bana ait, beni ben yapan parçalar.
Şimdi bu satırları yazarken içimde garip bir huzur var. Belki de kendimi anlatmak, içimdeki düğümleri biraz olsun çözmeme yardımcı oluyor. Hayat mükemmel olmak zorunda değil. Ruh halim de öyle. Bazen sadece hissetmek, yaşamak ve kabullenmek yeterli.
Ve biliyorum ki, her duygunun sonunda bana kalan şey, kendimle olan o derin bağ… Ruh halim ne olursa olsun, ben hep buradayım. Kendim için, hayat için ve içimdeki o güçlü kız için.