“İnkâr ;cikrarın bohçasıdır.” Kuantum ile Tasavvuf arasında ne gibi bir bağ olabilir. 1600’lerde yaşamış bir bilge olan Niyazi Mısri şöyle der:”Allah ilminde kainat bir sayfadır. İnsan bu sayfanın içinde bir noktadır. Bu noktanın içinde bin tane deniz vardır. Bütün evren bin denizin içindeki tek bir damladadır. Herşey birbirinin içindedir.” Kuantum fiziğinde de bu böyledir. Bir atomun içine baksan, tıpkı güneş sistemi gibi bir yapısının olduğu görülür. Önemli olan bu teceliyatı külliyen müşahede edebilme istidadına sahip olabilmektir…
Hacı Bektaş – ı Veli, dostlarına, “Öldüğümde; cesedimi, almaya gelen kişiye teslim edin!” der ve ölür… Onu almaya gelen kişi kimdir dersiniz? Kim olacak, Hacı Bektaş – ı Veli’nin ta kendisi. Buna benzer enbiya, evliya ve nice Hak yolcularının yaşadığı kuantumik hadiseler vardır ki, buna tasavvuf literatüründe seyr – i sülük, yani her mekanda manevi gezinti demektir. Elektronlar atom içinde iki ayrı yerlerde aynı anda arz-ı endam edebilirler ;tıpkı Hak yolcularının iki ayrı mekanda aynı anda görünmeleri gibi… Hz Muhammedin zat-ı akdesi nurdan(ışık) yapılmıştır. Bir ışığın ;bir mekan’a olan yolculuğu nasıl bir hız ve sürat içinde olduğu sanırım malumunuzdur…
Peki Kuantum nedir,neden bu konuyla ilişkilendiriliyor..? İsterseniz, bunu basite indirgeyerek anlatayım. Kuantum mekaniği veya Kuantum fiziği, atom altı parçacıkları inceleyen bir temel fizik teorisidir. Elektronlar , atomun içindeki çekirdeğin dışında negatif yüklü bir atom altı ışık parçacıkları dır. Sürekli hareket halindede; pozitif yüklü protonlarla iletişime geçerler. Ne Miktarda enerji alırlarsa o kadar sıçrayıp mekan değiştirirler. Burada Hz Muhammedin nasıl bir nurani cismaniyete sahip olduğunu düşünürseniz miraç olayını artık garipsemezsiniz değil mi?.. Tüm bunlara kuantum sıçramalar denir. Hz Muhammed’in (ASV) yatağından kaldırılıp, miraca yükseltilmesi ve ;akabinde de tekrar sıcak yatağına dönmesi Kuantumik bir olgudur. Tamamen fizik kanunlarına uygun,ki buna mucize de denilebilir. Diyelim ki bir mürşitten ,çok derin bilgiler elde etmişsiniz…
Aldığınız bu bilgiler miktarınca yükselmeniz de o ölçüde artacaktır. Tıpkı protondan aldığı enerji kadar sıçrama yapan elektron gibi. Burada kendinizi elektron, o alimi proton, aldığınız bilgiyi de enerji olarak varsaya bilirsiniz. Bilginiz öyle biryere ulaştı ki ; hiç bir şey bilmediğinizi anladınız ve asıl alim olan Allah olduğunu ikrar edip, sırtınızdaki bilgi yükünü asıl sahibine teslim ederek hafiflediniz . Eh sırtınızda yük kalktığına göre, artık kuantumik sıçrama (Seyr-i Sülük) için hazırsınız. Gelelim canlılara, canlılar içinde eşref – mahluk olan insana…
Tüm canlılar, canlının en küçük parçası olan hücrelerden oluşur. Hücreleri inşa eden kim, atomlar ve atom altı parçacıkları. Bu parçacıklar, atomun içinde yer alan çekirdek, çekirdeğin dışında sürekli hareket halindeki negatif yüklü parçacıklar denilen ışıktan yapılı elektronlar; çekirdeğin içinde bulunan pozitif yüklü prton ve yüksüz nötronlardır. İnsan ne kadar faziletli olursa, o denli yükselmesi artar, davranışları o denli ivme kazanır. İşte kuantum budur. Herşey İlahi bir kudret ve hikmet çerçevesinde tezahür eder, varlığını sürdürür, kaybolur, tekrar var olur. Bunu yapan sonsuz kudret sahibi ve alim-i mutlak olan Allah’a hiç zor değildir. Tüm müşahedat beli bir ölçü içinde kainat platformunda yine İlahi bir makam sahibi tarafından sevk ve idare edilir. Kuantuma bakarsak, akıl ekranına şöyle bir düşünce yansıyabilir. ” Varlık hem vardır ; hem yoktur. “