Bilim ve din ilişkisi
Materyalist (maddeci) felsefe ideolojisiyle yapılan bilimsel anlatımlar ile, bazı hakikatlerin ne yazık ki üstü örtülmektedir. Bilimden yararlanarak, tabiattaki işleyişin nasıl gerçekleştiği sebepleriyle anlatılmaktadır. Lakin, bu sebeplerin bilinçli bir tasarımcıyı işaret ettiğinden bahsedilmemektedir. Tabiatta, hiçbir şeyin amaçsız ve hikmetsiz var edilmediği, bilimsel gözlemler ile tespit edilir ama dile getirilmez. Bu yüzden, bilim ve din arasındaki ilişki, görmezlikten gelinmiş oluyor.
Bir gözün, bir kulağın içerisinde gerçekleşen bilimsel süreci anlatıp, bu organların insana sağladığı görme ve duyma faydalarından bahsetmemeleri, hiç insana cazip gelir mi? Bu şekilde bir anlatım yapıldığında, organlardaki işleyişin “insana hiçbir cazibesi ve faydası yoktur” algısı oluşuyor.
Vücudumuzda adalet yani denge vardır. Vücudun sıcaklık dengesi, tuz dengesi, ph dengesi vardır. Hormonların ve enzimlerin, dengeyi sağlamak için bir çalışması söz konusudur. Lakin, materyalist felsefeye göre bilimi anlatanlar, bu gerçeklerden söz etmemektedir. Çünkü, Yaratıcı ayan beyan ortaya çıkmış olacak. Atmosferde, doğada, her şeyde denge (adalet) olmasının el-Adl’dan olduğu ortaya çıkmış olacak. Bilimperest kimseler, bilimi, mana alemi bağlamında kopararak, hakikati bile isteye örtmektedir.
Vücudumuzda, doğada bir temizlemenin devir daimle devam ettiği, bilimsel gerçeklere rağmen, bahsedilmeyerek, örtbas edilmektedir. Çünkü el-Kuddüs (çok temiz) olan Yaratıcı ortaya çıkacak.
Basit bir damla sudan mükemmel bir insanın, basit bir tohumdan mükemmel bir ağacın ortaya çıkması gibi, kainattaki her şeyin basitten mükemmele, terbiye edildiği anlatılmamaktadır. Çünkü bunları yapan bir Rabbin (terbiye edenin) olduğu ortaya çıkmış olacak. Bu sayede hayatın anlamı sorgulanarak, insanın kainattaki sorumluluğu da gündeme gelmiş olacaktı.
Materyalist felsefe ideolojisiyle bilimi yorumlayan kimseler, El-Halik, El-Hallak, El-Adl, El-Kuddüs, Rab ve diğer ilahi isimlerin görmezden gelinmesine sebep olmaktadır. Çünkü bilimi, materyalist felsefe ideolojisiyle sunmaları sonucu, Yaratıcının isim ve sıfatlarına herhangi bir ihtiyaç duyulmamaya başlanıyor. İnsan ile Allah arasındaki bağı kopardıkları için ahlakın hiçbir bağlayıcılığı kalmıyor.
Bilimi ellerinde bulunduran güçlü ülkeler, materyalist felsefeyle bilimi yorumlayıp, Allah’ı görmezden geldiklerinden, ahlaki sorunlar yaşamaktadır. Mesela bu zihniyete sahip bir ülke, Hiroşimaya atom bombasını gönül rahatlığıyla atabiliyor. Binlerce suçsuz insanın ölecek olması, vicdanlarını rahatsız etmeyebiliyor.
Her şeyi aşama aşama kemalata erdiren Rabbimizi (terbiye edeni) görmezden geldiklerinden, Rabbimize karşı ümit, sevgi ve korku hakkıyla oluşamıyor. Kevni ayetlerdeki, ahiretin delili olan El-Adl ismini görmezden gelmeleri ise, ahirete duyarlı bir ümidin ve korkunun oluşmasına engel teşkil ediyor. Bu yüzden ahlak, kendilerince bir ihtiyaç olarak görülmüyor.
Materyalist felsefe ideolojisiyle bilimi pazarlayanlar, bilimin, Yaratıcının isim ve sıfatlarını haykırdığını duymuyor. Tabiattaki El-Adl’ın (adalet sahibinin) delilleri ile ahirete, El-Kuddüs’ün (çok temizin) delilleri ile maddi ve manevi temizliğe yönelemiyor. Akabinde, barındırdığı manaların kavranmadığı bilim ile insanlığa fayda yerine zarar veriliyor.
Materyalist yorumlarla, kevni ayetlerin ve hayatın anlamı üzerinde düşünmenin önüne geçilmektedir. Dolayısıyla gizlenen Rab ismi üzerinde düşünülemiyor. Rab ismi sayesinde harekete geçecek olan korku, ümit, sevgi duygularından yeterince faydalanmayan insan; imana, ahlaka yönelememektedir.
Batıl materyalist felsefe ideolojisine saplanmış kalan, bilimi ellerinde bulunduran güçlü ülkeler, insanlığa bilimle fayda sağlamak yerine, bilimle sömürmeye gayret ediyor. Bilim aracılığıyla, milyonlarca insanın öldürülmesine, güçsüz halkların ekonomik olarak sömürülmesine, her kesimden insanın (kadının, yaşlının, çocuğun) zulme uğramasına sebep olunuyor.
Bilimi, kendi uydurdukları materyalist ideolojiye alet edenler, insan ile Allah arasındaki bağı yok etmektedir. Dolayısıyla insanın, Allah ile arasındaki ‘şahsi ilişkiyi’ yani ‘ahlaki ilişkiyi’ ortadan kaldırmaktadır. Ahlakın bağlayıcılığı kalmayınca da, bilim ile insanlığa, fayda üretmek yerine her türlü zulüm reva görülüyor. Oysa ki bilim, sağ duyulu ve ön yargısız olarak ele alındığında, tevhid hakikatini yansıtır. Tevhid ise ahlaki sorumlulukları öğütler.
Materyalist felsefeye sahip bilimcilerin, bilimin haykırdığı, Yaratıcıya ait isim ve sıfatları duyabilmeleri sağlanmalıdır. Bilimperest her insanın, Yaratıcı ile arasında kurabileceği kökü sağlam bir ‘ahlaki ilişki’ için bu zaruridir. Materyalist bilimciler, kevni ayetleri, mana alemi bağlamında okuyabilirse, kendilerine ve başkalarına yapabildikleri zulümler sona erebilir.
Suat Altınbaşak