Bir kul olarak arzum ve duam şudur!? Artık ümmetin alimleri yüksek sesle haykırmalı…
Uyuyan müslümanları uyandırmalı…
Susmuş alimler!
Neyi bekliyor?
Bırakın İslam alemini, Türkiye’de bir tek alim haykırdı mi? Müslümanlar bunca zulme uğrarken ve zillet yaşarken!?
Deniliyor ki, Irak’ta bir milyon kadına kafir tecavüz etmiş… Elbette, ben de bu rakamı biraz abartılı buluyorum. Sadece bir mü’min kadına tecavüz edilmişse, bunun ahı arşı alaya yükselmişse, mahşer günü Allah’a ne hesap vereceğiz!?
Ruhum bu iddia karşısında iflas ediyor. Kalbim parçalanıyor…
Gerek İslam aleminde ve gerek Türkiye’de bir alim çıkıp basın toplantısı yaparak ey Müslümanlar! Kendinize gelin, uyanın artık! dedi mi?
Hayır!
Yahudi, defalarca Mescid’i Aksa’da Kur’an’ı tekmelerken ses var mı?
Müslümanlar yeryüzünde aç sefil yaşarken ses var mı?
Milyonlarca müslüman katledilirken, dik duran ve itiraz eden var mı?
Küfür diyarına hicret eden müslümanlar boğurken, dövülürken, onuru kırılırken alimler haykırıyor mu Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) gibi!?
Hayır!
Alim dediğimiz insan, Kur’an’dan ilham almıyorsa ve susuyorsa dilsizse, ne kıymeti var Allah nezdinde!?
Alimler, ilmiyle amildir!
Alimler, ümmetin dertleriyle dertlenendir!
Alimler, yol gösterir, rehber olur, dik durur, zalimlerin yüzüne, “Yaşasın zalimler için Cehennem!” der.
Alimler, ortadadır ve Cihad öncüsüdür!
Alimler, alemi uyanık tutar!
Alimler, Tevhid mücadelesini canlı ve diri tutar!
Alimler, gerekirse bedel öder!
…….
Büyük İslam alimi, müfessir, şehid Mısırlı Seyyid Kutup (r. a) özür dilerse af edileceği haberi üzerine diyor ki:
İdama giderken zalim Cemal Abd’ul- Nasır’a mühteşem cevabı:
“Eğer Allah kanunu ile mahkum edilmişsem, ben Hakk’ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkum olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah’a şükürler olsun ki, on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namaz’da Allah’ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir Tağut’un hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır!” diyordu…
Seyyid Kutub idam sehpasına götürülürken Ezher Müftüsü Kelime-i Şehadet getirmesi için telkinde bulunur. Seyyid Kutup Müftü’ye dönerek:
“Sen bu komediyi tamamlayan son figüransın” der. Çünkü sen o kelime ile Ezher’den maaş alıyorsun. Ben ise o kelime için ipe yürüyorum!” Haykıran bu imana bakınız!?
Tarih, şerefle yaşayan ve şerefle ölen yüzlerce İslam alimini, mücahidini bir bir kaydetmiş ve müslümanlar da rahmet ve minnetle anıyor!?
Unutmadık, unutmayacağız!
Çeçen kurtuluş mücadelesini veren kahramanları…
Libya’nın kurtuluş kahramanı Ömer Muhtar’ı…
Öldüğü ana kadar susmayan Muhammed İkbal’i…
Şehid Hasan el-Benna’yi…
Bediüzzaman Said Nursi’yi…
Şehid İskilip Atıf hoca’yı….
İslam aleminin en büyük alimlerinden şehid İmam Azam Ebu Hanife’yi…
Tek başına mücadele vererek hahramanca vuruşan Aliya İzzet Begoviç’i…
Kral Faysal bin Abdulaziz’i…
Mehmet Akif Ersoy’u…
Selehaddin-i Eyyübi’yi…
Şeyh Şamil’i…
MalcolmX i…
Dr. Ali Şeriati’yi…
Şehid Muhammed Mursi’yi…
Ve daha nice Allah dostunu…
Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) gibi meydanlarda haykırdılar! Yol yürüdüler…
Tevhid mücadelesinde Cihad ettiler…
Laik düzene itibar ederek, “Sus! Karışma! Konuşma!” parolasıyla teslim olmadılar…
Allah onlardan ebeden razi olsun!
Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. O’nu hayatına geçirmeyen Müslüman, Müslüman değildir!
Bu yol zor bir yol; güller ve çiçeklerle döşeli bir yol değil! Dikenlerle bezeli, kanlarla süslenmiş bir yol!
Ümmet elbet bir gün doğacak; hiç bir doğum da acısız olmaz.
Üzerine “La İlahe İllallah” bayrağı dikilmeyen hiçbir toprak parçası Allah adına kurtarılmış değildir!
