TARİHSEL SÜREÇLER HENDEKLER VE ÖZ YÖNETİM
Siyaset ve toplumların geçmişi geleceklerinin aynasıdır. Tarihi bir söz ile başlamak istiyorum.
1980 öncesi 78 Üniversite kuşağından beri bu günlere kadar insan hakları Barış ve Demokrasi mücadelesinde üzerine düşen evrensel görevleri yerine getirmeye çalışan bir demokrat olarak bugün yaşadığımız süreçle ilgili objektif gözlemlerimi yazmaya çalışacağım.
12 Eylül öncesin’de siyaset ve devrimci mücadelelerin canlılığı zihnimde halen devam etmektedir.
O dönemlerde Kürt siyasi hareketlerinde Federasyon ve Bağımsızlık taleplerinden yana olan aktif mücadele içinde olan birkaç siyasi hareket bulunmaktaydı.Bu fraksiyonel hareketlerin bir demokrasi cephesinde bir araya gelme şartları hiç oluşmadı.
O dönem bağımsız Kürdistan’dan hiç taviz vermeyen ve bu talebe olumlu cevap vermeyen Devrimci ve Demokrat kurumları vatan hainliği ile suçlayan bir siyasi hareket vardı.Bu hareketin ilk ismi (UKO) Ulusal Kurtuluş Ordusu, Kürdistan Devrimcileri ve daha sonra PKK olarak siyaset arenasında yerini aldı.12 Eylül faşist askeri darbesinden sonra Kürt siyasi hareketlerinin tümü tasfiye edildi.Siyaset meydanı sadece PKK’ye kaldı.
Dünyada örnekleri olduğu gibi bu örgütsel yapı kendi siyasal çizgisine denk düşecek bir gerilla mücadelesi başlatı. Kürt halkı içinde bu sürece kuşku ile bakanlar dışında destek veren ciddi bir kitleye de sahip oldu
Bin yıldır iç içe olan bir ülkede yüz binin üzerinde iki taraftan insanlarımız bu coğrafyada şehit oldu,milyarlarca dolar harcaması ile beraber halkımızın önemli bir kesiminin yerlerinden ve yurtlarından olmasına neden oldu.
Şimdiye kadar talebi netleşmeyen bir savaş günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır.PKK hareketi Bağımsızlık mücadelesinden vazgeçtiğini açıkladı.
Bu açıklama Bin yıldır iç içe olan Mezopotamya ve Anadolu halklarının birlik ve beraberlik gerçeği ile örtüştüğü için herhangi bir tepki ile de karşılanmadı.Bu süreçten sonra siyasi alternatifler sık sık değiştirildi; Ulusal Meclis,Ulusal Cephe,Kürdistan Parlamentosu,Demokratik Cumhuriyet,Demokratik konfederalizim,Demokratik Özerklik gibi içeriği ve siyasal ilkeleri Kürt halkına yansımayan ve hedefleri beli olmayan süreçler yaşandı.
Bu taleplerden tek tek vazgeçilirken Kürt halkına her han gibir açıklama yapma gereği de görülmedi.
Şimdi ise Hendek ve öz yönetim dayatılmaya çalışılıyor. Bir siyasi yapı bir siyasi talepte bulunduğu zaman Dünya genelinde aynı stratejilerde başarıya ulaşan bir emsal bulmak zorundadır.Silahlı gerilla mücadelesi sadece toprak için yani Bağımsızlık için verilir.Özerklik için şimdiye kadar Dünyada silahlı mücadele veren her hangi bir siyasi harekete tanık olmadık,
parlamentoda 59 milletvekilli var iken bu hendek ve Özyönetim politikası Kürt halkına ne kazandırır,muhtemelen bu taleplerde daha önceki talepler gibi anlaşılmadan değişme uğrayacak ve hedefine ulaşamayacaktır.
Çünkü hendeklerde Bölge halkı perişan olmuştur. Yoğun bir göç başlamış göç edenler ve sıkıntı içinde kalanların ise hendek politikasına destek vermedikleri ortaya çıkmıştır.
