BÜYÜK BİR TESLİMİYETİN İBADETİDİR ORUÇ!?

BÜYÜK BİR TESLİMİYETİN İBADETİDİR ORUÇ!?
İslam’ın beÅŸ temel esasından biri de yılda bir ay Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç, ergenlik yaşına girmiÅŸ her Müslümana farz olan bedeni bir ibadettir. Oruç; aslında Farsça bir kelime olup, Arapça’daki karşılığı ise Savm, çoÄŸulu Sıyam’dır.
Sözlükte “tutmak, susmak ve hareketsiz kalmak” anlamına gelir. Fıkhi bir kavram olarak Oruç, “İmsaktan iftara kadar, baÅŸka bir deyiÅŸle Fecr-i Sadık’ın doÄŸuÅŸundan güneÅŸ batana kadar kiÅŸinin kendisini özel ÅŸartlarla yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten alıkoyması” demektir.

Oruç, Medine’de hicretin 2. yılında farz kılınmıştır. Oruç ibadeti, Kur’an-ı Kerim’de 9 yerde geçmektedir. Dilimizde Oruc’un baÅŸlama vaktine İmsak, Orucu bozma vaktine ise İftar denilmektedir.

Konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim:
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi takvaya (duyarlılığa) ulaÅŸasınız diye size de farz kılındı.”
Bakara, 2/183

“(Oruç size ) sayılı günlerde olmak üzere (farz kılındı). İçinizden kim hasta veya yolcu olursa, (tutamadığı gün sayısı kadar) diÄŸer günlerden o sayı(yı tamamlasın). Oruç tutmaya çok zor dayananların ise bir fakiri doyuracak kadar fidye (vermesi) gerekir. Kim gönüllü olarak iyilik yaparsa, bu kendisi için daha hayırlıdır. Bilirseniz (zorluÄŸa raÄŸmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”
Bakara, 2/184

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, bir rehber ve doÄŸruyu yanlıştan ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiÄŸi aydır. Sizden o bir aylık süreye ulaÅŸan(lar) onu (o ayı) oruç tutsun! (İçinizden) kim hasta veya yolcu olursa, (tutamadığı gün sayısı kadar) diÄŸer günlerden o sayı(yı tamamlasın). Allah sizin için kolaylık ister; zorluk istemez. (Bütün bunlar), sayıyı tamamlamanız ve size doÄŸru yolu göstermesine karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
Bakara, 2/185

Oruç konusunu düzenleyen, gayet açık olan bu Ayetlere göre, Allah’ın emri olarak Müslümanlara yüklenmiş bir görevdir.
Oruç, hem beden ve hem de ruh temizliÄŸini temin eden bir ibadettir. Aynı zamanda ruh saÄŸlığı ve kalp temizliÄŸi yönünden son derece önemli bir ibadettir. İnsandaki hayır ve ÅŸer duyguları birbirleriyle çarpışma halindedir. Önceki ümmetlere de Oruç, ruhsal yükseliÅŸi saÄŸlayan yollardan biri olarak farz kılınmıştır. Farz olan Oruc’un günleri, Ramazan ayının günleridir. Bu günlerde hastalık yahut yolculuk nedeniyle Oruç tutamayanlar, tutamadıkları gün sayısınca Oruc’u baÅŸka günlerde tutarlar. Oruc’a zorluk ve güçlük nedeniyle tahammül edemeyenler, Oruç yerine fidye verebilirler. Ancak Oruc’a zorlukla dayanabilenlerin Oruç tutmaları, kendileri için daha hayırlıdır. Bu konuda Allah’ın temel tavrı, kulları için kolaylık istemek, güçlük istemek deÄŸildir. İnsan hürdür ve ibadet bu hürriyet içinde yapıldığında anlam taşır. İnsanın eÄŸer içten niyeti yoksa ona Oruç tutturmak doÄŸru deÄŸildir. Tutması halinde de bir anlam taşımaz. Oruç, varlıkların birbirinden seçilebileceÄŸi sabahın erken saatlerinde baÅŸlar, güneÅŸin batması ile biter.

Kendisinde Kur’an-ı Kerim’in Alak suresinin ilk 5 Ayetinin indiÄŸi M. 610 yılında Hz. Peygamber (s.a.v)’in peygamberlikle ÅŸerefledirildiÄŸi bir aydır Ramazan!
Bizden önceki ümmetlere olduğu gibi bizlere de farz olan Oruç ibadetinin yapıldığı aydır Ramazan!

Oruç, zor bir ibadettir. Hele uzun ve sıcak yaz günlerinde daha da zordur. Zordur, ancak sevabı bol olan ve mükafaatı büyük olan bir ibadettir.
Allah rızasını kazanmak ve riyadan uzak tek ibadettir.
Allah’dan baÅŸka hiç kimsenin karşılığını vermesi mümkün deÄŸildir. Çünkü hiç kimsede onun karşılığı yoktur. O mükafaatı ancak ve ancak Allah verir. Çünkü Oruç benim içindir ve onun mükafaatını ancak ben veririm diyor Cenab-ı Allah Oruç için!
Geçmiş bütün günahların affına vesiledir Oruç ibadeti!
İslam’ın varlığının sembolü ve mü’minin açık göstergesi Oruç’tur. Bir yeniden diriliÅŸin ve manen yükseliÅŸin anahtarıdır Oruç!
Öyle güzel ve manevi derecesi büyük bir aydır ki, o ayda 1000 aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi vardır.

Mukafatını sadece Allah’ın verebileceÄŸi bir ibadettir. Belli bir süre, bütün arzu istek ve taleplerini ertelemek kolay deÄŸil, söz konusu olan Allah’ın emri olunca iman devreye girer!
İşte Oruç! bir iman göstergesi ve şahlanışıdır!

Oruc’un farz olmasında; insani, ahlaki, psikolojik, sosyolojik ve sıhhı pek çok faydalar vardır.
Hz. Peygamber (s.a.v):
“Oruç, kötülüklere ve Cehennem’e karşı bir kalkan ve bir siperdir.” buyuruyor.
İnsan, Oruç sayesinde nefsani arzularına direnerek iradesini güçlendirir.
Oruç, nefsi terbiye ve iradeyi güçlendirir.
İnsanı daha sabırlı ve tahammüllü yapar.
Oruç, sağlık yönünden de fayda sağlayan bir ibadettir.
Hz. Peygamber (s.a.v): “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız.” buyuruyor.

Ramazan; günahların bağışlanıp gönüllerin nurlandığı, maddi ve manevi arınmanın gerçekleştiği aydır. Böyle bir aydan azami derecede istifade etmek, ancak Ramazan’ın ardından da aynı şevk ve çaba ile Allah’a ibadeti yerine getirmekle mümkün olabilir.
Ramazan ayı; Allah’ın sonsuz rahmet, mağfiret ve affına erişmek için kaçırılmaz bir fırsattır.
Ramazan ayı, af ve bağışlanma ayıdır.
Toplumsal bir uzlaşmaya, on bir ayın yanlışlarını gözden geçirip, onları bırakmaya yol almaktır.
Ramazan ayı, Cennet kapılarını aralamaktır.
Hz. Peygamber (s.a.v):
“Ramazan ayı gelince Cehennem kapıları kapanır, Cennet kapıları açılır, ÅŸeytanlar baÄŸlanır.”
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası maÄŸfiret ve sonu Cehennem ateÅŸinden kurtuluÅŸtur.” buyurmaktadır.
Ramazan; ibadetlerin, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın yoğunlaştığı, nefislerin terbiye edildiği, fakir ve yoksulların gözetildiği, sevap ve mükafatın, af ve mağfiretin zirveye ulaştığı bir aydır.

Oruç, hem beden ve hem de ruh temizliğini temin eden bir ibadettir. Aynı zamanda ruh sağlığı ve kalp temizliği yönünden son derece önemli bir ibadettir.
İnsandaki hayır ve şer duyguları birbirleriyle çarpışma halindedir. Önceki ümmetlere de Oruç, ruhsal yükselişi sağlayan yollardan biri olarak farz kılınmıştır.
Farz olan Oruc’un günleri, Ramazan ayının günleridir.
Oruç, her şeyden önce, Allah rızası için tutulur. Ancak faydası Allah’ındır anlamı bulunmaz. Çünkü Allah, Oruç tutmamıza muhtaç değildir.
İslami ibadetlerin çoğu, özellikle de Oruç, sabır ve kararlılık huylarını kazandırma özelliğini içerirler.
Ruhi bir egzersiz, bedene galebe çalma ve insanda bulunan hayvani istekler için bir gemleme ve onları kontrol altına almaktan ibarettir.

Mutlak hakim olan Allah’ın kullarına emrettiklerinde, hiç şüphesiz gerek fert ve gerekse toplumla ilgili birçok faydalar vardır. İbadetler yerine getirilirken katlanılan mahrumiyetler, Allah’a kullukta ruhi bir idman içindir. Bu nedenle Oruç tutmak da fert ve toplum hayatıyla ilgili bazı faydalar ve hayatın çeşitli güçlüklerine karşı hazırlık sağlar.
İnsanı sürekli olarak kötülüğe çekmek için uğraşan nefis, Oruç ibadeti ile sükunet bulur ve nefsin harama karşı isteği kırılır.
Yoksullara karşı acımayı ve şefkatli davranmayı öğretir. Bu şekilde nefis, açlığın acısını tadınca, yoksulların halinden anlar ve yapacağı yardımlarla Allah katında güzel bir karşılığa ulaşır.

Yoksulların katlandıkları güçlükleri bizzat yaşar ve onların sıkıntılarını daha iyi anlamış olur. Bu da kendisini, onların sorunlarına eğilmeye ve çözüm aramaya sevk eder. Kişi böylece Allah katında önemli bir derece kazanmış olur. Kısacası, doktorun tavsiyesine göre veya mecbur oldukları için Oruç tutamayanlar, bunun sadece maddi faydalarından yararlanırlar. Ancak buna hiçbir ruhi niyeti katmayanlar, manevi mükafattan istifade edemezler.
Müslümanlar, Allah’ın emirlerine uymak niyetiyle Oruç tutarlar. Dolayısıyla Müslümanlar, takvayla hareket ederler ve bu nedenle mükafatlanırlar. Aynı zamanda amellerinin fiziki ve maddi yararlarını da kaybetmezler.

Kur’an-ı Kerim’in temel kabullerine göre, bir insanın diğer insanlara hizmet ve yardım ulaştırması, yalnız kendi nefsi için diğer dünya yatırımı yapmasından üstündür. İnsan hürdür, ibadet bu hürriyet içinde yapıldığında anlam taşır. İnsanın eğer içten niyeti yoksa ona Oruç tutturmak bir anlam taşımaz. Allah’ın kullarına lütfettiği ruhsat ve kolaylıkları, onların elinden almakla hayırlı bir iş yapılmaz. Böyle bir durumda onları gösteriş yapmaya itmiş oluruz.

Oruç, beden ile yapılan bir ibadettir. İnsana merhamet ve ÅŸefkat duygusunu aşılayarak, fakir-zengin iliÅŸkisini ve eÅŸitliÄŸini temin eder. Nefse hakimiyeti saÄŸlayarak, bütün arzulara gem vurmayı saÄŸlar. Ramazan ayında verilen “Sadaka-ı Fitr” nedeniyle toplumsal bir yardımlaÅŸma ayıdır. Oruç, ilahi iradeye baÄŸlılığı saÄŸlar. Bedenin ve saÄŸlıklı yaÅŸamın zekatıdır.
Oruç, insana sabırlı olmaya alıştırır, insana tahammül gücü verir ve insanı daima ibadet halinde tutar.
Oruç, insanı açlığa alıştırır ve insanı ruhen ve bedenen temizler.
Oruç, insanın Allah’a tam teslimiyetini sağlar.
Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi, Ramazan ayında olduğundan dolayı, mübarek bir ayda yerine getirilen bir ibadettir.

