HASAT YASASI
Yeni yıla girmiş bulunuyoruz. Acısıyla tatlısıyla yaşandı koskoca bir yıl. Yılların ay, ayların hafta, haftaların gün, günlerin saat, saatlerin saman alevi hükmünde olduğu bir ahir zamanda yaşadık, yaşadıklarımızı.
Biriktirdik heybemizde… Yaptıklarımız, yapmamız gerekip de yapmadıklarımız; yapmamamız gerekip de yaptıklarımız ile dolu bir hesap cüzdanını daha doldurduk.
Vazife şuuru ile hayatlarını sürdürenlerin yanında neme lazımcılar da geçirdi bu yılı..
Mukaddesatına taarruzların en yoğun olduğu bir dönemde kendi mahallesine musallat olmasınlar için susanlar ile elmas gibi kıymetli hakikatleri asrın idrakine sunanlar birlikte yaşadı bu yılı..
Uğruna hayatların adandığı mukaddesatına saldırı olduğunda, buna kimin sebep olduğuna bakıp, kendi mahallesinden değilse İslam’a saldırı fırsatı bulmuş olanlarla birlikte kardeşi(!)’ne oh olsun dercesine sırt dönenler.. Bu duruşlarıyla sadece İslam kalesinde açılan gediklere yol açtıklarının farkında değillerdir.
Emri bil ma’ruf ile birlikte neh’yi anil münker vazifesini tam da kullanması gereken yerde, bu düsturu rafa kaldırıp kenardan sessizce izleyenler keşke susmayı başarabilselerdi. Zira fitne ilmihali herkesin kurtarıcısıdır.
Mensubu olduğu grubun, sendikanın, partinin, hizmet grubunun, takımının durduğu yerden hiç çıkmadı kimisi. Aidiyeti zarar görmesin diye ‘Asıl derdi İslam’la olanlar’ın tahakkümüne uğramaktan, şerlerine maruz kalmaktan korktuğu için susanlarla birlikte yaşandı bu yıl. Suret-i Hak’tan görünenleri ayırt edecek feraseti kaybedenler de bitirdi 365 günü..
Yıllar evvel kulaklarımıza küpe olan bir hakikat bizlerin duracağı yeri ne güzel çiziyordu: “Allah bizi sadece kendisine kul olalım için yarattı. Bir’den korkmayan, binlerden korkacak. Bir’e teslim olmayan Bin’lerin esiri olacaktı.
Kulluk yolunda sebat o derece kıymetli ki herkesin kurtarıcısı olacaktı.
…
Kimsenin garantisinin olmadığı bir yolculuk bizimkisi.
Bilindik bir misal vardır, dünya köprüsünden geçerken ha başında ha ortasında ha sonunda düşmüşüz ne ehemmiyeti var. Ukbaya temiz ulaşmaktı, Rızayı ilahiyi kazanmış olmaktı aslolan. Gurura kapılmadan, kendisini garantide görmeden kaliteli bir hayatla emaneti sahibine teslim etme gayreti bir ömür korunmalıydı. Değilse hüsran kaçınılmaz olur.
Son metrelere önde giren bir yarışçı, bitiş çizgisini geçmeden kazanma sevincini seyirci ile paylaşırken arkadan gelen bir yarışmacı çok az bir farkla onu geçer ve erken kazanma sevinci yaşayan yarışçı yarışı kaybeder. Penaltılara kalan bir maçta, penaltıyı kurtaran kaleci, top henüz durmadan sevinç gösterisi yapınca, kurtarışı ile havalanan top yere düşer ve döne döne kaleye girer. Zaman, zemin ve şartlar sizin kazanmanız için ittifak etmişken, bir anda kendinizi kaybetmiş olarak bulursunuz.
Kazanmak, belirlenmiş bir hedefe ulaşma durumudur. Mesuliyet bilinciyle hareket edenlerin, sözlerini ve davranışlarını okurken hedeften alıkoyan beyhude işlerden kaçındıklarına şahit oluruz.
Onların hedefi ukbada hasadını yapacakları, sadece ihlaslı olanlardan kabul edilecek olan ameli Salihleri çoğaltmaktır.
…
Son Nefese Kadar Yolda Olmak
90 yaşında Medine’den kalkıp at sırtında İstanbul yollarına düşen Ebu Eyyub El-Ensari gibi yolda olmak
Daha 20’sine gelmeden şatafatlı, rahat bir yaşamı terk edip, kefen bezi olacak bir parça beze dahi sahip olamadan can veren Mus’ab gibi yolda olmak
Atıldığın kuyularda Mebsut’u yazacak Serahsi gibi yolda olmak
Bir avuç insanla, bir deve kafa tutan Şeyh Şamil gibi yolda olmak…
Mus’ab gibi ömrünün baharında da olsan, Eba Eyyub gibi ömrünün ahirinde de olsan,
Ensar gibi evinde de olsan, muhacirun gibi hicrette de olsan,
Karunları kıskandıracak servet sahibi de olsan, üzerindeki elbiseden gayrı bir şeyi olmayan bir fakir de olsan,
Ahmed bin Hanbel gibi Serahsi gibi zulüm kokan karanlık dehlizlerde de tutulsan,
Nerede ve hangi şartlar altında olursan ol, yolda ol.
…
Yolun Farkında Olmak
Yolda olmak için öncelikle yolun farkında olmak gerekir. Nasıl bir yola girdik veya nasıl bir yolun seyyahıyız?
Hz.Abbas’ın Resulullah’a (sav) gelenlere yaptığı ikazdaki gibi gidilen ve gidilecek yolun farkında olmak ve “diken”lere razı olmak.
Birinci Akabe biatından sonra Evs ve Hazreç’ten bir grup müslüman, Hz. Peygamberi Yesrip’e davet etmek istemişlerdi. Bunun için Akabe’de tekrar buluşuldu. İkinci Akabe biatı denilen bu buluşmada, sözü önce Hz. Peygamber ile birlikte gelen amcası Hz.Abbas aldı ve Hz. Peygamberi Yesrip’e davet eden topluluğa, nasıl bir yola gireceklerini hatırlattı. Yesrip’in çoğunluğunun Yahudi olduğunu, Yahudilerin Hz. Peygambere düşman olduğunu, eğer Hz. Peygamber Yesrip’e gelirse O’nu korumak için ister Arap kabilesi olsun ister Yahudi kabilesi herkesle savaşmaları gerekeceğini ve bunu kabul ediyorlar ise davetlerini yapmaları gerektiğini hatırlattı.
Oradakilerden Esad bin Zürare ve Abdullah bin Revaha söz alarak, girdikleri yolun farkında olduklarını ve kendi ailelerini korudukları gibi Allah Rasulü’nü koruyacaklarına söz vererek, gelenlerle biat etti.
Güllük gülistanlık bir yolda rıza arayanların, Harun Reşid ahvalince rahat yataklarda rıza arayanların, Behlül teşbihi ile damda deve arayanların bu yolda seyahate mecali yoktur.
Neye talip olduklarının farkında olmayanlara üstad Said Nursi’nin o meşhur ifadesi ile ikazda bulunmakta fayda var: “Cennet ucuz değil..”
Hayber’in ganimetlerinden payına düşen kendine takdim edilince, üzülüp “Ya Rasulullah ben bunun için müslüman olmadım.” diyen Ebu Dayyah bin Numan gibi beklentisiz olmak…
Hasat mevsiminden önce hasada girişip ötelerde mahcup olmamak adına temkinli yaşayanlardan olmak nasip olsun.
Kalan ömrümüz geçen ömrümüzden hayırlı ve bereketli olsun duasıyla selam ve muhabbetle.
Cevâhir Aydın / Küçük AYDIN