“Şahsi Çıkarların Gölgesinde Kalan Ülkeler Asla Yükselmez”
Bir ülkenin büyümesi, sadece topraklarının genişliğiyle, şehirlerinin kalabalıklığıyla ya da binalarının yüksekliğiyle ölçülmez. Gerçek kalkınma; vicdan, ahlak ve ortak menfaat duygusuyla yoğrulmuş bir toplumsal bilinçle mümkündür. Ne var ki, şahsi çıkarlar ön plana geçtiği an, o ülkede adalet susar, liyakat ölür, milletin geleceği bir avuç menfaatçinin elinde oyuncak olur.
Bugün birçok toplumun geri kalmışlığının ardında “ben” anlayışının “biz” anlayışını boğması vardır. Bir makam, bir koltuk, bir imza uğruna nice dürüst insanların önü kesilir; nice idealist gençler, sistemin kıyısına itilip hevesini yitirir. Çünkü kişisel çıkarın gölgesi, millet ışığını karartır.
Tarih bize defalarca göstermiştir ki; bir ülkenin çöküşü, dış düşmanlardan değil, iç menfaat savaşlarından başlar. Menfaatin olduğu yerde ahlak erir, kardeşlik duygusu zedelenir, liyakat değil, torpil geçer akçe olur. O zaman da ne kadar yol yapılırsa yapılsın, ne kadar bina dikilirse dikilsin, o ülke milim ilerleme kaydedemez; çünkü ruhu hastadır.
Bir toplumda herkesin tek derdi “nasıl daha çok kazanırım” olursa, kimse “ülkem nasıl kazanır” diye sormaz. Oysa ilerlemenin sırrı, kendi menfaatini değil, ortak menfaati yüceltmektir.
Gerçek vatanseverlik, şahsi kazançtan feragat etmeyi, millete hizmet etmeyi şeref bilmekten geçer.
Bugün ihtiyaç duyulan şey; menfaatin değil, vicdanın rehberlik ettiği bir nesildir. Çünkü vicdanın olduğu yerde adalet yeşerir; adaletin olduğu yerde huzur; huzurun olduğu yerde ise ilerleme doğar.
Bir ülkeyi ayağa kaldıran, çıkar değil, idealdir.
Bir milleti yaşatan, hesap değil, fedakârlıktır.
Ve unutulmamalıdır:
Şahsi çıkarlar ön planda tutulursa, o ülke milim değil, bir asır bile ilerleyemez.