Hz. Peygamber (s.a.v):
“Sahur yapın, çünkü sahurda bereket vardır.” Buna göre gecenin sonuna doÄŸru, imsaktan önce kalkıp bir ÅŸeyler yemek ve içmek hem Sünnet ve hem de bunun ruh ve bedene faydaları vardır. Sahur’un tehiri, vaktin sonuna doÄŸru yenmesi Hz. Peygamber(s.a.v)’in tavsiyesi ve sahabenin adetlerindendir.

Oruç; ruhumuzu, bedenimizi, aklımızı, duygularımızı ve davranışlarımızı şirkten, hurafelerden, saplantılardan arındırma tecrübesidir!
Oruç; her gün aç olan fakir ve yoksulu anlama halidir!
Oruç; beden denilen fabrikanın dinlenme ve bakıma alma halidir!
Oruç; sadece ve ancak Allah’a teslim olmaktır!
Oruç; sabırdır, samimiyettir, riya ve gösterişten uzak sade bir ibadettir!
Oruç; insanın imanını ortaya koyma hali ve imanının göstergesidir!
Oruç; kibre, şirke, kötülüklere ve günaha meydan okumaktır!

Bazı durumlarda oruçlarını bozmuÅŸ olanlara uygulanan 61 gün hiç ara vermeden Oruç tutma cezası, yani Oruç kefareti konusunda Kur’an-ı Kerim’de herhangi bir emir yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v)’in uygulamalarında da böyle bir ÅŸey yoktur. Esasen böyle bir uygulama, Kur’an-ı Kerim’in tanıttığı Allah’ın tavrına uygun düşmez. Bu ceza, Fıkıh bilginlerinin baÅŸka konulardaki kefaret uygulamalarını Oruc’a tatbik etmelerinden doÄŸmuÅŸtur. Yani Allah adına hüküm koymanın da ötesinde, Allah adına kullara ceza uygulamak gibi bir dayanaksız anlayış vardır. Böyle bir anlayışı Allah’ın dinine fatura etmekten Allah’a sığınmak gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in bu konuda söylediÄŸi açık ve kesindir. Ramazan günlerinde Orucu’nu tutamamış yahut bozmuÅŸ olanlar, tutamadığı günler sayısınca Oruc’u baÅŸka zamanda tutarlar.

Oruç, her yıl Kameri ay takvimine göre Ramazan ayında yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Ramazan ayının baÅŸlangıcı konusunda bazı çevrelerde her yıl özellikle gündeme getirilen tartışmalara iltifat etmeksizin, herkes bulunduÄŸu ülkenin takvimi uyarınca Oruc’unu tutar ve bayramını yapar. Bütün İslam dünyasının ya da dünyadaki bütün Müslümanların aynı gün Oruc’a baÅŸlayıp, aynı gün bayram yapmaları tercihe ÅŸayan olmakla birlikte, bölgeler arasındaki zaman farkı nedeniyle uygulamada bu mümkün olamamakta, bunun sonucunda bir takım İslam ülkeleri arasında Ramazan baÅŸlangıcı ve bayram konusunda kaçınılmaz olarak farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu konu fazlaca abartılmaktadır. Çok yakın ülkeler arasında farklı zaman tayinlerini doÄŸru görmek mümkün olmasa da, farklı kıtalardaki ülkeler arasında, farklı zamanlarda ve zaman farkı da göz önüne alındığında Hilal’in görülmesi nedeniyle Oruc’a farklı günlerde baÅŸlanması normaldir. Bunu Müslümanların zaafı olarak görmek doÄŸru deÄŸildir.

Ramazan ayı; Allah’ın sonsuz rahmet, maÄŸfiret ve affına eriÅŸmek için kaçırılmaz bir fırsattır. Ramazan ayı, af ve bağışlanma ayıdır. Toplumsal bir uzlaÅŸmaya, on bir ayın yanlışlarını gözden geçirip, onları bırakmaya yol almaktır. Ramazan ayı, Cennet kapılarını aralamaktır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v): “Ramazan ayı gelince Cehennem kapıları kapanır, Cennet kapıları açılır, ÅŸeytanlar baÄŸlanır.”
Allah hakkiyle Oruç tutanlardan eylesin!
Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir