İnsanın Sorularla Anlam Arayışı
İnsan sorular sorar, evrendeki varoluşunu anlamak ve hayata anlam katmak için…
Bilimsellik ve tefekkür özelliği gösteren sorular…
Zihinden dış dünyaya aktıkça, arayış ve heyecanı artıran…
Cevaplar anlama dönüştükçe anlam da mutluluğa dönüşür.
İnsanın soru sorma tarzı, duyumdan duyguya doğru…
Gördüğü ufuk çizgisinden, gönlüne akacak biçimde…
Sorularla evrendeki anlamı kazanan insan kazançtan kendisine bir pay ayırır ve onu taşımak ister metafizik alana…
Yaşamda ve sonrasında çifte mutluluk yaşamak için…
Evren, insan ve evren sonrası şeklinde sıralanır sorular…
Evrenin başlangıcı ne?
Evren nasıl oluşmuş ve niçin var?
Ben neyim ve niçin yaşıyorum?
Yaşamın zamana, sebebe ve mekâna bağlı anlamı ne?
Yaşamın zaman, sebep ve mekân dışı anlamı ne?
Bilinç nerede?
Karbon, nitrojen, hidrojen, oksijen vb. gibi maddelerden hangisinin durağan atomları, kafamın içinde bir düşünce üretebilecek ya da bir şekil yaratabilecek kadar akıllı hale gelebilir ki?
Bilim de, insanın gelişimine paralel ilerleyişini sorularla sürdürür:
Boş uzay ve zaman niçin var?
Big Bang’e sebebiyet veren şey ne?
Görünüşte ‘tesirsiz’ ve “düşüncesiz” olan karbon, hidrojen, oksijen vb. atomlar, güzellik ya da sevgi diye adlandırdığımız öznel deneyimlere sahip biz insanları nasıl ortaya çıkarabilmekte?
Varoluşa sebep olan şey ne?
Organik hücrenin On üzeri eksi beş metrelik alanından evrenin on üzeri yirmi metrelik alanına kadar, on üzeri eksi yirmi altı kilogramlık atom kütlesinden, on üzeri otuz kilogramlık güneş kütlesine kadar aynı yasalar, ama neden?
Evren neden böylesine idrak edilebilir ve tutarlı?
Gibi anlam arayan sorular… Sorular…
Newton fiziğinin yerine artık kuantum fiziğinin geçerli olduğu bir çağda yaşıyoruz ve tek boyutlu bakış açısının yerini olasılıklar içeren çok boyutlu bakış açıları almış…
İnsanlar olasılıklar dâhilinde her şeyi inceliyor, değerlendiriyor…
Aynı anda birden fazla bölüm okuyor, spor ve müzik çeşidiyle ilgileniyor…
Böyle bir dünyada artık tek boyutlu yaşamak zor ve zahmet verici…
Bu yüzden hayatı farklı sorular ile anlamak ve yaşamak mutluluk kaynağı olmalı…
Çok boyutlu bilgi, bilinç ve düşünceler süslemeli zihinleri…
Din, bilim ve felsefe alanında farklı düşünceler üretmeli…
Düşünceler inanca dönüşmemeli, dönüştüğü an, ötekileştirme, yargılama ve kendini mutlak görme anlayışı başlar.
Bu yüzden inancın anlam, soruların düşünce üzerinden seyir izleyeceği yollar inşa etmeli ve üzerinde yürüyecek zihinlere sunulmalı…
(Kaynak: Gerald L. Schroeder, “Tanrı’nın Saklı Yüzü”, yay. Gelenek yay., 2003. İst. s. 20 ve 45)