HAYAT ÇİFT KANATLI BİR KELEBEK…
Bir tırtıl misaliyiz ömrümüzde… Bir tıtılın kendini var edişi kadar küçüğüz yeryüzünde. Toprakla hemhal olmuşuz ve bir yerlere varma çabasındayız. Peki nereye gidiyoruz? Bu gidişat nereye? Giderken birer iz bırakıyoruz arkamızda. O izle, geldiğimiz yeri yolu bulmak için mi yoksa “ varmak” eylemini gerçekleştirmek için mi? Aslında tüm bu gidişatın ortası, yani başlangıç, kendine dönme- özünü bulma” kavramları ile bütünleştirilebilir. Bu bütünleşmeyi tekrar tekrar yaşayabiliriz. Yani hayatımızın her evresinde bizi kendimizden uzaklaştırmaya çalışanlar olacak. Doğan Cüceloğlu’ nun da yansıttığı cümleler doğrultusunda; E. E. Cummings der ki; “ Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece-gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı hiç bitmez.”
Hayatta hepimiz bir anlam arayışı içerisindeyiz. Hayatta verdiğimiz bu savaş, kendimizi de anlamlandırma boyutundadır. Yetiştiğimiz toplum içerisinde belli değerler ediniriz. Edindiğimiz bu değerler, özümüzü kavrama noktasında bize yol göstericidir. İyi insan olmayı bir kuram haline getirmek ve onu yaşatmak adına yaşamımızı var ederiz. Yani kendimle birlikte çevremde tuttuğum kitle bu yönde en azından. Kötülüğü yaşatan bedenler yok mu? Tabiki var. Belki hayatlarında herkese kötü değiler. Fakat bir kurban onlara yeter bazen. Hayatta yaşadıklarının acısını, o kurban üzerinden çıkarırlar. Onun varlığı, onu rahatsız eder ve o kişinin tüm enerjisini sömürene kadar mücadelesi bitmez. Oysa o mücadelenin kendisi ile iç savaşı olduğunu bilse, hep bir yerlerde birilerini acıtmak veya tartaklamak yerine, vaktini kendi kişisel gelişimine harcarlardı. Bu noktada ya kendisini değiştirmeli, kabuğunu çatlatması lazım. Yahut bir kurban seçmesi lazım. Bizler de bu insanlara maruz kalırız ne yazık ki? Bizler özünde iyi olan insanlar bu sinerjiye girmek istemesek de zorla bu duruma sürükleniriz.
Karşı taraf rahatsız olmaz, aksine bu durumu bile bile var eder. Çünkü bu onun için bir ego savaşıdır. Psiko-analizde ; id, ego ve süper-ego insan zihninde etkileşime giren üç katman kümesidir. Sigmund Freud, tarafından, yapısal psişe modellemesiyle tanımlandı. Bu üç katman, bir kişinin zihinsel yaşamının faaliyetlerini etkileştirmelerini tanımlayan teorik yapılardır. Psişenin ego psikolojisi modelinde id, koordine edilmemiş, zevk temelli iç güdüsel arzular kümesidir, temel ve en ilkel benliktir, ana kaynağı cinsellik ve açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır; süperego eleştirel ve moral verici rolü oynar ve ego, idin içgüdüsel arzuları ile eleştirel süper- egonun arasında aracılık eden gerçekçi bir katmandır. İdin bu hayali isteklerini gerçeklikle ölçüp mümkünatını değerlendiren katmandır. Ego, insanın kendine özgü ruhsal ve bedensel bütünlüğünün ve bunun zihinsel algılanışının genel ve soyut adıdır. Egonun ideali belki de babası narsizmdir. Narsisizm, kişinin kendisine karşı duyduğu sevgidir. Ego, süper-ego ve id arasında yani gerçeklikler( eleştirel ve moral verici) iç güdüsel arzuların arasında bir katmandır. Hayali istekleri gerçeklikle ölçerek mümkünatını değerlendiren bir katmandır.Ama önemli olan da şu ki; bu mümkünatlık düzeyi ne ölçütte? Ölçüt aldığı şeyler neler? Yetiştiği kültürel miras içerisinde; çatışma, bozma, yerle bir etme, yok etme, galip gelme kavramları bolca varsa ve bunları insan ilişkilerinde hunharca kullanıyorsa ego iyi bir amaca hizmet etmiyor demektir. Kötü amaca hizmet eden tırtıl, yolun sonunda ölür ve yok olur. Toprakta iz bırakamaz. Çünkü yolun sonunda onu yiyen bir karga veya kuş bulunur. Fakat iyi amaca hizmet eden tırtıl, kabuğundan çıkar, kabuklarını kırar, tabularını yıkar ve güzelleşir. Uçmaya hazır olan bir kelebeğe dönüşür. Dönüşüm sancılıdır. Fakat sonu güzeldir. Aldığın o dersler, seni kelebek eder ve uçurur. O iki kanadın içerisinde; biz iyi insanlar dengeyi kurarız. O iki kanadın biri iyilikle varolmuş olan iyi tırıtılın timsali… Diğer kanat ise gördüğü kötülükleri almış çantasına koymuş ve uçmak için ders yapmış olan bir tırtıl kanadı… Aradaki tırtıl ise denge ve dostlarım, iyi insanlar dengeyi sağlar dünyada. Bu kadar kötülük barındıran bir dünyada iyiliği bu kadar çok tüm benliğimiz ile taşımamız da bu sebeptendir. Bizler birer dengeyiz. İyi tırtıl dönüştü ve güzel bir kelebek oldu, süzüldü maviliğin içinde. Pamuktan bulutlar arasında süzüle süzüle uçtu. Kanatlarında hayat vardı. Bir gün yaşamak için tüm hayat boyu tırtıl oldu ve süründü. Demek ki bir gün uçmak tüm sürünmelere ve yem olmadan dönüşmeye bedeldi. O zaman iyiliği temsil edelim ki uçuşumuz da muhteşem olsun. Kanatlarınızı takmaya hazırlanın. Sevgiyle kalın.