Özgürlük: iradenin; öznel ve nesnel hiç bir şart ve tahakküme bağlı kalmaksızın bir tahakkuk serbestîsidir.
Zaman zaman başkalarından duyduğumuz veya kendimizin söylediği bir söz vardır” Şunu canım çekti, şu lokantada oturalım, falan yemeği çoktandır yemedim birer porsiyon sipariş verelim” v.s. gibisinde bir istemi dile getiririz.
İstenilenin fiile dönüşüm sonrasında, elde edilenin nefsani rehavet getirisi özgürlük hissi veriyorsa; bilin ki büyük bir yanılgı içindesiniz.
Özgürlük; öyle her kafanızın estiğini yapmak; her canınızın istediğini yapabilmek değil dir. Bu halet üzerine bahse konu kavramın oturtulması mümkün mü sizce?
Başta anlatılanlar gibi, öznel veya nesnel bağımlılık, bu kavramla ilgili tenakkuzî bir teşekküllü arz ediyorsa; bunu özgürlük diye nitelendirmenin mantığını yanlış mecralarda koşuşturmak gibi abes bir uğraşıdır.
Bazı an ve durumlarda sabır ve metanet ön planda tutularak, kararlı bir duruş noktasında özgürlük kavramı tezahür eder.
Tensel yahut tinsel tüm istenilenin aksine bir fiili icra gücüne sahipseniz; bu kavramla alakalı durumun sizin için varit olduğunu düşünebilirsiniz.
Ramazan ayındasınız. İster istemez oruçla ilgili bir kısıtlama cihetine gittiğinizde, bu duruma bedensel bir takım tepkilerin menfi yönde seyir etmesi kaçınılmaz olacak tır. Bu durumda bahsi geçen sabır, metanet, dayanıklılık gibi unsurlar; bu bedensel tepkimeleri kontrol altına ala biliyorsa; bunun adına özgürlük diye bilmenin önündeki tüm engeller bertaraf olur.
Yoksa her istenileni yapmak ya da yaptırmak maalesef o yüce kavramı gölgede bırakmaktan öte gitmez. Buna basit bir örnek verecek olursak; çok aç olmasına rağmen, akşam için kurmuş olduğu sofrasında, eşiyle beraber yemek yemeyi düşleyen bir kadın veya erkeğin; bir bekleme çabası içine girerek, bu çabasıyla ilgili muvaffakiyet elde etmesi, özgürlük kavramına bir argüman olarak gösterilebilir.
Kısaca, egosal hissiyatta gem vura bilmenin bir tecellisidir özgürlük