GÖZYAŞIM DÜŞTÜĞÜ AN
Gözyaşım:
Gül yaprağındaki arı, duru, kutsal şebnem gibi içinde manalar barındıran her damlası, ayrı bir acıyı terennüm eder…
Uzun ve kara bir gecede aniden mehtap gibi çıkan, bir enkazın altındayken aniden geliveren ve zindanların karanlık hücrelerinde kurtuluşun kapısını aniden aralayan bir meleğe benzer…
Düştüğü an:
Varlığımın yanık külünden başka bir şey kalmaz, gam biter, ateş söner…
Gönül dünyamın ufkunun mor ve suskun dudaklarında sabah tebessümü belirir…
Ve tertemiz, güzel, mukaddes, insani bir aydınlık ruh canlanır…
Gözyaşım:
Dayanabildiğim en son sınırdır, her damlası, çaresizliğimi hikâye eden bir kelime ve varlığımı ateşe veren bir alevdir…
Düştüğü an:
Ruhum incelir, şeffaflaşır ve ruhumun güzelliğine, güzellik katar…
Acılarım, kendini kaybedip varlığını yitirir…
İki elim açık, gözlerim sessizliğin kalbine bakışını diker ve öylece kalır…
Gözyaşım:
Kalbimin damarlara pompaladığı ılık kan gibi dışarı akmanın heyecanıyla derin ve hızlı nefes alır…
Kirpiklerimde başlayan sessiz yolculukla yanaklarımdan süzülüp gider…
Düştüğü an:
Etrafımdaki her şey, sevgi dolu mahrem bir sessizliğe bürünür, dünya yumuşak kadife bir etek gibi ayaklarımın altında ram olur ve merhamet kesilir…
Hüzün dolu bir çehre, kızarmış gözler, yaştan ıslanmış yanaklar, yere düşen umutlar belirir…
Gözyaşım:
İletişimin etkin, sıcak ve net anlamlarını içimde barındırır. Bu anlamı bilmek için önceden bu acıların senaryosunda oynamış olmak gerekir…
Ruhlar âleminin habercisi, yolcusu olmayan uzun yolların bir elçisi, samimi ve berrak duyguların, hüzün ve kederlerin maverai aşklar mekânı ve sevgiliye ulaşmanın manevi dokunuşunun ıslak bir uzanışıdır…
Bu uzanışta aşk ve heyecan var, onsuz olunamayacağının bir itirafı var…
Düştüğü an:
Saf ihlâs ortaya çıkar, iman riyanın tozundan uzaklaşır ve ruh, o tertemiz aşka, kalp ise o saf, lekesiz ve renksiz duyguya ulaşır…