Ya dünyayı kuşatacak zafer! Ya da Allah’a sunulacak şehadet!
Acaba Müslümanlar nasıl zevkle yiyip içiyorlar, nasıl rahat uyuyorlar? Din kardeşleri en aşağılık, en rezil insanların ellerinde en kötü işkenceleri görürken, çeşit çeşit zillete layık görülürken!
Batılılardan nefret ediyorum, Amerika’dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika’nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum!
Allah’a giden yolun sorumluluğunu bilen yolcular geri dönmez ve umutsuzluğa kapılmazlar!
Allah yolunda yaptığım bir iş için asla özür dilemem.
Konuşmak, sürekli konuşmak! Sonra kalkıp bir şey yapmamak! Çoğu zaman içine düştüğümüz abes durumlardan biridir bu!
Kalem sahibi kimseler, birçok işleri yapabilirler ancak; fikirlerin yaşaması pahasına kendilerini feda etmek şartıyla!
Ya bütünüyle izzet, şeref ve özgürlük olan yüce Allah’a kulluk! Ya da tamamıyla zillet ve mahkumiyet olan Allah’ın kullarına kulluk! Dileyen dilediğini seçsin!
Özgürlüğün yumruğu, zulüm karşısında kanayabilir. Fakat öldürücü darbeler daima onundur. Özgürlüğün hiç şüphesiz bir karşılığı vardır. Esaretin “esaret” olabilmek için kurbanlar verdiği gibi, özgürlük de özgürlük olabilmek için kurbanlar vermesin mi?
Namazda Allah’ın birliğine şehadet eden parmağım, bir Tağut’un hükmünü asla onaylamayacaktır.
Bu sözler sırt üstü yatarak ona buna elini eteğini öptürenlere ders olsun!
Ya Rabb!
Ya kulun olarak ben cahilim, deliyim, ya da hakliyim. Sana arz ediyorum halimi…
Ya Rabb!
Müslümanın derdiyle dertlenmeyeni neylerim!?
Ya Rabb!
Sadece senin önünde eğileceğim ve haykırmaya devam edeceğim kulun olarak!
Sadece sana sığınıyorum.
Yol göster Allah’ım! Yolumuzu şaşırdık!
Allah Resulü mahşer günü bizi neden Rabbine şikayet edeceği açıkça ortada değil mi?
Kur’an’ın ifadesiyle, “Resul şöyle diyecektir: “Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı yalnız (büsbütün terketti) bıraktı.”
Furkan, 25/30
Bu Ayette Kur’an’ı yaşamayanların mahşerde Hz. Muhammed (s.a.v)’in şikayetine konu edileceği mesajı verilmektedir. Kur’an’ı “mehcur” bırakan (terk eden) mesrur olamaz. Hz. Peygamber (s.a.v)’in şikayetine de muhatap olur. Kur’an’ı hayatına aktarıp yaşayan ise hem hayatını ve hem de ahiretini imar edip Allah’ın rızasına mazhar olur.
Özellikle ülkemizde birileri birilerini evliya, veli, Allah dostu ilan ediyor!
Elbette Allah’ın veli kulları vardır! Ama kimin Allah’ın veli (Evliya) kulu olduğunu sadece ve ancak Allah bilir. Hz. Peygamber (s.a.v) bile kendisine ne yapılacağini bilmediğini ifade ederken, kızı Hz. Fatima (r. anha)’yi kurtaramıyacağını ifade ederek uyarırken, kendisini Cennet ehli diye sunan din tüccarlarına itibar edemeyiz… Allah korusun, imanınızı tehlikeye atarız!
Allah da Ahkaf, 46/9. Ayette Hz. Muhammed (s a.v)’e ve bize diyor ki:
“De ki: “Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum! Sadece bana ne vahyediliyorsa onu biliyorum ve ona uyuyorum. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!”
Hz. Peygamber (s.a.v) de mahşer günü kendisine bile ne yapılacağıni bilmezken, Allah’ın kesin emri (bir çok konuda) ortada iken, birileri diyor ki: “Sofilerimi almadan cennete girmem!”
Allah’ım! Böyle bir iddianın şerrinden sadece sana sığınırız!
Neden müslümanlar olarak bitap düştük, ilim ve irfandan uzaklaştık!?
Neden bugün yeryüzünde zillet yaşıyoruz!?
Neden gözyaşı döküyoruz!?
Alimlerimiz yok ortada!?
Önderlerimiz yok!
Paramparça müslümanlar ve İslam alemi!?
Bakın Allah ne diyor!?
“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.”
En’am, 6/159
“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.”
Rum, 30/32
“Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.”
Müminun, 23/53
“Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.”
Enbiya, 21/93
Ne anladınız!?
Allah ne diyor!?
Ne diyorsa doğru diyor!
Amenna!
Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar