BİLİM IŞIĞINDA KERAMET
Çoğunuzun bildiğinden emin olduğum Albert Einstein’ın E=mc2 bir formülü vardır…Bu formülde “E” enerji, “m” kütle ve “c” ışık hızına denktir. Formülde ışık sabit olduğuna göre, bir kütle (Kesif) enerjiye; enerji (Latif) kütleye dönüşünce ışık hızını geçer..
Yani madde, ki bu bir elma, veya insan da olabilir; enerjiye, enerjiden de kütleye yani kesif olma konumuna geçebilir…
Bu formül, yapılan bir deney sonucu , bilim literatürü, teoriler silsilesinde yerini almış, sadece pozitif bilimle uğraşanları değil,nice mutasavvufların da ilgisini celpetmiştir.
Deney , karşılıklı konulmuş iki levhadan biri üzerinde bir yarık açılarak ,bu yarıktan normal tabancayla birer mermi sıkılmış:sıkılan mermiler yarıktan geçerek, karşısındaki levhada belli noktada olması gereken izler bırakmışlar. Buraya kadar her şey normal…
Sonra ön levhada ikinci bir yarık daha açılarak; tabanca yerine bu sefer bir nötron tabancasıyla deney yapmaya karar verilmiş. Yarıklar’dan, karşıdaki levhaya peş peşe sıkılan nötronlar öyle hayretengiz bir davranış sergilemişler ki, bilim adamları yorum yapmaktan aciz kalmışlar…
Tek tek sıkılan nötronlar, çift yarıklar dan geçerek, karşıdaki levha üzerinde bir çok izler meydana getirerek, latif olma özelliğini göstermişler. Normalde karşı levhada aynı yere sadece bir iz bırakmaları gerekirken; nasıl oluyor da izler levha üzerinde yayılmış bir şekilde dura bilirler ?!
Elektronların bu garip davranışlarını incelemek için tabancanın yanına bir kamera konulup, bir deney daha yapılmış … Bu sefer nötronlar; sanki onların niyetlerini biliyormuş çasına, akıllıca davranıp, daha önce dalga özelliğini gösterirken, bu sefer kütlesel özellik göstermişler.
Levha üzerinde aynı yere bu sefer tek iz bırakarak, kesif olmak gibi bir vizyon sergilenmiş.
Kamera konulmadan daha önce latif, haldeyken ,İkinci kameralı deneyde nasıl oluyor da elektronlar kütlesel vizyon sergile’ye bilirler. .?
Yani nötronlar kamerayla gözetlenmeden önce enerjiye; gözetlenince kütleye dönüşüyorlar…
Bu garip deney bana babamın anlattığı bir hikayeyi hatırlattı.
Adamın biri hac görevini yapmak için yaşlı karısıyla, yetişkin; ama biraz saf olan oğlunu ardında bırakarak, hacca gitmiş.
Hacda iken, birgün aklına karısının ona yaptığı içli köfteler gelmiş.
-Ah olsa da yesem diye kendi kendine söylenip, durmuş…
Tevafuk bu ya; karısı da tam o anda içli köfte yapıp, pişiriyor muş…
Oğluna,
-Baban çok severdi, Keşke burada olsaydı da yiye bilseydi diye seslenmiş.
Saf çocuk,
-Anne bir tabağa koy, hemen bir koşuda gidip vereyim diye cevap vermiş.
Anne içinde,
-Canı çekti garibi min, gidip bir köşede yiyecek herhalde demiş. Çocuğa şakacı bir ifadeyle,
-Haydi şu tabağa koyduğum içli köfteleri götür babana ver, gel..!
Çocuk tabağı alıp ortadan kaybolmuş…
Bir saat sonra eve gelip içli köfteleri babasına verdiğini söylemiş.
Adam hac’dan gelip, karısını bir köşeye çekerek, oğlunu, hac’da gördüğünü, gelip kendisine içli köfte dolu bir tabağı verdiğini söylemiş.
Bu sözden sonra çocuk birden yere yığılıp, düştüğü yerde vefat etmiş…
Bir insan, salt bedenine hizmet ederek, onu besleyip; ruhunu ihmal ediyorsa, zayıflatıp cılız bırakıyorsa, bu ona sadece kuantumik bir parça olma özelliği verir. Yani etten, kemikten ibaret bir kütle yığını yapar. Şayet, bedeninini değil de; Ruhuna ait olan Allah’ın emirlerini, vazifelerini hakkıyla ve hiç aksatmadan, hatta daha fazlasını yaparsa o formüldeki elektronlar gibi kütlesel konumdan, bir üst boyuta yükselerek enerjiye dönüşebilir . Tıpkı elektronlar gibi hem parçacık, hem dalga gibi pozisyonlarda varlık arz edebilirler.
Nasıl ki elektronların birden fazla yerlerde bulunmak gibi özellikleri mevcutsa, bu özelikler’in insanlar için de olduğunu söylemek efsane olmasa gerek.
Somuncu Baba gibi bir zatın, Bursa Ulu Camide üç kapıdan birden görünmesi yukarıda belirtilen Albert Einstein meşhur formülünü doğrular nitelikte değil mi?
Madde; kesif iken latif olabilme moduna geçebilir …