KİTAPLARIN ANLAMLI GÜCÜ
Ne güzel bir rutin ve alışkanlıktır kitap okumak ; belki de insanı dinlendirebilen en iyi şeydir diyebilirim buna. Bir kitabın kapağını ve kapağındaki yazıyı beğendiğiniz ilk an, onu satın alıp okumak istersiniz ve daha okumaya başladığınız ilk sayfalarda sizi içinde bulunduğunuz bu çağdan alıp bambaşka çağlara ışınlar adeta. Tabii “zamanda yolculuk” demeniz de mümkün. Ki kaldı ki siz okuduğunuz kitabın tesiri altına girdiyseniz emin olun ki bakmakla yetinmeyip görmüşsünüz de demektir.
Kitaplar; en iyi dost, arkadaş, sırdaş… Daha aklınıza gelebilecek ne kadar olumlu düşünceler varsa kitaplara atfetmek gerek. Ha elbette ki gerek eleştirmenlerden, gerekse okuyuculardan yana olumsuz eleştiri duymanız da an meselesi. Yani bir eleştirmen ya da okuyucu eleştirdiği kitabın sadece eksik ya da hatalı anlatım şeklindeki analizi üzerinde yapar eleştirisini. Fakat bu durum çok başka aslında. Bunu da şöyle izah edeyim; hiçbir kitap sizi üzmez, zamanınızı kaybettirdiğinizi düşündüğünüz bir kitabı okumayı yarıda bıraktığınızda o kitap sizden hesap sormaz ‘neden beni bıraktın!’ diye. Siz de tabi ki yargılama gereği duymazsınız ‘seni falanca sebepten ötürü bıraktım’ diye.
Kitaplar; insanları olgunlaştırır, insanlara farklı bir bakış açısı kazandırır, birbirinden farklı anlamlar kazır hafızalara. Ne olursa olsun okuyalım, okumayı sevdirelim. Bakın içinde bulunduğumuz şu teknoloji çağına. Hemen hemen herkesin elinde bir cep telefonu, tablet… Özellikle çocuklarda bile başlamış teknoloji bağımlılığı. Elbette ki teknolojiden yararlanmalıyız; fakat bu demek değildir ki kitap okumaktan uzaklaşalım. Bari hiç olmazsa ilgimizin olduğu kitaplara az da olsa elimizden geldiğince zaman ayıralım. Zamanımızın her dakikasını hep aynı alışkanlıklar üzerinde yoğunlaştırmayalım.