Güçlü Toplum İçin Reform Şart Mıdır?-2
Reformlar, toplumsal sürekliliğe katkı sağlayan bir değişim ve dönüşüm…
İstikrar, güven ve sürekliliğin teminatı…
Ve kökten değişime karşı…
Çünkü kökten değişimler, yıkım ve bozgun…
Toplumsal hafızalarda olumsuz derin izler bırakır.
Bu yüzden kökten değişimlere karşı çıkmalı…
Reformlar, toplumsal kalkınmayı sağlar.
Toplumlar, geniş uzlaşıma dayalı bir sistem…
Bu sistem iki taraflı, yöneten ve yönetilen…
Yönetenler, sürekliliği sağlayacak değişimsel uzlaşımı toplumun her kesimine yaymalı…
Az sayıdaki insanı memnun ve mutlu edecek kararlar almamalı…
Elbette ki, herkesi mutlu edemez.
Ama azınlığın haklarını da etkisiz kılacak bir yönde olmamalı…
Herkesin kendisini ifade edeceği alanlar açmalı…
Adil yönetimler için muhalefet şart…
Yöneticiler ve muhalefet, birbirlerini yok edici değil, düzeltici ve yapıcı rolde olmalı…
Tüketim toplumlarında yeniler, eskiyi sürekli kötüler ve onu devre dışı bırakmaya çalışır.
Bu durum hem israf hem de sağlıksız bir ilerleme…
Eski olan kötü değil, eksikliklerinin tamamlanması gereken bir durum…
Reformlarda ilk anda toplumsal kabul zor…
Bu eğitimle aşılır.
Her işin başı eğitim…
O halde önce bu alanda reformlar gerçekleşmeli…
Eğitimin toplumsal kabulü sağlamanın yanı sıra toplumsal sürekliliği de sağlar.
Toplumlar ancak bilgi, bilinç ve düşünceyle sağlıklı iletişim gerçekleştirir.
Bilginin inanç, inancın bilgi olduğu toplumlarda süreklilik sabit…
Kalıcı kabule ve yeniliğe direnç söz konusu…
Bu da güçsüz bir toplum demek…
Sonuç olarak, süreklilik ve ilerleme bir toplumun olmazsa olmazı…
Toplumun sağlıklı bünyeye sahip olması için…
Kendini yenilemeyen bünyenin ölümle burun buruna kalacağı bir gerçek…
Ve bu bünyenin canlılığı için toplumsal uzlaşım ve düzen içinde reformlar şart…
Yoksa İbn Haldun’un, devletlerde tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür, sözü çabuk gerçekleşir