BİR SOYGUNUN SOYSUZ HİKAYESİ?
▪︎ Tarihimizde 28 Şubat!
Şubat ayında acı hatıralarımız var.
Tarihimizde, 1997 yılında 28 Şubat diye bilinen bir zulüm yaşandı.
Bu zulmün en büyük mağduru, Başbakan merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Kendisini rahmet, minnet ve şükran ile anıyorum.
Büyük bir dava adamıydı! Şimdi daha iyi anlıyorum!
Refah Partisi’nin seçimlerden birinci çıkması, Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın DYP lideri Prof. Dr. Tansu Çiller ile kurdukları koalisyon hükumetinin Başbakanı olmasıyla başlayan “post modern darbe!” süreci, 28 Şubat 1997 tarihinde Saat: 15.10’da başlayan Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla “zirve” yaptı.
Dokuz saat süren toplantıdan çıkan 18 madde tarihimize kara bir leke olarak düştü.
“1000 yıl sürecek!” denildi, ancak 15 yıl sonra baş aktörlerinin gözaltına alınmaya başladığı 28 Şubat süreci, sadece siyasete değil, ekonomi ve sosyal hayata da ağır darbeler vurdu!
Meclis 28 Şubat Araştırma Komisyonu’nun yaptığı hesaplamalara göre 28 Şubat’ta milletin 291 milyar dolar parası çalındı!
Türk ekonomisine 291 milyar dolara mal olan darbe sürecinde bakkalından kebapçısına, öğretmeninden öğrencisine, ev hanımına kadar yüzbinlerce insana fişleme yapıldı!
Türkiye, 28 Şubat ile birlikte ilk defa “Postmodern darbe” ile de tanıştı. “1000 yıl sürecek” dedikleri bu alçak girişim, ağır siyasi ve insani tahribatının yanında Türkiye’ye tam 291 milyar dolar kaybettirdi. O dönemde kendilerini “5’li Çete” olarak adlandırdıkları bilinen TOBB, Türk-İş, TİSK, DİSK ve TESK ülke ekonomisinin tekerine çomak sokmakla uğraşıyorlardı!
28 Şubat sürecinde Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görev yapan emekli Orgeneral Çevik Bir, Batı Çalışma Grubu’nun da (BÇG) fikir babasıydı! Ve 28 Şubat’ı yürüten ve yönlendiren lideriydi! Unutulur mu!?
“Siyasi hayatıma mal olsa da bu 28 Şubat kararlarını hayata geçireceğim!” diyen bir azınlık hükümeti Başbakanı Mesut Yılmaz’ı unutmak mümkün değil!?
Tabi iktidarı, kendi iradesini kötüye kullanarak değiştiren Cumhurbaşkanı Süleymam Demirel’i kimse unutamaz!
… Ve
28 Şubat’ta bu ülke nasıl soyuldu biliyor musunuz!?
Önce Pavyon’da Konsomatrislik yapan bir bayanı bulup, tesettüre soktular!
Sonra onu Sarık, Sakal, Cübbe, Kaportası uygun bir adam ile buluşturdular ve canlı yayında bastılar!
Fadime Şahin, hergün ekranlarda gözyaşı döküyordu!
Ali Kalkancı’ya sakal bıraktırılıyor, Cübbe giydiriliyor, ekranlarda Cinci Hoca diye kafa sallarken gösteriliyor!
Sonra başka bir kadını tuzağa düşürürken Gazete ve Televizyonlara yansıyordu!
Bizler ekranlarda Fadime’nin gözyaşlarını,
Ali Kalkancı’nın kafa sallamasını,
Ankara’nın ortasında toplu kafa sallayan
Müslüm Gündüz’u izlerken, birileri tam 26 bankanın içini boşaltıyordu!
Bir yanda Hazine soyuluyor,
Hükümet devriliyor!
Bir yandan da, faizler %70, birileri malı götürüyor ve enfalasyon almış başını gidiyordu!
Bizlere bu tiyatroyu seyrettirenler çoktan malı götürmüşlerdi bile!?
Önümüze, “irtica” yemini atmışlardı ve bizler sazan gibi üzerine atlamıştık!
Ne garip; o günlerde insanlar faizler yüzünden Başbakanlığın önünde üzerine benzin döküp kendini ateşe verirken, esnaf Başbakan’a yazar kasa fırlatırken, Gazeteler ve Tv’ler ne hırsızlıktan bahsediyor ve ne de ülkenin soyulduğunu, ne de 26 bankanın içinin boşaltılıp İsviçre bankalarına kaçırıldığını yazıyordu!?