Kaldı ki öz yönetim sistem içinde hal edilen evrensel demokratik bir taleptir, projeni yaparsın bu projeyi millet meclisine sunarsın parlementerler,sivil toplum kurumları, kanat önderleri ile topyekun bir demokratik mücadeleyle merkezi Hükümet’e bağlı yerinde yönetim talebi Dünya da örnekleri olduğu gibi aynı ülkede herkesin demokraside eşit olduğu barış içinde yaşama imkanına sahip olabilirsin böylesi bir talep Kürt halkı,Türk halkı ve diğer azınlıkların da desteğini beraberinde getirmiş olacaktır.Bu toplumsal sürece öncülük yapanlar da halkı ile beraber barış ve demokrasi tarihine onurla geçecektir.
7 Haziran seçimlerinden sonra bir Barış Aktivisti olarak yeniden bir ateşkes ortamını yaratmak amacı ile Hükümet ve Devlet düzeyinde bazı girişimlerde bulundum. Ancak bu sefer Barış süreci zemininin çok zor olduğunu gördüm.
Bir tarihi belge vermek istiyorum 7 Haziran seçimlerinden sonra Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına bağlı daire başkanları bölgede on ilde önemli gördükleri bazı sivil toplum ve kanaat önderlerini ziyaret ettiler.Mardin’den de Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti adına benim ile uzun bir görüşme yaptılar.Tek başına heyet ile görüşmeyi uygun görmedim.Toplantıya Cemiyet başkan yardımcısı ve sekreterini de dahil ederek üç saat boyunca devam eden yararlı bir görüşme yaptık.
Taleplerimi az ve öz olarak sıraladım. Anadilde eğitim,Kimlik,Kültürel haklarla beraber İmralı dahil tüm siyasi şahsiyetleri kapsayan bir genel af talebinde bulundum. Bu taleplerin hayata geçmesi ile beraber ülkemizin tarihi sınırları içinde barış içinde ortak bir konsensüs yakalanmış olacaktır.
Aynı düşüncelerimin tekrar değerlendirilerek yeniden hayatta geçmesini diliyorum.
Hükümet ve Devlet yetkililerinden aldığım sinyallere göre şiddet ortamının bitmesi ile beraber bahse konu olan Demokratik taleplere sıcak bakılmaktadır. Ancak muhatap olarak oluşacak heyette PKK ve HDP dışın da muhtemelen Kürt siyasi partileri, Kanaat önderleri,Dini alimler ve Korucu temsilcileri yer almış olacaktır.
Şimdiye kadar bir sürü zorluk ve sıkıntılı günlerden geçerek bedel veren Gerilla temsilcilerine bir örnek vermek istiyorum; Güney Afrika’da Cemlehonto we sizwe lideri iken tutuklanan Mandela tüm halkına güven duyarak siyasi yetkilerini örgütüne bırakmamıştır. Tüm Güney Afrika’nin siyasi partileri,sivil toplum kuruluşları ve Kanaat önderlerine bırakmıştı.
Barış ve demokrasiden yana olan tüm Güney Afrika halkına bu güvenini ispat etmiştir. Mandela Bu güvenin ispatı ile 27 yıl ceza evinde kalmış ceza evinden çıktıktan sonra Güney Afrika halkı efsanevi lider Mandela’yı Devlet başkanı yapmıştır.
Benimde Demokrat bir yurtsever olarak önerim Güney Afrika da yaşanan karşılıklı güvenin Türkiye Halkları içinden de karşılık bulmasıdır. Bu öneri Halkımızında büyük çoğunluğunun da vazgeçilmez talebidir. Silahlar bırakılarak Bu hendek politikasından vazgeçilmelidir. Yeni oluşacak çözüm Heyetti’nin öneri ve icraatlarını izleyecek kadar sabırlı ve soğuk kanlı olmalarını diliyorum. Tüm halkımızı Barış ve demokrasi mücadelesinde sağduyulu olmaya davet ediyorum .