Özgürlük…
Hak…
Adalet…
Yıllardır ezilmiş, zulüm görmüş, her türlü baskı ve işkence kıskacında mağdur olmuş toplumlara bir kurtuluş reçetesi olarak sunulan kavramlardır.
Bu kavramlar üzerinden yola çıkan haydut ve eşkiya devletler ne hikmetse asıl amacın bu olmadığını bir algı operasyonu ile içlerinde gizledikleri, perde arkasındaki sinsi planları bu şekilde saf beyinleri kandırarak asıl emelleri olan ülkelerini ve zenginliklerini gasp etmişlerdir.
Bu sinsi plan hala geçerliliğini korumaktadır.
Örnekleri mi?
Hemen yanıbaşımızda.
Irak…
Biraz aşağısında Libya.
Şimdi de sırada İran…
Sovyet Rusyasında komünizm yayılmaya başladığı sıralarda herkese özgürlük, adalet, vaad eden komünist rejim, İskender Efendinin bulunduğu yerede sempatizanlarını yollar.
Yeni bir düzen kuracakları yönünde orada ki toplumu da ikna ederek desteklerini kazanıp yapılan seçimleri de yapılan bu vaat ve algı operasyonları ile kazanmışlardı.
Süreç içindeki vaatlerin en önemli üç maddesi ise;
HAK…
ADALET…
ÖZGÜRLÜK…
İnsanca yaşamanın en önemli üç unsuru olan bu hakikatler konusunda Rus makamlar ve işin başındaki haydutlar sıkıntı yaşayan vatandaşın ulaşabilecekleri bir de birimde oluşturmuşlardır.
Gel zaman git zaman derken, çocukların eğitim öğretim sezonu İslami eğitim süzgeci ile başlar ve böyle devam eder. Lâkin işler halkın istediği gibi gitmez. Çocuklar İslami eğitimin verdiği terbiye üzerinde rol adamlar olacakları yerde; aksine zorba, küfürbaz biri olarak evlerine dönmeye başlarlar.
Bundan şikayetçi olan toplum durumu arz etmek için hükümet tarafından oluşturulan birime başvurur. Birim yetkilileri gelen halka “herkes özgürdür, istediğini der, istediğini yapar” şeklinde bir cevap verir.
Yetkili birimlerce verilen bu cevabın karşısında halk kandırıldığını anlamıştır. İçine düştükleri girdabın ne kadar korkunç olduğunu anlamaları çok uzun sürmez. Bunun üzerine çocuklarını artık okula yollamama kararı alırlar ve göndermezler..
Halk uyanmış, uyanan halk kitlesi yeni oluşan sistemin karşısında düşman bir yapı oluşturmuştur .
Sistem ise, kendilerine düşman olan bu yapıyı nasıl çökertebilirim diye sürekli toplantı üzerine toplantı yaparak bir karara varmaya çalışır.
Sonuçta ulema sınıfını halkın önünde küçük düşürüp, ulemaya olan güveni sarsıp, ulemaları hapse atıp, gerekirse idam edip sorunu ortadan kaldırma yönünde karar alırlar.
Alınan karar hemen uygulamaya konulur. Gazetelerde ALGI ÜZERİNE KURULAN haberler tek tek yurürlüğe geçmeye başlamıştır.
Birinci günün gazete başlıkları söylentilere göre “Ünlü alim Ahmet efendi bir bakkaldan meyve çalmış” .
İkinci gün “Ahmet efendi bir bakkaldan ekmek çaldı”.
Üçüncü gün bir “bakkaldan meyve çalan Ahmet efendi yakalanarak göz altına alındı”
O bölgede bulunan bütün ulema sınıfı, aslı astarı olmayan sıralı haberler sonucunda bir bir gözaltına alınmışlardı. Sistem tıkır tıkır işlemeye başlamıştır.
Yaşanan iftira ve küçük düşürücü haber ve resimler toplum nezdinde infial uyandıracak haberlerin arka arkaya yayınlanması üzerine, İskender Efendi sıranın kendine geldiğini bir arkadaşı vasıtası ile öğrenir, ailesi ve yakınları ile beraber Samsun’a kadar gelirler.
“Bu kadar olayı neden anlattın” diye soracak olursanız iftira ilk önce tohum olarak atılır, peşine toplumun inanması ve neticesinde de ayaklanması sağlanır.
İnanan ve ayaklanan toplum gerçeği asla bilmez, bilemez. Sadece algısal hamlelerle yönlendirilir.
Bugün ülkemizde geldiğimiz nokta ise bu yalan yanlış yönlendirme ve algı operasyonları ile Suriyeli kardeşlerimiz üzerine vuku bulmaktadır.
Necip milletimiz mazlum, masum insanlara asırlardır kol kanat germiş, sahip çıkmıştır. Bu toplum her zaman ihanet içinde olduğunu bildiği bir millet olan ve 500 küsürüncü yıllarını kutlayan yahudilere bile uğradıkları zulüm ve sürgünden kaçtıklarında kol kanat geren bir millettir.
Bosna da , Arnavutluk’ta, Bulgaristan ‘da, Yunanistan’ da, Abhazya’da, Çeçenya’da, dünyanın dört bir yanında mazlum ve mağdur olan herkese bugüne kadar kucak açmış milletiz.
Bu millet necip bir millettir…
Bu millet merhamet ve şefkat timsali bir millettir…
Lâkin artık şu
ZINDIKLARIN…
ZALİMLERİN…
HAİNLERİN…
İŞBİRLİKÇİLERİN…
DİNDEN VE İMANDAN YOKSUN OLANLARIN
ALGILARINA KULAKLARINIZI TIKAMA ZAMANI GELDİDE GEÇİYOR!
Kim ne dersi desin…
Bizim diyeceğiniz tek cümle
ONLAR BENİM KARDEŞİM..
BEN, SENİN KARDEŞİNİM.
Selam ve dua ile
Nesibe Tükel