Yaşadığım ülkemden ümidimi kesmiştim, saldım çayıra deriz ya!?
Kim unutabilir ki o günleri!?
Unutur muyum!?
Vural Savaş’ı!
Yekta Güngör Özden’ı!
Sabit Kanadoğlu’nu!
Nuh Mete Yüksel’!
Abdurrahman Yalçınkaya’yı!
Çevik Bir’ı!
İsmail Hakki Karadayı’yı!
Başörtülü Milletvekili Merve Kavakçı için, “… Burası devlete meydan okunan yer değildir. Bu kadına haddini bildirin!” diyen Bülent Ecevit’i!?
Daha nice kara lekeyi, hepimiz hatırlıyoruz!
Müslüman olarak bizi ve ailelerimizi sokaklarda avlıyorlardı! “Kamusal alan” dedikleri mekanlarına Müslümanları almıyorlardı!
“Başını bağlayanlar, Arap ülkelerine gitsin!” diyen akıl hocaları Süleyman Demirel’i kim unutabilir ki!?
Her akşam bütün televizyonlarda dinimize, imanımıza, onurumuza dil uzatan alçakları kim unutabilir!?
“Laik olmayan, insan olamaz!” dediklerini!?
…Ve
Yüzlerce masum Müslüman, Fetö hakim ve savcılarınca “Laikliğe aykırı eylem ve söylemleri (!)” gerekçesiyle mahkum edildiler ve tam 24 yıldır zindanlarda!? Herbirimiz de aynı kaderi yaşayabilirdik.
Onları da bizi de Allah imtihan ediyor!? Onlar ebedi alemde kazanacak inşaallah, biz de susarsak kaybedeceğiz!
Bir an, “Kumpas!” denildi!?
Ergenekon af edildi!
Balyoz af edildi!
Oda Tv af edildi!
28 Şubat zalimleri bile af edildi!
Hiç kimsenin aklına 28 Şubat mazlumları gelmedi!?
Oysa 28 Şubat zulmüne tepki üzerine bina edildi yeni siyasi yapılanma!?
Bildiğiniz gibi af gibi bir kanun çıkarıldı. Binlerce insan dışarda!
Hatta mafya bile!
Ama 28 Şubat mağdur ve mazlumları yine unutuldu!
Bir çoğunuz bu acıyı yüreğinizde yaşıyor biliyorum! Müslümanların görevi, Müslümanlar için haykırmak ve İslam’a hizmet etmek değil mi? Ama ne yaptık, ne yapıyoruz!? Ne yapmalıyız!?
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma?!..”
… Ve
O karanlık dönemde Egebank, Türkbank, İnterbank, İktisat Bankası, Etibank, Toprakbank, EGS Bank, Yurtbank, Bank Ekspres, Esbank, Bank Kapital, Pamukbank, Demirbank, Ulusal Bank, Yaşar Bank, Sitebank, Tarişbank, Kentbank, Sümerbank, Bayındırbank, Marmara Bank, İmpexbank, Kıbrıs Kredi Bankası İstanbul Şubesi, TYT Bank ve İmar Bankası battı!
Batan veya batırılan 26 bankanın faizsiz hesaplandığında devlete maliyeti TMSF’nin 2009 yılındaki resmi açıklamasına gore 30 milyar 183 milyon dolardır!
Ve içi boşaltılan bu bankaların parasını devlet ödedi! Tam bir soygunun soysuz hikayesi!?
… Ve
Akit Gazetesi, 28 Şubat cuntasının sivil elebaşını deşifre eden şok bir belgeyi ele geçirdi.
28 Şubat döneminde yargı, emniyet, mülki idare başta olmak üzere tüm devlet kurumlarıyla vakıflar ve özel kuruluşlardaki inançlı personele dönük operasyon emrinin bizzat dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından verildiği ortaya çıktı.
Ele geçirilen 447 numaralı Milli Güvenlik Kurulu kararında, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yanı sıra Başbakan Bülent Ecevit ve Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun da isim ve imzası var!
Cuntanın sivil paşalarını deşifre eden MGK karar tutanaklarını ele geçirdi. 28 Şubat sonrası dindar kesime yönelik başlatılan kıyımda aralarında Vali, Kaymakam, Savcı ve hakimlerin de olduğu parlak sicilli yüzlerce memur irticacı oldukları iddiasıyla fişlenip işten atılmış, yüzlerce vakıf ve dernek yine aynı nedenle kapatılıp mal varlıkları hazineye devredilmişti.
23 Haziran 1999 tarihli gizli ibareli Milli Güvenlik Kurulu toplantısına ilişkin karar tutanağında başta yargı, emniyet ve mülki idare olmak üzere tüm devlet kadrolarında irticai kadrolaşmanın tespit edilmesi ve önlenmesi gerektiği vurgulanıyor.
447 numaralı MGK kararında vakıf, özel kuruluş ve şahıslar tarafından kurulan özel eğitim kurumlarındaki faaliyetleri incelemek üzere bir komisyon oluşturulması, komisyonun araştırmaları sonrası hazırlayacağı raporun Ekim 1999 tarihinde yapılacak MGK toplantısına yetiştirilmesi öngörülüyor!
İşte o emir!? Refahyol Hükümetini devirip binlerce masum insanın hayatını karartan cuntanın sivil kanadını deşifre eden MGK kararında şu ifadeler yer aldı:
Milli Güvenlik Kurulu Kararları
(Karar sayısı: 447)
1- Milli Güvenlik Kurulu, 23 Haziran 1999 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Kurul üyesi Bakan, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve MGK Genel Sekreteri’nin iştirakleri ile Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde aylık olağan toplantısını yapmışlardır.
2- Kurulun bu toplantısında; Yurt içi ve yurt dışındaki rejim aleyhtarı faaliyetler değerlendirilmiş, bu gibi zararları ve yasa dışı faaliyetlerin önlenmesi için:
a- Başta yargı, mülki yönetim ve emniyet teşkilatı olmak üzere devletin tüm kurumlarındaki irticai kadrolaşmanın tespit ve önlenmesi,
b- Vakıflar, özel kuruluş ve şahıslar tarafından kurulan özel eğitim kurumları üzerinde devlet gözetim ve denetim faaliyetlerinin sıkılaştırılması, mal varlıkları ve mali kaynaklarının bu maksatla kurulacak özel bir komisyon tarafından araştırılarak hazırlanacak raporun Ekim 1999 ayında yapılacak MGK toplantısında kurula takdim edilmesi uygun bulunarak, bu görüşün Bakanlar Kuruluna bildirilmesine karar verilmiştir.
Cadı avının startının verildiği toplantıya ilişkin tutanakta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İlhan Kılıç, Jandarma Genel Komutanı Org. Rasim Betir’in imzası bulunuyor. Kararda ayrıca Kanunlar ve Kararlar Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Yüksek Öztürk’ün de ismi yer alıyor!
Vay vay canım ülkem! Neler neler yaşamış!?
… Ve
28 Şubat denilen mel’anetin baş aktörü dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’dır.
“İrtica, PKK’dan daha tehlikelidir” diyordu Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı!?
Yardımcısı Orgeneral Çevik Bir de diyordu ki: “Biz 28 Şubat’ı İsrail için yaptık!”
Uyandın mı ey milletim!? Yoksa uyumaya devam mı ediyorsun!?
… Ve
28 Şubat mel’un darbesinin siyasi ayağı CHP’dir!
“28 Şubat postmodern bir darbedir” diyordu bir adam!
Diğer bir adam da “28 Şubat 1000 yıl devam edecektir” diyordu!
“Balans ayarı yaptılk” diyorlardı Siyonizm’in emrinde hareket edenler!
“28 Şubat bir darbe değildir.” sözleri Süleyman Demirel’e aittir!
Tam bir darbe! Hem de nasıl bir darbe!?
Devletin bütün bürokratları Genel Kurmay Başkanlığına çağrılarak brifink verilirdi…
Darbenin sivil ayağı oluşturuluyordu. “Gerekirse silah kullanırız!” diye Hürriyet Gazetesi manşet atıyordu. Ve sonunda Refah Yol hükümeti istifa etmeye mecbur bırakıldı…
…Ve
Mesut Yılmaz Başbakanlığında azınlık hükümeti kuruldu… Zulüm ve sokaklarda sakallı ve başörtülü avı başladı…
Geride kaldı Türkiye! Derin nefes al…
Artık bir soygunun soysuz hikayesini yaşamayız inşaallah!