Günahsız hükümet olur mu?
Hiçbir şey siyah-beyaz değildir. Hatta kâinatta bulunan her şeyin bir rengi vardır. Çok az madde kusursuz beyaz veya tam siyah olabilir. Özellikle insan davranışlarında her söz ne tam doğrudur ne de tamamıyla yanlıştır. Olaylara ve davranışlara iyidir-kötüdür veya hayırdır -şerdir nazarı ile bakmak bir çeşit renk körlüğüdür.
Sağlık muayenelerinde, örneğin askeri okula girerken veya gemiadamı kontrolleri esnasında bir defter gösterilerek buradaki rakamları okumamızı isterler. Kırmızı ve yeşil rengin karışık olduğu bu defterlerde renk körü olan insanlar, rakamları okuyamaz. Bu nedenle “sağlam” raporu alamazlar. İşte aynen bu insanlar gibi cereyan eden hadiselere toptancı bir yaklaşımla yaklaşanlar olaylardaki renk tonlarını göremez, eskiden televizyonlarda olduğu gibi görüntüleri siyah beyaz ekrandan takip etmeye çalışırlar.
Peki, olaylara ve özellikle de siyasi gelişmelere bakarken nasıl daha dikkatli olunur? Her şeyin renkli olduğunu yani sarı, mavi, kırmızı ve bunların tonlarından meydana geldiğini siyah ve beyazdan ibaret olmadığını nasıl fark edebiliriz?
Bunun cevabını Bediüzzaman’dan dinleyelim:
“Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir. Bir dağdan uçmak niyetiyle kendini havalandıran, parça parça olur. Zira onların istedikleri şey, ya bir hükümet-i masumedir (Günahsız bir hükümet). Hâlbuki şimdi şahs-ı vahid (tek bir kişi) bile masum olamaz. Nerede kaldı, zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükümet, tamamıyla masum olsun. Demek, nokta-i nazar, hükümetin hasenatı seyyiatına tereccühüdür (Üstün gelmesidir). Yoksa seyyiesiz (Günahsız) hükümet muhal-i adidir (Basit bir mantıksızlık örneğidir). Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum. Zîra onlardan birisi, Allah etmesin, bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükümetin hangi sûretini görse hülya ile yine razı olmayacak, şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrip ile o sûreti bozmaya çalışacak”
Cenabı Allah haşirde, günah-sevap muvazenesi ile muamele eder. İyilikleri çok ise cennetine, kötülükleri fazla ise cehenneme gönderir. İşte insan denilen mahlûkun mutlak manada iyi veya tamamıyla kötü olması mümkün değildir. İyilikleri ve kötülükleri ile beraber insandır. Ona karşı muamelemizde hangi vasfı üstün ise ona göre davranmak aklın ve vicdanın gereğidir.
Siyasete gelecek olursak yani siyasi liderleri ve partileri değerlendirirken aynen yukarıda bahsedildiği gibi davranma mecburiyetimiz vardır. Bir hükümetin veya bir partinin tamamen iyi olması mümkün olmadığı gibi tamamen kötü olması da bahis mevzuu değildir.
Hükümetimizin aldığı kararlar içinde aynı yaklaşım geçerlidir. Hükümetin almış olduğu her karara toptancı bir yaklaşımla “Kötüdür” demek nasıl yanlış ise yapmış olduğu bir icraata aynı şekilde “İyidir” demek doğru değildir. Alınan kararları yapılan uygulamaları fayda –zarar ve hasenat-seyyiat muhasebesi yaparak değerlendirmek gerekir.