YORULDUM, BABA!!!
Ağladın mı evlat?
……
Haaa, ağladın mı?
Niçin gözlerin kıpkırmızı? Neden üzüldün?
Tetkikler…
Tahliller…
Röntgenler…
Tomografiler…
Doplerler…
Ekstremite mr.
Sabah başlayıp mesai saati bitimine kadar devam eden vücudunun her tarafına iğne batırılıp kas ve sinir uçlarına verilen elektrik dalgaları ile sinir ve kas sistemindeki problemlerin nerede olduğu için yapılan tespitler…
Yoruldum babaa…
Bir iğne, sinire veya kasa geldiğinde ki acı beynimden çıkıyor, babaa..
Sık dişini evlat, sık ki bitsin bu sıkıntılar, üzüntüler, gözyaşları diyorum içimden, diyorum demesine de bitmiyor babaa…
Vücudumda iğnenin girmediği bir nokta yok, lâkin netice ne dersen bir türlü netice yok, teşhis yok…
Tedavi dersen, onu da bilemiyorum baba.
Canım acıyor…
Canım çok yanıyor babaa…
Canımın yandığı kadar da çok ama çok yoruldum, baba…
Kaç kez yatağımdan sanki bir el, mucize olmuş da ve ben koşacak yürüyecek gibi kalktığımı bilmiyorum. Bildiğim ise hayal ile gerçeğin ayağa kalkamadığı mı görünce beynime vuran İŞTE GERÇEK BU!!! fotoğrafı idi.
Yoruldum baba…
Hani diyorlar ya,
“Babamı özlemek mi? Gölgesini görsem sarılırım.”
Kim söylemiş, ne zaman söylemiş bilmiyorum, lâkin bugün bu söz beynimde şimşekleri çakmasına vesile oldu. Keşke yanımda olsa idin ve senin gölgene sarılsa idim.
Yoruldum baba…
Artık dinlenmek…
Artık yürümek…
Artık desteksiz…
Artık değneksiz yürümek istiyorum…
Çok şey mi istiyorum, baba…
Selâm ve dua ile.
Bülent Ertekin