BENİ SENİNLE HAYATLANDIR ALLAH’IM!
Şu ışığın dış dünyamı aydınlattığı gibi ya Rab, iç âlemimi de senin Nurun aydınlatsın. Yollarımı nurlandır.
Bana Hayy isminle tecelli et ya Rab, hayatlanayım.
Meyyit-i müteharrik belâlı halinden beni kurtar.
Hayat kazanayım, varlığa çıkayım, vücuda doğayım. Ruhumun bu ölü hali bir haşre hamile olsun.
O haşir gününde Seni bulayım. İçimde, dışımda, her yerde, her mahlúkta Seni görüp tanıyayım. Bu farketmenin hidâyetine eriştir beni.
Secdeye kapanayım. Seni bileyim. Secde Seni bilmenin kaynağı, mahzeni olsun. Gözlerim masivayı, kalbim Sensiz sevmekleri terketsin.
Kalbimin, duygularımın haccı Sana doğru olsun. Ancak Sana ubûdiyet derecesinde sarılsın. Ben ise bir örümcek ağına sarılmıştım. Onu öpüp bağrıma basmıştım. Ne ki yine de feryad-u figân ediyordum: lâ uhibbu’l âfilîn!
Ne ki yine de o sevginin ateşinde yanıyor, kavruluyordum.
Bir daha böyle ölmek istemiyorum. Mevcudatı Seninle sevme hidâyetine erdir, ya Rabb.
Yolum, muhabbetim Sana ve Sana tâbi olanlara gitsin. Kal’ada gibi korunayım. Ben Sana biat etmiştim.
Unutuverdim.
Arzularıma, mahlûkatın arzularına tâbi oldum. Bu kölelikte varlığımı yitirdim. İ’tikaf günlerinde, Cuma’nın hutbesinde, Aişe’nin duasında Seni hatırladım.
Titredim.
İhtar edicilerden razı olduğum gibi Sen de razı ol, ya Rab. Ne tatlı bir sadâ bu kelime: ya Rab! Rab’lik iddiasında olan kendimden, sevdiklerimden ne kadar da yüce, koruyucu, kollayıcı, sevecen, güven verici bir Hakikat.
Sen beni bilirsin.
En basit işlerimde Rakîb’im ol ya Rab! Varlığımı nurlandır. Bir daha kaybolmak istemiyorum. Beyt’ul ankebuta değil Senin ipine sarılmak, onda kaybolmak, erimek istiyorum. Beni Seninle hayatlandır Allah’ım!
Amin.
Zehranur Yılmaz Kahyaoğulları