BATI VE BATI MEDENİYETİ
Batı kelimesi Türk Dil Kurumu’nda geçen anlamıyla, özel bir isim olarak güneşin battığı yöndeki ülkeler bölgesi, garp, doğu karşıtı şeklindedir. Siyasal anlamda ise Avrupa ve Kuzey Amerika olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla sözlükteki anlamıyla “doğunun” karşıtı olan yer anlamına gelmektedir. Aslında Batı medeniyetini anlatmaya çalışırken doğal olarak Batıyı anlatmaya çalışacağım. Zira bu tür adlandırmaları yapan bilim adamları yine Batı’dan çıkmışlardır. Örneğin Doğu, Ortadoğu, Yakın Doğu ve Uzak doğu gibi tabirleri Batılı bilim adamları kullanmıştır. Literatüre de bu şekilde girmiştir. Batı dediğimiz bölge, ülke, medeniyet (adına her ne derseniz deyin) kendisini tanımlarken bir “öteki” oluşturarak ve kendisini de bu öteki üzerinden tanımlamaya çalışmıştır. Bu “öteki” ise her dönemde doğal olarak değişebilmektedir.
Medeniyet kavramına geldiğimizde ise yine Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre; Arapça bir kelime olup uygarlık anlamına gelmektedir. Zira medeniyet kavramının Batı dünyasındaki karşılığı uygarlıktır. Elbette kavramın anlamı her bir sözlük veya kişiye göre değişebilmektedir. Örneğin Meydan Larousse’de geçen tanımıyla “bir memleketin veya toplumun düşünce ve sanat hayatıyla maddi ve manevi varlığına has niteliklerin tümü iken”, Osmanlı-Türkçe sözlüğünde ise “şehircilik (1), hayattan tam faydalanarak iyi ve rahat yaşama (2)” şeklinde geçmektedir.
Bu temel bilgilerden sonra asıl konumuz olan “Batı ve Batı Medeniyeti” derken neyi anlatmak istediğimize gelelim. Bugün modern dünyanın merkezi olarak Batı dünyası görülmektedir. Sanatta, bilimde, teknolojide, sporda, ekonomide, siyasette, savunma alanında ve daha birçok konuda önde olduğu bilinen bir gerçekliktir. Peki sıralamış olduğumuz tüm bu olgular bir ülkenin ya da bölgenin veya adına her ne diyorsak, medeni olduğu anlamına geliyor mu? Elbette bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişebilmektedir. Batı hayranı olan ve Batıcılığı savunan, Batının insan hakları, demokrasi, din ve vicdan hürriyeti, temel hak ve
özgürlükler vb. konularda Doğuya göre önde olduğunu savunan bir birey için Batı medenidir ve Batı medeniyeti de en üst medeniyettir. Ancak sıralamış olduğumuz tüm bu değerler zannedildiği gibi acaba Batı dünyasında var mı? Kedilerine sorduğunuzda alacağınız karşılık bilinen bir cevap olacaktır. Şunu unutmayalım ki, herhangi bir konuda kendi çıkarları söz konusu olduğunda sıralanan argümanları öne koyan Batı’nın aslında hiç de özgürlük ve demokrasi yanlısı olmadığı, dolayısıyla da aslında zannedildiği gibi pek de medeniyet düşkünü veya aşığı olmadığı bilinen bir gerçekliktir.
Bugün Ortadoğu’nun hemen hemen her ülkesinde yaşanan çatışmaların, iç karışıklıkların altında yatan sebebin Batı olduğu bilinmektedir. Elbette burada ilgili ülkelerin rejimlerinin uyguladığı yönetim anlayışını görmezden gelmek doğru olmaz. Ancak bu rejimleri masa başı haritalarla oluşturan ve bu yönde yönetim biçimlerini ve rejimleri kendi çıkarları için uygun gören, sonrasında ise çıkar paradigmaları değiştiğinde veya ilgili yöneticilerin kendilerine hizmet etmemesi durumunda nelerin olduğunu da unutmamak gerekir.
Medeniyetten uzak olan Batı, birçok yeniliği Haçlı Seferleri döneminde yapmış olduğu yağmalarla batıya taşımıştır. Bugün matematikte, tıpta, astronomide ve daha birçok konuda önde gibi görünen Batı’nın, aslında yapmış olduğu seferlerden önce Doğu’nun çok gerisinde olduğu bilinmektedir. Burada dikkat etmemiz gereken durum, Batı’nın kapitalist bir düzenle tüm dünyada kurmuş olduğu sömürü politikasıdır. Afrika kıtasını, Asya kıtasını, Arap yarımadasını ve özellikle doğuda Hindistan gibi bölgeleri kendi sömürü alanı yapan İngiltere, Fransa ve İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile günümüzde neredeyse bütün dünyayı etkisi altına alan ve sömüren ABD, aslında “medeniyet” dediğimiz şeyin çok çok uzağında yer almaktadırlar. Eğer sömürmek ve sadece kendi çıkarları için demokrasiyi ve insan haklarını gündeme getirmek, aksi durum söz konusu olduğunda ise tam tersini savunmak medeniyet ise; buna ancak Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda ifade ettiği “Medeniyet dediğin tek dişi
kalmış canavar” gibi bir karşılık vermek daha doğru olsa gerek. Burada ifade etmek isteğim gerçeklik, Batı’nın medeniyetten uzak olduğudur. Her dönemde farklı bir argümanı öne sürerek Doğu’yu ve diğer bölgeleri sömüren, dünyadaki her şeyi kendi varlığının teminatı olarak gören, kendileri dışındaki hiçbir yönetimi, rejimi, ilerlemeyi, askeri yapılanmayı, teknolojik gelişmeyi vb. kabul etmeyen ve bunları kendilerine yönelik bir tehdit olarak gören bir sistemin sahibi olan yapılanmaları medeni diye adlandırmak pek doğru değildir.
Avrupa Birliği ve ABD’nin, dolaylı olarak da Rusya’nın Doğu’da uyguladığı tüm oyunlar gözler önündedir. Buradan kurtulmanın yöntemi ise Batı’yı tanımak ve onları kendi silahları ile vurmak ile olacaktır. Bilimde, teknolojide ve savunmada daha iyisini yapmadan, yönetimsel anlamda anayasal bir teşkilat kurmadan, dünya siyasetini anlamaya çalışmadan ve kendi arasında bir birlik kurmadan Doğu’nun her alanda öne geçme şansı ne yazık ki görünmemektedir. Küreselleşen dünyanın nimetlerini iyi değerlendirerek ve bunları kendi lehine çevirerek ancak her alanda süper bir güç olunabilir. Ancak bir Doğu devletinin bunu başarması için de temelde gerçek anlamda bir hukuksal alt yapıyı, yönetimde istikrarı ve en önemlisi de insanın sırf insan olmasından kaynaklanan haklarını teminat altına alınması ve karşılıklı anlayışa sahip olması gerekmektedir. Hem bunların hem de daha çok alanda yeniliklerin yapılması temennisi ile….