Kadın Susarsa, Toplum Kaybeder: Şiddet ve Tacizin Gölgesinde Yaşamak
Günümüzde kadınlara yönelik şiddet ve taciz vakaları her geçen gün artarken, adaletin bu süreci ele alış biçimi çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Hukuki süreçlerin uzun sürmesi, caydırıcı yaptırımların eksikliği ve toplumsal duyarsızlık, bu sorunu kronikleştirmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki, şiddet yalnızca hukuki yaptırımlarla değil, aynı zamanda psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve aile içi eğitimlerin yaygınlaştırılması ile önlenebilir. Ulaşılabilir ve ücretsiz psikolojik destek hizmetleri, mağdurların yaşadıkları travmalarla başa çıkmalarına yardımcı olurken, erken müdahale ile yeni vakaların önüne geçilmesini de sağlayacaktır.
Ayrıca, aile içi eğitimlerin yaygınlaştırılması, özellikle çocukluk çağından itibaren sağlıklı bireylerin yetişmesini sağlayarak uzun vadede toplumsal dönüşüme katkıda bulunacaktır. Ebeveynler, öğretmenler ve toplumun her kesimi, şiddetin ve tacizin önlenmesinde aktif rol oynamalıdır.
Unutulmamalıdır ki, bir toplum kadınlarının güvenliğinden ve huzurundan ödün veriyorsa, o toplumun geleceği tehlike altındadır. Gerçek adalet, yalnızca suçluların cezalandırılmasıyla değil, aynı zamanda toplumu daha bilinçli, duyarlı ve koruyucu hale getirmekle sağlanacaktır.
Kadına yönelik şiddeti önlemek, sadece bir bireyin ya da kurumun değil, hepimizin ortak sorumluluğudur. Çünkü bir kadının sesi sustuğunda, aslında bir toplumun vicdanı susturulmuş olur.
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer