Ateist ve Deist Bilmecesi (5)
İnsanoğlu hakikat konusunda uzlaşabilmeyi ancak, ortak noktalardan hareketle sağlar.
Dini inancı olmayan kişilerle ortak noktamız olan evren ve insan ayetini, “la” ve “illa” perspektifiyle okumayı öğreten Rasulullah ve Kur’an-ı Kerim’den yararlanmalıyız. Allah’ın varlığı ve birliğiyle ilgili olan 6 iman şartını, evren ve insan ayetinden faydalanarak, Ateist ve Deistlerin zihin dünyasını da dikkate alarak izah etmeye çalışmalıyız. Bunu yaparken Rabbimizin evren ve insan ayetinde şahid olunan fiilerinden (Rububiyetin) yola çıkarak, sıfatlarını ve sıfatlarından türemiş esmaül hüsnayı, Kur’an-ı Kerim ve Rasulullah’ın bakış açısıyla izahlandırmaya gayret etmeliyiz.
Allah’ın varlığı ve birliğini, vahyin bak dediği yerden bakarak, evren ayetinden yararlanarak izah etmeye başlayalım…
Evren ayetindeki Rabbimizin fiilleri (Rububiyeti) üzerinden, Allah’ın sıfat ve isimlerinin delilleri
Sıfırdan başlayan evrenin, genişleyerek sistemli hareket eden galaksiler ve gezegenlerin oluşması, üzerinde düşünülmeye değerdir. Samanyolu galaksisinin oluşup, içinde hayat barındırabilecek Güneş sisteminin, onunda içinde de yaşama elverişli bir Dünya’nın var olması hayret vericidir. Gök ve yer bitişikken ayrılması, göklerin 7 katmanla korunması, dağların yeryüzünün kazıkları olması, canlıların sudan oluşup, ihtiyaçlarının karşılanması takdire şayandır.
Yaşam için elverişli ortamın hazırlanması adına evrende sonsuz sayıda düzenli ve hassas faaliyet gerçekleşmiş ve yaşamın devamlılığı için halen sistemli bir şekilde hassas faaliyetler devam etmektedir. Evrendeki sayısız düzenli faaaliyet, Dünya’da bir yaşamın oluşmasına hiçbir zarar vermemiş ve halen zarar vermiyor. Evrendeki, tabiattaki sayısız düzenli faaliyet, yaşayan canlılarla uyumlu bir yaşam alanı açılmasına vesile olmuş ve bu düzen bozulmadan devam ediyor. Lütuf, merhamet hiç bitmeden devam ediyor.
Natüralistler, tabiattaki faaliyetlerin “zorunluluk” gereği oluştuğuna inanıyor. Düşünülmelidir ki, yeryüzündeki içilebilir tatlı sular, acı olabilirdi. Canlılar bu acı sularla da yine yaşamlarını devam ettirebilirdi. Dolayısıyla, suların rahatlıkla içilebilmesi için tatlı ve lezzetli olması, tabiatın “zorunluluk” eseri olamaz. Acı olmayan içilebilir tatlı sular; merhameti olmayan tabiat, sebepler ve yasalar tarafından bir “zorunluluk” gereği oluşamaz. Lezzetli tatlı suların, bir iradenin dilemesiyle merhamet tecellisi olarak her daim bize sunulduğu, akleden kalp tarafından rahatlıkla anlaşılır.
Güneş, su, toprak vasıtasıyla tohumların büyüyüp, bize oksijen üreten muhteşem güzellikte ormanların oluşması, her an müdahil bir Yaratıcıya işaret ediyor.
Bitkilerin oksijeninden ve ürünlerinden faydalanan hayvanlar var olmaya devam ediyor. Böylece, hayvanların etinden ve sütünden faydalanarak insanoğlu yaşayabiliyor. Ayrıca bitkilerin oksijeninden ve ürünlerinden tüm insanlar yararlanıyor.
Akledebilen bir kalp, an be an evrenin, bitkilerin ve hayvanların insana hizmet ettirildiğini anlayabilir.
Her varlıkta bir amaç ve hikmet olması ve her daim insana hizmet eden varlıkların olması, ilimli ve iradeli bir kudretin, evrendeki her şeyde amaç ve hikmet oluşturduğuna işaret ediyor. Her varlığın bir amacı ve hikmeti varsa, insanın yaratılmasının bir hikmeti veya amacı olmaz mı? İnsanının yaratılışında bir amaç ve hikmet olduğunu kabul etmeyen Deist, her varlıkta gördüğü hikmete ve amaca rağmen, sonsuz hikmet sahibinin hikmetsiz iş yaptığını kabul etmiş olmuyor mu?
Evrendeki sonsuz sayıdaki düzenli iş bir düzenin olduğuna işaret eder. Ateistlerin düzensizliğe dair bazı iddiaları doğru değildir. Evrende düzensizlik kesinlikle yoktur. Velev ki evrende az sayıda faaliyet düzensiz olsaydı, yine de evrende düzen olduğu hakikatine halel gelmezdi. Çünkü evrendeki sonsuz sayıdaki düzenli işi, düzensiz olduğu zannedilen işlerin sayısına çarparsak, sonuç yine sonsuz düzen çıkar.
Ateistler, kuantum fiziğinden dolayı evrende bir düzen olmadığını iddia ediyorlar. Kuantum fiziğinde düzensizlik olduğunu ve olasılıklar üzerinden kuantum fiziğinde bilim yapıldığını söylüyorlar.
Kuantum fiziğinde olasılıklar üzerinden de bilim yapsalar, düzen olmadan bilim yapamazlar. Düzen olmadan fizik, kimya ve biyoloji de bilim yapılamaz. Kuantum fiziğinde gördükleri düzensizlik ve olasılıklar, makro ölçekten bakıldığında bir düzeni oluşturuyor. Evrene dair düzensizlik yanılgıları hep bu şekilde izah edilecek cinstendir. Ama izah edecek kimseleri genelde bulamıyorlar.
Kütlenin korunumu kanunu, atomların bir araya getirilmesiyle ancak, farklı bir madde oluşturulacağı düşüncesine dayanır. Bilim adamlarına göre bu kanun olmasaydı, evrende bir düzen olmazdı. Peki evrendeki tüm atomları hassas ayar, ölçü ve hesaplarla kim bir araya toplayıp, birbirlerinden farklı varlıklar meydana geldi. Bunları cüzi ilmi, iradesi, kudreti olan (haşa) insan yapabilir mi? Peki cansız, ilimsiz, iradesiz, kudretsiz varlıklar hiç yapabilir mi?
Bir çok kimyacı bir araya gelip, bir ilacı oluşturacak maddeleri ilmi hesap ve hassas ayarlarla bir araya getirerek, fayda veren bir ilacı oluşturur. Bir ilacı oluşturana kadar, ilim ve iradelerini kullanarak defalarca kez deneme yapmaları gerekir.
Ateist veya Deistin kendisine bir eczacı tarafından ilaç verildiğinde, bu ilacı yapanların hayat, ilim, irade ve kudret sahibi birileri olduğuna inanır. Doğal (natural) olan budur.
Sürekli bir döngünün olduğu tespit edilebilen tabiatta, her daim var olan ölçüyü, hesabı ve hassas ayarları, varlığı zorluğu olan bir varlığa atfetmekten daha natural (doğal) ne olabilir? Tabiattaki bazı yasalar sonucu; cansız, ilimsiz, iradesiz, kudretsiz bazı maddelerin, ilmi hesap ve hassas ayarlarla bir araya gelmesiyle, eczanelerdeki çeşit çeşit ilacın oluştuğuna dair bir varsayım, bir Ateist ve Deistin aklının ucundan hiç geçmiyor. Bu gayet doğal (natural) bir durumdur. İnsanın doğal tabiatı böyledir.
Bir Ateist ve Deiste, bir bebeğin treni ittirerek hareket ettirdiğini göstersek ve trenin hareket etme sebebinin bebek olduğu söylesek, Ateist ve Deist buna inanmaz. Bu gözlem sürecini defalarca göstersek yine inanmaz. Çünkü treni ittirebilmeyi sağlayacak ilmi, kudreti olmayan bu bebek, trenin hareket etmesine sebep olamaz.
Eğer bir odaya, bilgisayar ve bir bebek koysaydık. Odanın kapısını kilitleyip, bir müddet odanın içinde yalnız kalmalarını da sağlasaydık. Daha sonra odaya girip, bilgisayarda bazı kodların belirli kurallara göre yazılıp, aktif çalışan bir yazılım oluşturulmuş olduğunu görseydik. Ateist ve Deiste, bu yazılımı kimin oluşturduğunu sorduğumuzda, bebeğin haricinde canlı, ilimli, iradeli, kudretli bir yazılımcının bunu yaptığını izah etmeye çalışırdı. Odanın kapısını açtığımızda, bebeğin klavye tuşlarına bastığı görülsede böyle söylenirdi.
Evrendeki her daim var olan sayısız faaliyeti, varlığı zorunlu bir varlığa atfetmek, aynen bu örnekteki gibi en doğal (natural) olandır.
Kainatın kurulmuş saat gibi “zorunluluk” gereği çalıştığına inanan Ateist ve Deistin, evrene müdahil olunduğu ve başıboş olunmadığı hususundaki bu tür delilleri düşünmeleri gerekmez mi?
Suat Altınbaşak